Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Demografik Değişim ve Sağlıklı Yaşlanma Teknik Uzmanı ve Birleşmiş Milletler (BM) Sağlıklı Yaşlanma On Yılı Platformu Proje Yöneticisi Kazuki Yamada, 15 Haziran Yaşlılara Yönelik Şiddet ve Yaşlı İhmali Farkındalık Günü dolayısıyla dünya genelindeki yaş ayrımcılığını değerlendirdi.
Yamada, yaşlılığın kesin tanımı olmadığını, yaş almanın farklılıklar gösteren bir süreç olduğunu belirterek, "Kişileri 'yaşlı' ya da 'genç' olarak tanımlamak için kronolojik yaşın tek kriter kabul edilmesi yetersiz ve ayrımcı bir yaklaşım. Bu araştırmalar ve kanıtlarla da ortaya kondu." dedi.
- "Klişeler ve ön yargılar yaşlıların temel haklara erişmesini engelliyor"
Yaşlı bireylerin temel haklarının, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'yle düzenlendiğine dikkati çeken Yamada, "Yaşlıların, temel hakları, tüm insanların sahip olduğu haklarla aynı. Klişeler, ön yargılar ve yaşa dayalı ayrımcılık, yaşlıların bu haklardan tam olarak yararlanmasını engelliyor." dedi.
Yamada, yaş ayrımcılığıyla ilgili BM Küresel Raporuna atıf yaparak, "Yaş ayrımcılığı, yaşa bağlı olarak başkalarına veya kişinin kendisine karşı düşünme (kalıp yargılar), hissetme (önyargı) ve harekete geçme (ayrımcılık) olarak tanımlanıyor. Bu üç boyutlu tanım önemli çünkü yaşa dayalı ayrımcılık resmin sadece bir parçası. Yaşa dayalı olarak başkalarına veya kişinin kendisine karşı davranış şekli genellikle yaşla ilgili düşünme ve hissetmeye göre şekilleniyor." diye konuştu.
Yamada, yaş ayrımcılığına ilişkin en kapsamlı verilerin BM Yaş Ayrımcılığı Küresel Raporu'nda yer aldığını dile getirerek, şu ifadeleri kullandı:
"Raporda, sağlık hizmetlerinin yaşa göre paylaştırıldığı, yaşlıların sağlık araştırmalarının dışında tutulabildiği, işverenlerin yaşlı başvuru sahiplerini işe alma olasılığının daha düşük olduğu, bir kez işe alınan yaşlıların eğitime daha az erişebildiği, iş yerinde yaş ayrımcılığına maruz kalan kişilerin erken emekli olabildiği, yaşlıların medyada yeterince temsil edilmediği ve temsil edildiklerinde ise genellikle yaş ayrımcı stereotipleri güçlendirecek şekilde tasvir edildiği belirtiliyor."
- "Küresel olarak her 2 kişiden 1'i yaş ayrımcılığı yapıyor"
Yaş ayrımcılığının en fazla ve en az olduğu ülkelerle ilgili sıralama yapmanın eldeki verilerle mümkün olmadığından bahseden Yamada, "Küresel olarak her 2 kişiden 1'i yaşlılara ayrımcılık yapıyor. Eldeki kanıtlar, yaş ayrımcılığı oranlarının dünya genelinde farklılık gösterdiğini, düşük ve alt-orta gelirli ülkelerin yaş ayrımcılığında en yüksek oranlara sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyor." ifadesini kullandı.
Kovid-19 salgınının dünya genelinde yaşlı bireylerin hayatına darbe vurmakla kalmayıp bu kişilere yönelik klişeleri, ön yargıları ve ayrımcılığı belirgin hale getirdiğini belirten Yamada, şu değerlendirmede bulundu:
"Pandemi döneminde ventilatörler veya yoğun bakım ünitelerine erişim gibi kıt kaynaklar sadece kronolojik yaşa göre tahsis edildi. Kronolojik yaş, farklı ülkelerde fiziksel izolasyon tedbirlerini belirlemek için de kullanıldı. Kronolojik yaşın fiziksel izolasyon tedbirleri ve hapsedilme sürelerinin uzatılması için tek kriter olarak kullanılmasını ayrımcı buluyorum çünkü yaşlı nüfusun çeşitli kapasite ve ihtiyaçlarını hesaba katmıyor."
Kazuki Yamada, Kovid-19 salgını döneminde medyada yaşlıların yer alış şekline de değinerek, "Yaş ayrımcılığı, salgınla ilgili haberlerde de kendini gösterdi. Yaşlılar genellikle diğer yaş gruplarından önemli ölçüde farklı, homojen ve savunmasız bir grup olarak tasvir edildi. Yaşlı yetişkinlerin kırılgan, savunmasız ve korunmaya muhtaç olarak yansıtılması, yaşlılıkta görülen büyük çeşitliliği göz ardı ediyor." görüşünü paylaştı.