Dijital dünyanın yerlileri hakkında bilgi veren Psikolojik Danışman Seval Sunar, sosyal ağları, hayatının merkezine oturtmuş, işlerini internetin ve teknolojinin getirdiği avantajları kullanarak basit yöntemlerle halleden, okumadan uzak 2000 sonrası doğmuş neslin dijital dünyanın yerlileri olduğunu söyledi.
Gençlerimizin nasıl bu hale geldiği, eğitimcilere ve ebeveynlere ne gibi görevler düştüğünü anlatan Sunar, günümüzde sözel ve duygusal iletişimin önemine değindi.
Sunar, “Önümüzde dijital bir dünya var. 2000 sonrası kuşak biliyoruz ki dijital dünyanın yerlileri olarak dünyaya geldiler. İçinde doğdular ve dijital dünya ile büyüdüler. Dijital dünyayı ve sosyal medyayı doğru okuyabilmek lazım. Birçok suç unsurunun kaynağında maalesef dijital okur yazarlığın doğru okunmadığını da görüyoruz. Sosyal medya üzerinden kimlik arayışı içerisine girmiş gençler maalesef yanlış yönlendiriliyorlar. Bunun neticesinde de gerçek hayatta birçok suça karışabiliyorlar. Sosyal medyanın verdiği hızlı yaşam ve hazcılık duygusu gençleri kolay yoldan başarı elde etme gibi durumlara itebiliyor. Böyle olduğu zaman da maalesef gençlerde emek ve zaman vermeden çabuk bir şekilde başarıyı elde etme ya da toplumda çok popüler olma duyguları baskın oluyor. Bu da bazen aileyi görmezlikten gelmeye ya da kendi manevi değerlerine yabancılaşma gibi sıkıntılara sebep oluyor.” uyarısında bulundu.
“Gençlere Peygamber örnekliğini çok iyi bir şekilde anlatmak lazım”
Dijital dünyanın yerlileri olan geçlerin medyayı bizden iyi kullandığına dikkat çeken Sunar, “İşimiz kolay değil. Dijital dünyanın yerlileri medyayı bizden çok daha iyi kullanıyorlar. Bu noktada gençlere nasıl yardımcı olabiliriz? Öncelikle kimlik bocalaması döneminde mutlaka yanlarında olmamız lazım. Bu kimlik bunalımını atlatırken onlara manevi rehberliği çok iyi yapmamız lazım. Özellikle gençlerin derdi olması lazım. Dertli gençler yetiştirmemiz lazım. Peygamber Efendimizin bir davası ve önderliği vardı. Bunu onlara çok yansıtmak lazım. Peygamber örnekliğini çok iyi bir şekilde anlatmak lazım. Gençlerimizdeki en büyük sıkıntılardan bir tanesi okuma yapmamaları. Maalesef çok kaliteli düzgün okumalar yapmıyorlar. Özellikle sosyal medya bu konuda çok etkili. İşine yarayabilecek şeyleri çok kısa sürede okuyup bilgilendiklerini düşünüyorlar. Maalesef çok derin okumalar yapılmadığı için çok kısa net doğru yanlış olduğu belli olmayan bilgilerle genç kendisini tanımlayabiliyor. Tanımladığı şeyin çok dayanağı olmayabiliyor bazı noktalarda. Okuma alışkanlığını çok iyi alıştırmak lazım. Bunun takibini yapabilmek lazım.” dedi.
“Dijital dünyada doğru modeller çok övülürse genç bunlara rağbet gösterir”
Açıklamasının devamında Sunar, şunları aktardı:
“Maalesef sosyal medya üzerinden de bunu görüyoruz. Okullarda sosyal medyanın konuşulduğu yerlerde gencin dışarıdaki sosyal hayatında doğru modellerin övülmesi gerekiyor. Hem okul içerisinde hem de özellikle sosyal mecrada. Dijital dünyada doğru modeller çok övülürse genç bunlara rağbet gösterir. Ama dijital medyadaki rol modelleri çok tartışılacak şekildeler. Gençlerin çok takip ettiği rağbet gösterdiği rol modelleri maalesef manevi ve kültür değerlerimize çok ters davranış ve eylemlerde bulunabiliyorlar. Ama genç bunların arkasına kapılıp gidebiliyor. O yüzden doğru modeller övülmelidir. Gençlerdeki sıkıntılardan bir tanesi de hareketsiz bir yaşama sahipler. Hem sportif faaliyetler acısından hem de herhangi bir hobi ve sanatsal faaliyet acısından bence bunlar da desteklenmelidir. Çok fazla ekran başında vakit geçirmek çok fazla eve kapanarak vakit geçirmek ve bu duygularını sosyal medya ya da dijital alem üzerinden tatmin etmek onları hareketsiz kılıyor. Bu da hem bedensel hem de sağlık açısından sıkıntılara sebep oluyor. Bedensel sıkıntılar zihin dünyasını doğrudan etkiliyor.”
“Anne babanın çocuklarına rehberlik yapması çok önemlidir”
“Anne Babaların manevi birer rehber olabilmelidirler.” diyen Sunar, “Ebeveyniler dünya gelişmelerini çok iyi takip edebilmeleri bu noktada çocuklarını anlayabilmeleri çok önemlidir. Burada da iletişim çok önemli bir yer alıyor. Anne baba çocuğuyla iletişimini çok iyi tutması lazım. Biz her problemde bunu mutlaka vurguluyoruz. Anne baba gerçekten çocukluktan itibaren ve ergenlik döneminde çok iyi bir iletişim kurmuşsa biz bu çocukla problemin daha az yaşandığını gözlemliyoruz. Bu iletişim sadece konuşma değil. Bazen çocuğumuzla çok fazla konuşuyoruz ama doğru konuşma şeklini geliştirmezsek bunun da çok faydasını göremiyoruz. Çocuğu anlayarak dinleyerek onun duygu ve fikirlerine saygı duyarak ama yeri gelecek çocuk yanlış yapacak bunu biliyoruz. Yanlışları deneyimleyerek doğruyu öğrenecekler. Yapılan yanlış davranışlarda yanlışlığı düzgün ortak bir paydada konuşarak çözümler bulmaya çalışarak anne babanın rehberlik yapması çok önemlidir. Arkadaş seçimi çok önemli arkadaş seçimi yaparken çocuğun daha ilk çocukluk dönemindeki yatırımlarımız bu genç yetişkinlikte ortaya çıkıyor. Daha ilk çocukluk döneminden itibaren doğru arkadaş çevresiyle ilgili yönlendirme yaparken ergenlik döneminde çocuk arkadaş seçimini daha doğru seçebiliyor.” ifadelerine yer verdir.
“Kimlik bunalım döneminde çocuk ne işe yaradığını aslında gözlemliyor”
Çocuklara meşguliyetler oluşturulması gerektiğine de değinen Sunar, “Çocuklar niye dijital aleme mahkûm ediliyorlar? Çünkü bir meşguliyetleri yok. Bir hobi elde etmesi ya da herhangi bir sportif faaliyete yönlendirmek topluma yararlı işler yapmak bunların manevi karşılığı çok fazla oluyor. Kimlik bunalım döneminde çocuk ne işe yaradığını aslında gözlemliyor. Bir işe yaramak istiyor. Bir şeyler üretmek istiyor. Eğer bunu yapabilecek ortamlar bulamazsa da kabuğuna çekilip yabancılaşıyor. Bu süreçte topluma faydalı olacak hizmetlere yönlendirebiliriz. Bunları önemseyebiliriz. Çocuğa bu noktada ön ayak olarak genç yetişkin döneminde karşılaşacağı sıkıntıları belki de en aza indirmiş olacağız.” diyerek açıklamasını sonlandırdı. (İLKHA)