HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu katıldığı TV programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Seçim dönemi boyunca partileri hakkında çok sayıda yalan ve iftiranın yayıldığını aktaran Yapıcıoğlu, bu iftira ve tezviratın devam ettirildiğine dikkat çekti. Millete hizmet için yola çıktıklarını ifade eden Yapıcıoğlu, “Biz parlamentoya gidip memleketimizin meselelerini kendi bakış açımıza göre orada tartışmak istiyoruz. Milletin sorunlarının çözümüne bir katkı sağlamak istiyoruz. Elbette biz parlamentoya girmek için biz bu seçimlere girdik. Biz parlamentoya halkımıza hizmet etmek için gittik. Sadece bize oy verenler değil 85 milyon vatandaşımızın tamamı için kimin için ne yapabileceksek biz onu yapacağız, dedik. Bunun için parlamentoya gidiyoruz. Buna rağmen ısrarla hayır bunlar yemin etmeyecekler. Maden yemin etmeyeceğiz henüz yemin töreni gelmeden nasıl bize oda verilecek. Hemen işte odaları tartışmaya başladılar. Yok, işte kadın düşmanı, dediler. Yok, memleket düşmanı, dediler. Yok, bölücü, dediler. Bayrak düşmanı, dediler. Hâsılı kelam birbiriyle taban tabana zıt şeylerle bize saldırdılar.” şeklinde konuştu.

“DİLLERİ ELLERİNDEN DAHA KİRLİ. ONU DA YIKASINLAR”

Geçtiğimiz günlerde Selahattin Demirtaş’ın HÜDA PAR’a yaptığı çağrıya ilişkin de konuşan Yapıcıoğlu, “Aslında Demirtaş’ın o çağrısına da dikkat ederseniz orayı okursanız belki sadece birileri bir-iki cümlesini aldı, ama dünyanın hakareti var orada. Her türlü hakaret var. Alışmışlar hakaret etmeye. Bir taraftan hakaret ederken öbür taraftan işte gidin falanların elini tutun diye. Bazı şartlar gerçekleşse belki o eli tutarız. Şiddetle aralarına mesafe koysunlar. Ellerindeki Kürt kanını yıkasınlar. Başta Selahattin Demirtaş. Dilleri ellerinden daha kirli. Onu da yıkasınlar. O dilleriyle söylemleriyle yüzbinlerce insanı mağdur ettiler. Binlerce insanın kanına girdiler. Onu da bir temizlesinler. Meşru zemine gelsinler. Ve kendilerine ait bir iradelerinin olduğunu ortaya koysunlar. O zaman belki görüşürüz. O da belki. Şu anda ne konuşacağız onlarla. Selahattin Demirtaş bir şey söylüyor. Kandilden ona ayar geliyor. Mersin’deki olayı kınadı. Ne oldu sonra ukala oldu. Yapamıyorsun bari dua et. Ukalalık yapma, otur yerine. Ağır bazı ifadelerle haddi bildirildi. Şu anda yine bir açıklama yaptı. HDP’den ayrı bir cevap geldi.” diyerek içlerindeki ayrılığa dikkat çekti.

“ÇÖZÜM SÜRECİNİ HDP/PKK ZEHİRLEDİ”

HDP’nin bu memleketteki herhangi bir vatandaşın hakkını savunmak için siyaset yaptığına inanmadığını ifade eden Yapıcıoğlu, “Kürt meselesini de onlar kendilerince bir araç haline getirdiler. Onun üzerinde tepinip duruyorlar. Öyle olmasaydı çözüm sürecini zehirlemezdiler. İşte kendi beyanları ortada. Eğer deseler ki ver başkanlığı al özerkliği biz böyle bir anayasaya evet demeyiz. Anayasa, işte anadilde eğitim hakkında yazsalar şunu da yazsalar bunu da yazalar ama başkanlık sistemini getireceğiz deseler biz buna karşı çıkarız, diyen ben miyim? Nerede kaldı Kürtler için, onların hakları için mücadele etmek ya da iddiaları. Nasıl bunu izah edecekler. Bunun izahı yok. Nerede bir Kürt varsa, nerede içinde Kürtlerin bulunduğu bir dernek, bir parti, bir hareket, herhangi bir şey bir spor kulübü bile olsa onların çizgilerinde değilse, iradelerini onlara teslim etmemişse peşinen etiketi hazırdır. O haindir. Sadece burası değil. Irak Kürdistan bölgesindeki yönetim de haindir. Barzani de haindir. Suriye’de 16 Kürt partisi vardır. Hepsi haindir. Bir tek onlar Kürtler için çalışıyorlar. Ama onlara da biz hep söyledik. Kendilerine ait bir iradeleri yoktur. Onların iradeleri parçalıdır. Çözüm sürecinde de onlara sorulduğunda; gelin oturalım, konuşalım, çözüm bulalım dendiğinde bizim irademiz İmralı’dır, bizim irademiz Kandil’dir. Biz postacılık yapıyoruz, dediler. Bunu söyleyen kendileri. Biz değiliz.” İfadelerini kullandı.

“KADINLARA POZİTİF AYRIMCILIK SÖYLEMİMİZİ ÇARPITTILAR”

Kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık söylemlerinin çarpıtıldığını ifade eden Yapıcıoğlu, “Şimdi bakınız burada diyoruz ki varisleri olmayanların mirasları devlet hazinesine değil şu şu alanlarda oluşturulacak fona devredilmeli. O fonu kim kursun? Devlet kuracak. Kim sahip çıkacak bunlara, bu kadınlara? Devlet çıkacak. Şimdi devletin kadınlara sahip çıkması, onları cansız bir mal veya varlık görmesi anlamına gelebilir mi? Türkçe bilen kimseye göre gelmiyor. Onlar özellikle bu sahiplenmek kelimesini değiştirerek “sahiplendirme” dediler. “Sahiplendirilme”. Birkaç harf ilave ederek. Şimdi onlara diyoruz ki insaf. Defalarca biz yalanladık. Parti programımızda biz bunu söylüyoruz. Bu kadınlara destek çıkılsın. Ekonomik, sosyal, psikolojik her türlü destek çıkılsın. Şu anda kadın destek programları açıklanıyor. Bizim dediğimiz bunun gibi bir şey. Elbette pozitif ayrımcılık. Buna rağmen oradaki yani sokak hayvanları için, sahipsiz sokak hayvanları için kullanılan bir kelimeyi kullanarak bizim böyle söylediğimizi iddia edenler, söylemediğimiz halde aslında kadınlara hakaret ettiler.” dedi.

 DARBE ANAYASASIYLA NEREYE KADAR!

Yeni anayasa ile ilgili de açıklamalarda bulunan Yapıcıoğlu, “Şu anda Türkiye cunta anayasasıyla yönetiliyor. Evet, 20 defa değişiklik yapıldı. Maddelerinden üçte ikisinden fazlası değişti ama neticesinde sonuç itibariyle bu anayasanın adı hala 1982 anayasası. Yani o askeri cuntanın yapmış olduğu, sipariş ettiği ve tabiri caizse dipçik zoruyla silah zoruyla bir deli gömleği gibi bu milletin sırtına geçirdiği bir anayasa. Türkiye bununla idare ediliyor. Diyoruz ki bu ayıp yeter. 40 yılı aşkın süredir Türkiye bu anayasa ile yönetiliyor. Bu memlekette siviller rüştünü ispat edebilmeli. Biz bir anayasa yapabiliriz. Parlamento bir anayasa yapabilir. Diyoruz ki madem anayasalar bir yönüyle toplumsal sözleşmelerdir o zaman bu toplumun temsilcileri farklı görüşteki temsilcileri bir masa etrafında toplanabilmeli. Nasıl bir anayasa yapabiliriz, ortak noktamız nedir? Nerede buluşabilmeliyiz, bunu tartışmalı. Böyle bir imkân var. Elbette her maddede yüzde yüz konsensüs sağlanacak diye bir şey yok. Ama ortak noktaların bulunabileceğine inanıyorum. Ortak noktalar zorlanacaktır. Bu milletin ortak noktası, talebi neyse o talepleri içine alan ve kimsenin kendini dışarda hissetmediği, herkesin bu benim anayasamdır, bu anayasayı benim temsilcilerimin de olduğu bir meclis yaptı diyebileceği bir anayasa yapılabilir. Bunu yapabiliriz. Bu konuda bizim talebimiz vardır. Biz bütün siyasi partileri dolaşırken de bunu söyledik. Dedik ki bu bir ihtiyaçtır. Biz sivil toplum örgütleriyle de görüştük. Dedik, bu konuda talebinizi yükseltin. Eğer siz yükseltmezseniz siyaset bu konuda adım atmaz. Ne kadar yapabildik? Ya da bizim yaptıklarımızın ne kadar etkisi oldu, bilmiyorum ama daha sonra bazı partilerin gündemine de anayasa değişikliği girdi.

“MİLLETİN MENFAATİNE, MEMLEKETİN FAYDASINA OLAN TEKLİFLERİ DESTEKLERİZ”

Şu anda da yine bugün yeni adalet bakanımızın da bir açıklaması var. Yeni bir anayasa. Sayın cumhurbaşkanımızın da açıklaması vardı. Yine başka partilerin genel başkanları yeni bir anayasanın yapılması gerektiğinden bahsedebilir. Biz o çizgideyiz. Bu konuda biz de elimizden gelen katkıyı sunarız ve biz parlamentoda şunu yapacağız. Herkes şundan emin olsun. Teklifi kim getirirse getrisin eğer o teklifin milletin menfaatine, memleketin faydasına olduğu kanaatinde olursak biz onu destekleriz. Yine bir şey eğer memlekete zarar vereceği inancındaysak getirilen şeyin, kim getirirse getirsin biz ona karşı geliriz. Nereden gelirse gelsin. Biz insan merkezli siyaset yapmaya çalışan ve adaleti mutlak surette her hal ve şart altında gerçekleştirilmesi gereken veya ulaşılması gereken bir hedef olarak önümüze koyduk ve bundan asla taviz verilmemesi gerektiğini söylüyoruz. Yani adalet öyle bir ilke ki “biz şu zamanda adil olalım, sair zamanda olmak zorunda değilsiniz” diyemezsiniz. Şu kişilere karşı adil olma borcumuz var, borcumuz var ama şunlara karşı adaletten sapabiliriz, diyemezsiniz. Karşınızdaki kişi kim olursa olsun konu ne olursa olsun zamanın şartları ne olursa olsun mutlak surette adaletten bir milim sapmamak gerektiğine inanıyoruz. Bu da bizim inancımızın bize emridir. Ve çok yerde söyledik.” İfadelerini kullandı.

“KABİNE FENA BİR KABİNE GÖRÜNMÜYOR. İNŞALLAH BAŞARIR”

Yeni kabineyi değerlendiren Yapıcıoğlu, “Bütün kabine değişti. Bir önceki kabine de açıklandığında aralarında hiç siyasetçi yoktu. Birkaç istisna dışında. Hepsi dışarıdan. Hemen hemen kimsenin tanımadığı isimlerdi. Çoğu da genç isimlerdi. Önceki kabinelere göre. Daha önce alışılmış kabinelere göre. Bu kez yine öyle oldu. Yani siyasetin dışından, bürokrasinin dışından, memuriyetten gelen pek çok insan var. Yine Cumhurbaşkanı’na yakın çalışan İbrahim kalın, MİT’in başına geçerken, MİT’in başındaki Hakan Fidan dışişleri bakanı oldu. Önceki kabinelerden Mehmet Şimşek tekrar maliye bakanlığı görevini üstlendi, hazine ve maliye bakanı oldu. Kabine fena bir kabine görünmüyor. İnşallah başarır. Başarmak zorunda. Türkiye zor günlerden geçiyor. Dünyada ciddi anlamda bir ekonomik sıkıntı var. Türkiye de bundan nasibini aldı.” dedi.

“MECLİSTE TEMSİL ORANIMIZIN ÇOK ÜSTÜNDE BİR İLGİYLE KARŞILANDIK”

Mecliste kendilerine yönelik teveccühü değerlendiren Yapıcıoğlu son olarak şöyle konuştu; “Şunu söyleyebilirim. Evet, 4 vekille girdik. 600 sandalyeli parlamentoda 4 vekille temsil edilen parti olarak temsil oranımızın çok üstünde bir ilgiyle karşılandığımızı söyleyebilirim parlamentoda.”