Sağlık Mensupları Dayanışma Toplum Sağlığı ve Çevreyi Koruma Derneği (Sağlık-Der) Çevre Komisyonu Başkanı ve Çevre Mühendisi Mürşide Çetin Evirgen, 5 Haziran Dünya Çevre Günü değerlendirmelerde bulundu.
Öncelikle 5 Haziran Dünya Çevre Günü ile ilgili bilgi veren Evirgen, “Dünya Çevre Günü, ilk olarak İsveç’in Stockholm kentinde 1972 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda alınan kararla resmiyet kazanmıştır. Her yıl 5 Haziran’da çevrenin korunması konusunda dünya çapında farkındalık yaratılması ve eylemde bulunulması amacıyla kutlanmaya devam etmektedir. Bugünde farkındalığı artırmak ve çevrenin korunmasını artırmak için çeşitli etkinlikler, programlar düzenlenir. Küresel çapta gündeme gelen iklim krizi ve küresel ısınma ciddi boyutlara ulaştıkça çevre gününün önemi daha da ortaya çıkmaktadır. Çevre ile ilgili olan konular, geniş kapsamlı, farklı dalları ve sektörleri bir arada tutan; zengin ya da fakir, gelişmiş ya da ez gelişmiş tüm birey, toplum ve ülkeleri yakından ilgilendiren konu olarak yadsıyamayacağımız; geçiştiremeyeceğimiz konu olarak karşımızda duruyor, benim üniversite zamanlarımda geleceğin mesleği olarak bahsedilen çevre mühendisliği, geleceği galiba geldi… Küresel çapta dikkat çekilen, dünya gündeminde yer alan bir konu haline geldi çevre…” dedi.
“Dünya Çevre Günü'nde toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla çeşitli organizasyonlar düzenleniyor”
Dünya Çevre Günü’nde ne yapılır? sorusuna Evirgen, “Dünya Çevre Günü'nde toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla çeşitli organizasyonlar düzenleniyor. Bunlar; sergi, tiyatro oyunu, sempozyum, seminer, festival, eğitim programları gibi her yaşa hitap eden etkinlikler düzenleniyor. Artık belediyeler vb. kamu kurum kuruluşları, STK’lar ses getirecek; farklı organizasyonlar düzenliyor. Ayrıca; çevresel etkinlikleri ve programları daha fazla kişiye ulaştırmak, daha geniş kitlelere ulaşmak için sosyal medyadan mutlaka faydalanılmalıdır.” ifadelerine yer verdi.
“Pratik çözümlerle çevreyi koruyabiliriz”
Mürşide Çetin Evirgen
Açıklamasının devamında Evirgen, şunları aktardı:
“Çevre günü dışında diğer günlerde de çevreyi korumak adına; alışkanlık geliştireceğimiz bazı hususlardan bahsedecek olursak; öncelikli olarak çevre bilincinin oluşması için mutlaka küçük yaşlarda eğitime başlanmalıdır. Etkin ve yetkin bir çevre denetim sistemi oluşturulmalı, çevre sorunlarının çözümü için sivil toplum kuruluşlarının sayısı arttırılmalı, sivil toplum kuruluşları ile kamu kuruluşları ortak çalışma yürütmeli, yenilenebilir enerji kaynakları öncelikli olarak tercih edilmeli, su tasarrufu sağlanmalı, diş fırçalarken, banyo yaparken, mutfakta iş yaparken su açık bırakılmamalı, meyve, sebze yıkadığımız suları değerlendirmek adına bahçe sulanması vb. yapılmalı. Geri dönüşüm fikirleri değerlendirilerek atıklar en uygun şekilde değerlendirilerek kâğıt havlu vb. gibi tek kullanımlık ürünleri terk edilmelidir. Bir üst madde ile ilintili olarak atıkları ayrıştırıp geri dönüşüme katı sağlamalı, enerji tasarruflu ampullere geçilmeli, elektrikli cihazlar kullanılmadıkları zaman kumanda yerine tamamen prizden fişi çekilerek kapatılmalı. Alışverişlerde naylon poşet kullanımı yerine; bez çantalar tercih edilmeli, kanalizasyon borularında patlamalar varsa bunlar hiç beklemeden yetkili kişilere bildirilmeli, ormanların çoğaltılması ve korunması sağlanmalı ve çevre konusunda yapılacak yatırımlar için teşvik uygulamaları başlatılmalıdır. Bu ve bunun gibi pratik çözümlerle çevreyi koruyabiliriz.”
“Hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme ve sağlıksız kentleşme çevre kirliğine neden olmaktadır”
Çevre sorunları ve nedenleri hakkında konuşan Evirgen, “Hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve artan deterjan vb. gibi kimyasal kullanımı çevre kirliğine neden olmaktadır. Çevre sorunları; insanların ve yaşayan tüm canlıların yaşadıkları hayat ortamının doğal yapısını tahrip etmekte ve yaşamlarını olumsuz etkilemektedir. Günümüz çevre sorunlarına değinecek olursak; şu an Dünya genelinde iklim değişikliği, küresel ısınma, iklim krizi dünya gündeminde baya bir yer tutuyor ve bu kavramlarla neredeyse her gün duyar hale geldik.” şeklinde belirtti.
“İklim değişikliği; dünya atmosferinin ortalama sıcaklığı günden güne hızla artıyor”
Devamında her gün duyduğumuz kavramlar hakkında da bilgi veren Evirgen, “İklim değişikliği; dünya atmosferinin ortalama sıcaklığı günden güne hızla artıyor. Ortalama sıcaklığın yükselmesi sonucunda iklimde beklenmeyen, öngörülemeyen değişiklikler oluşuyor. Buna iklim değişikliği diyoruz. Değişen iklimsel özellikler; aşırı hava olayları ile iklim krizi olarak karşımıza çıkıyor. Eğer sıcaklık artışları kontrol altına alınmaz ise ekosistem zarar görecek; su krizleri oluşacak ve okyanuslar ile toprak da zarar görecek ve tüm bunlar sürdürülebilir yaşamı tehdit edecektir. Atmosferde yaşanan sıcaklık artışlarının nedeni maalesef, bilim insanlarının ortak fikri insanların kontrolsüz ve aşırı faaliyetleri sonucu olmasıdır. Fosil yakıtların ölçüsüzce kullanımı, ormansızlaşma, insan eli ile oluşan çevre kirliliğinin suya, havaya ve toprağa verdiği zarar, atmosferde sera gazlarının artması ile küresel ısınmaya sebep olmaktadır.” ifadelerine yer verdi.
“İklim değişikliği sadece sıcaklık artışı olarak kendini göstermiyor”
Son olarak Evirgen, “Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin, insan sağlığı, toplum ve ekonomi üzerindeki etkileri birbiri ile yakından ilgilidir. İklim değişikliği ve küresel ısınma için günümüzde yapılan çalışmalar, eskiden sanılanın aksine sadece eriyen buzul bölgesindeki kutup canlılarını değil yaşanan değişimin dünya üzerindeki tüm canlıları direk ya da dolaylı olarak etkilediği gerçeğini çıkarmıştır. Bu etkilere örnek verecek olursak; iklim değişikliği sadece sıcaklık artışı olarak kendini göstermiyor. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarına sebep oluyor. Aşırı hava olayları; insanları yerlerinden, yurtlarından göçe zorluyor. Su seviyelerinin yükselmesi ile deniz kıyısındaki yaşam bölgelerinin tahliyeleri gerekebiliyor. Tarım alanlarını azaltıyor ve kıtlık riski oluşturuyor. Kuşların göç yollarını değiştiriyor. Yumurtlamak için soğuk nehirlere muhtaç olan somonların neslini tehdit ediyor. Yaban hayat türlerini riske atıyor. Okyanuslarda mercanların beyazlamasına ve yok olmasına neden oluyor. Çok daha tehlikelisi; okyanus yüzeyinin ısınması bazı canlı türlerinin yok olmasına sebep oluyor ve bu da tüm besin zincirini etkiliyor.” dedi. (İLKHA)