Doğruhaber - Mesut Tunce
Eğer bir işi kerhen yapıyorsanız, o işin bir noktasında "vaz geçtim, yapmıyorum" diyemezsiniz. Çünkü yapmak için emir almışsınızdır.
Irkçı söylemleriyle bilinen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'yla bir protokol imzalayarak ittifaka resmen katıldı.
İmzalanan bu protokolün en can alıcı maddelerinden biri de, HDP'yi yakından ilgilendiren Kayyum meselesi üzerineydi.
Kayyum konusu, Kılıçdaroğlu'nun defaatle kaldırmayı vaat ettiği, HDP ile arasında güçlü bir bağ oluşturan en önemli hususlardan biridir. Zira HDP'nin PKK'yle bağlantısı tespit edilen Belediye Başkanlarının Kayyumlarla başının dertte olduğu hep bilinen bir husus olmuştur.
CHP-HDP uzlaşısının, Kayyum konusu üzerine oturtulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ki kayyum maddesinin yanında, Öcalan ve Demirtaş'a özgürlük, yerel yönetimlere özerklik gibi, PKK'ye ciddi kazanımlar getirecek diğer maddelerin varlığı da CHP lideri tarafından gizlenme gereği duyulmayan maddelerdendir.
Bu saydığımız hususlar CHP-HDP ittifakı açısından o denli önemlidir ki, tüm uzlaşının omurgasını oluşturmaktadır diyebiliriz. Bu maddelerden sadece birinin ihlal edilmesi demek, ittifakın tepe taklak olması anlamına gelecektir. Zira CHP-HDP uzlaşısı menfaatler bağlamında yapılmış bir ittifak olup, menfaatlerin zedelenmesi durumunda derhal sona erecektir.
Dermişiz...
Tabi ki öyle bir şey demiyoruz. Zira ortada tarafların iradesine dayalı bir ittifak söz konusu bile değildir. Gündeme getirilen tüm çıkar anlaşması iddiaları asıl amacı gizlemek için birer maskeden ibarettir. Aslında HDP açısından ortada bir amaç dahi yoktur. Sadece aldığı emirler ve yerine getirmesi gereken yükümlülükler vardır.
Eminim ki şimdi bazılarınız "Evet evet, şu dış mihraklar" diye alaycı bir tebessümle cevap veriyorsunuzdur. Ama dış mihraklar konusunun hiç de bıyık altından gülünecek basit bir konu olmadığını artık anlamamız gerekiyor.
Muhtemelen Libya'daki aydınlar da dış mihraklar konusu gündeme geldiğinde çok da önemsemediler. Tunus'takiler de öyle, Mısır'dakiler de, Suriye'dekiler de... Ne var ki hafife aldığımız, ya da "adamların başka işi mi yok kardeşim" deyip gündem dışına itmeye çalıştığımız bu dış mihrakların gerçekten de bizden daha önemli işleri olmadığını anlamamız gerekiyor.
Onların işi bu... Tüm ülkeleri, kendi çıkarlarına hizmet edecek kıvama getirmek. Bu hedef için dünya siyasetini dizayn etmek... Darbeler yapmak... Seçimlere müdahale etmek... Terör örgütçükleri kurup onları yönetmek... Lazım olduğunda sahaya sürecek aydınları beslemek... Generalleri, bürokratları satın almak...
Bazıları kafalarını istedikleri kadar toprağın altına gömsün, şu an Türkiye'de yapılmak istenen tam da bu. Bir çok yöntem denediler. Ekonomiyi vurmak istediler. Ancak Türkiye'nin kurmuş olduğu denge sistemi, özellikle de Rusya ve Çin ile kurulan ticari ortaklıklar buna müsaade etmedi. Darbe yapmak istediler. Her şeyi hesaplamışlardı. Hesaplamadıkları tek şey vardı, o da darbelerden gına gelen halkın destansı direnişiydi. Şimdi diğer yöntemlerle başaramadıklarını seçimlerle yapmaya çalışıyorlar.
HDP'nin Millet İttifakı lehine seçimlere gireceğini ve bunun aksi yönde bir irade göstermesinin mümkün olmadığını 1,5 yıl önce yazdığımız bir yazıda dile getirmiştik. Konusu bu yazıyla çok benzeştiğinden, o yazının linkini buraya bırakarak yazımızı benzer detaylarla uzatmayalım. Varın o gün söylediklerimizin bu gün nasıl da eksiksiz bir şekilde gerçekleştiğini siz bizzat görün.
Evet HDP millet ittifakına destek verecektir. Menfaatlerine ne kadar ters düşerse düşsün bu ittifaktan çekilmeyecektir. Çünkü bu ittifaka kendi iradesiyle girmedi. İpini elinde tutanların emrini yerine getiriyor. Emir kulu kendisine söylenin dışında bir şey yapabilir mi? Gerekirse, tarih boyunca Kürtlere en çok zulmeden Partinin adayını destekler, gerekirse "ABD askerinin burnu kanamasın diye 11 bin Kürt gencini öldürtür", gerekirse cezaevinde çürüyen liderini orada çürümeye terk eder... Gerekirse kayyuma da, CHP istibdatına da rıza gösterir... Öyle ya, emir demiri keser... CHP, "Öcalan'ı asacağız" dese bile, HDP Kılıçdaroğlu'na oy vermek zorundadır.
Tüm bunların üzerine bir de Meral Akşener'in masayı devirmeye kalkıştığı zaman, Kılıçdaroğlu'nun ne kadar sakin durduğunu anımsayın. "Endşelenmeyin" demişti kendinden emin bir şekilde: "tüm taşların yerine oturduğunu çok yakında göreceksiniz" Aynen dediği gibi de olmuştu. 2 gün geçmeden Akşener şantaj masası dediği masaya tıpış tıpış geri dönmüştü.
HDP'nin, son gelişmeler ışığında hala CHP'ye destek vereceğini açıklaması, bir de bu zaviyeden değerlendirilmelidir kanaatindeyiz.