Barack Obama’nın başkanlığının ilk döneminde Ortadoğu ile ilgili programı ıslahat ve barışı esas alıyordu. Ancak bu sefer diğerinin aksine Ortadoğu barışı bir tarafa itildi. Ortadoğu ile ilgili yeni bir program hazırlandı ve Dışişleri Bakanı Kerry bunun sorumlusu tayin edildi. Bunun için Kerry, altı ay içinde altı kez Ortadoğu’yu ziyaret etti.
ABD Dışişleri Bakanı son ziyaretinde Obama ile görüşmesini gerçekleştirdikten sonra Ürdün’ü ziyaret etti. Ardından Mahmut Abbas ve birkaç Arap ülkesinin Dışişleri Bakanlarıyla görüşüp Washington’da başlayacak olan uzlaşı görüşmelerini haber verdi. Böyle bir gelişme farklı tepkilere neden oldu. Uzlaşı görüşmelerine sevinen Filistin Özerk Yönetimi, müzakerelere hazır olduğunu bildirdi. Ancak, Hamas, İslami Cihad ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi şiddetle tepki gösterip ABD’nin Filistinlilerin bütün haklarını ellerinden almaya çalıştığını bildirdiler. Yeni projede sadece müzakerelerden haber verilmektedir. Başka ülkelerde yaşayan sığınmacılardan, Kudüs’ün ve Batı Yakasının işgalinin sona erdirilmesinden, ablukanın kaldırılmasından, Filistin devletinin 1967 sınırlarında kurulmasından bahsedilmemektedir. ABD’nin bu projesi siyonist kesimde memnuniyetle karşılık gördü. Netanyahu, bunun siyonist rejim için bir fırsat olduğunu dile getirdi. Böylesi bir uzlaşmanın siyonistleri mazlum konumuna sokacağını söyleyenler de bulunmaktadır. Siyonist rejimin eski dışişleri bakanı Liberman, bu müzakerelerde Filistinlilerin zafer ihtimalinin bulunduğunu söyleyip kaygılarını dile getirmiş.
Amerika’nın uzlaşı projesi incelendiğinde sakatlıklarla dolu olduğu görülecektir. Çok müphem ve karanlık noktalarla doludur. Kerry’nin projesinde ülkelerinden uzakta yaşayan milyonlarca Filistinlinin ülkelerine dönüşünden bahsedilmemektedir. Kudüs meselesinden, işgalci siyonistlerin işgallerine son vermeleri ile ilgili hiçbir işaret görünmemektedir. Sadece siyonist rejimin zindanlarında bulunan 350 Filistinlinin özgür bırakılacağı ihtimali dile getirilmektedir.
Oysa siyonistlerin hiçbir zaman esir aldıkları Filistinlilerden önemli şahsiyetleri serbest bırakmayacakları bilinmelidir. Muhtemelen böyle bir projenin gerçekleşmesinden önce Filistinlilere yönelik baskınlarını arttıracak, yüzlerce insanı gözaltına alacak, anlaşma durumunda ise bunlardan bir kısmını serbest bırakacaklar. Daha önce serbest bıraktıkları Filistinli esirlerin çoğunu ya tekrar yakaladılar, ya da başka ülkelere sürgüne gönderdiler. Bundan dolayı esirler meselesi Filistinlilerin siyonistlerin istediklerini kabul edip uzlaşmalarına sebep olamaz.
Bu arada ABD’nin Filistinlilerden çok daha fazla şeyler istediği görünmektedir. Direnişten vazgeçme, Filistinli sığınmacıların ülkelerine dönmemeleri, Kudüs meselesinden vazgeçmek ve siyonist rejimin güvenliğini sağlama bunlardan birkaçıdır.
Son zamanlarda siyonistler yeni işgaller gerçekleştirdiler. Yeni kanunlarına dayanarak Kudüs’ün bir kısmını tahrip ettiler. Yeni projeye göre Kudüs ve Batı Yakası’nda 10 bin konutluk yeni yerleşim yerleri açmayı hedefledikleri bildirilmektedir. Kerry’nin yeni projesinde bunlardan bahsedilmezken işgalin ve yeni yerleşim yerleri inşasının durdurulmasıyla ilgili bir işaret bulunmamaktadır. Kerry’nin çabalarına bakınca barış müzakereleri adı altında siyonistler tarafından yeni işgallere zemin hazırlamaya çalıştığı ortaya çıkmaktadır.
Bölgenin büyük krizlerle yüz yüze olduğu görünmektedir. Özellikle Mısır, Suriye ve Lübnan krizleri had safhaya ulaşmıştır. İç krizlerle meşgul olan İslam dünyası Filistin davasına ciddi destek verememektedir. Bu dönemde siyonistler ve Batı, Filistinlilere dayatmada bulunmak için uygun fırsat yakalamıştır. Diğer bir ibareyle Filistinlilerin haklarını savunmalarının sıkıntılı, siyonistlerin ise uygun bir ortam yakalamaları söz konusudur.
Ortadoğu Barış Planı olarak açıklanan bu proje aslında Amerika’nın bir planıdır. Amerika, sadece kendilerine ait olan planın barış planı olduğunu, başka yolun olmadığını, buna uyulması gerektiğini ileri sürmektedir. Amerika’nın bugüne kadarki duruşu, bu ülkenin tek hedefinin siyonist rejimin güvenliğini sağlamak olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum tarafsızlığın ortadan kalktığını, dolayısıyla müzakerelerin içinin boş olduğunu ortaya koymaktadır. Amerika, ekonomik yardımları kesmekle tehdit edip Özerk yönetimi söyleşi masasına çekerken siyonist rejime yönelik ekonomik ve silah yardımını her geçen gün daha fazla arttırmaktadır.
Bütün bunlardan hareketle denebilir ki bugünkü şekliyle uzlaşı müzakereleri, Filistinlilerin intiharıdır. Bugünkü şekliyle gerek içte, gerek bölgede ve gerek dünyada masa başında haklarını savunup alacak durumda değiller. Aksine, karşı tarafa bir sürü taviz verilmesi söz konusudur.
Filistinli grupların çoğu bu plana karşı tutumlarını dile getirip bunun Amerika’nın siyonist rejime diğer bir hizmeti olduğunu ileri sürdüler. Amerika’nın hizmeti, Ortadoğu barışı olarak nitelendirilen şeylerin aslında Filistin halkının hak ve hukukunu yok etme, siyonist rejimin işgalinin devamını sağlamaya yönelik olduğu şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Kaynak: Sayté Basiret
Çeviren: Hanefi Aydın