Mavi Marmara şehitlerinden Cengiz Songür'ün oğlu Mavi Marmara Derneği Başkanı İsmail Beheşti Songür, işgalcilerin son dönemde Mescid-i Aksa ve Kudüs özelinde Filistin'de ciddi artış gösteren baskı ve şiddetini İLKHA muhabirine değerlendirdi.
İşgalcilerin Siyonist'ten öte bir apartheid rejime, kafatasçı rejime dönüştüğünü v e kendisinden olmayanlara hayat hakkı tanımadığını belirten Songür, bu asrın felaketinin Kudüs'te yaşandığını, işgalcilerin Kudüs'ün her mahallesini ve sokağını işgal ettiğini ancak buna rağmen yaşananlara dünyadan yeterince tepki gösterilmediğini vurguladı.
Mavi Marmara olayının birçok yönüyle incelenebileceğini hatırlatan Songür, "En önemli tarafı, Ortadoğu'da bulunan siyonist işgal güçlerinin uluslararası alanda yalnızlaşmasını sağladı. İlk defa siyonist işgal çeteleri uluslararası mahkemelerde ve Türkiye Mahkemelerinde yargılandı. Bu dünyanın hukuk tarihi açısından gerçekten önemli bir adımdı. Mavi Marmara ile beraber aslında Türkiye arınmaya başladı. FETÖ denilen terör örgütü Mavi Marmara olayından sonra ilk kırıklığı yaşadı. Savunma sanayisindeki gelişmelerin hepsi Mavi Marmara'dan sonra anlaşılan yerli ve milli, Siyonizm'den bağımsız savunma sanayinin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Mavi Marmara, Gazze'nin, Filistin'in, Kudüs'ün yalnız çığlığını, dünyaya duyurdu. Aradan 13 yıl geçti. 13 yılda çok fazla şey yaşandı. Türkiye, hukuk tarihi açısından büyük bir sınav verdi. Mavi Marmara davaları, Türkiye'nin hukuk tarihine tabiri caizse bir kara leke olarak yansıdı. İnanıyoruz ki bu davalar ileri de tekrar devam edecek ve dünyanın 'yargılanamaz' dediği israil, dünyanın dört bir yanında yargılanacak, gerekli cezalar verilecek." dedi.
"İsrail artık bir Siyonist'ten öte bir apartheid rejimine, kafatasçı bir rejime dönüşmüştür"
Songür, "İsrail bir apartheid rejimidir. Apartheid, Güney Afrika'da başlayan, beyazın siyaha üstün olduğuna inanan psikolojik bir hastalıktır. İsrail, Güney Afrika'da siyahlara yaptığının aynısını yapmaktadır. Keşmir'de Hinduların Müslümanlara, Bosna'da Sırpların Boşnaklara yaptıkları zulmü israil Filistinlilere yapmaktadır. İsrail, dünyanın birçok yerinde yapılan zulümlerin fazlasını Filistinlilere yapmaktadır. İsrail, ideolojik olarak asla ve asla barışı kabul etmez bir yapıdadır. Bu, apartheid rejiminin temelini oluşturur. Onun için israil artık bir Siyonist'ten öte bir apartheid rejimine, kafatasçı bir rejime dönüşmüştür. Kendisinden olmayan hiçbir yapıya, hiçbir canlıya yaşam hakkı tanımayan bir psikolojidedir. Bu psikoloji otomatik olarak terörü tetikler. Onun için diyoruz ki, israil bir apartheid rejimi ve bir terör devletidir. Bu yapılarla işbirliği yapılmaz." diye konuştu.
"İslam dünyası maalesef siyasi ve ticari kaygılar güderek Kudüs'ü yalnızlaştırdılar"
Gelinen noktada Kudüs'ün belki de tarihinin en kötü döneminden geçtiğini söyleyen Songür, "İşgal güçleri, Kudüs'ün her cephesini, her sokağını, her mahallesini işgal etmiş durumda. İlk kıblemiz, gözümüzün nuru Mescid-i Aksa'mız şuan Siyonistler tarafından ablukaya alınmış durumda. Mescid-i Aksa'nın altı oyularak yapılan çalışmalarda neredeyse her köşesine zarar vermiş durumda. Kıble mescidinden tutun Mescid-i Aksa'nın diğer surlarına kadar derin çatlaklar, baskınların izleri ve bakımsızlıktan dolayı yaşanan sıkıntıları görüyoruz. Burada şunu sormak gerekir; Mescid-i Aksa neyimiz olur? İlk kıblemiz bizim için ne ifade eder? Mescid-i Aksa, Kudüs kırmızıçizgimizdir. En değerlimiz, imanımızın, itikadımızın en önemli şartlarından biridir. Şuan baktığımızda ilk kıblemiz büyük bir işgal altında. İslam dünyası maalesef siyasi ve ticari kaygılar güderek Kudüs'ü yalnızlaştırdılar. Ancak inanıyoruz ki, bir gençlik geliyor ve bu gençlik hiçbir siyasi, ticari, iktisadi veya farklı bir kaygısı olmadan Kudüs için tekrardan yola çıkacak, Mescid-i Aksa için tekrardan canını vermeye, bedel ödemeye hazır olacak." şeklinde konuştu.
"Halk, Kudüs konusunda gerekli direnci gösterirse devletin de siyaseti ona göre şekillenir"
Devletlerin ticari kaygılar sebebiyle zamana göre siyasetlerinin değişebileceğini hatırlatan Songür, "Devletlerin siyaseti olur. Bugün iyi yarın kötü olabilir. Onların ticari kaygıları olur. Bugün iyi dost yarın düşman olabilirler. Ancak devletlerin görüşü halkların görüşü değildir. Türkiye'de sokağa indiğinizde İstanbul'da, Diyarbakır'da, Konya'da, Kayseri'de israilin iyi olduğunu söyleyen bir kişi bulamazsınız. Aynı şekilde her ne kadar Arap ülkelerinde satılmış liderler olsa da onların halklarına gittiğinizde aynı şeyi görürsünüz. Bugün Cidde'den Kahire'ye, Lübnan'ın, Suriye'nin sokaklarına indiğinizde asla israilin dost olduğunu, Filistinlilerin kötü olduğunu, Mescid-i Aksa'da her şeyin normal olduğunu söyleyen insan bulamazsınız. Burada devletin siyasi söylemleri ile halkın görüşünü birbirinden ayırmak gerekir. Halklar eğer bu konuda gerekli direnci gösterirse devletin siyaseti de ona göre şekillenecektir. Onun için her zaman Mavi Marmara'nın bu davada bir basamak olduğunu söylüyoruz. Mavi Marmara öncesinde yaşanan onlarca olay oldu. 2009 yılında yola çıkan kara konvoyu oldu. 2006 yılında Avrupa'nın farklı köşelerinden çıkan diğer kara konvoylar oldu. Öncesinde yaşanan Cemal Durra ve Rashel Corrie olayı gibi dünyanın birçok ülkesinde orada şehit verdiğimiz kardeşlerimiz oldu. Mavi Marmara da bu olaylardan birisiydi ama onu bu olaylardan farklı kılan nokta farklı dinlerin, farklı kültürlerin, farklı renklerin, vicdan sahibi insanların bir araya gelmesiyle oluşan bir hareket olmasıydı. İnanıyoruz ki bu ruh Mescid-i Aksa, Kudüs ve Gazze için yeniden yola çıkacaktır." şeklinde konuştu.
"Kudüs hiçbir kaygıya feda edilemeyecek kadar önemli bir meseledir"
Songür, "Kudüs'süz, Mekke'siz, Medine'siz bir İslam ahlakından, İslam itikadından ya da özgürlükten bahsedemeyiz. Burada özgürlüğümüzü savunuyorsak Kudüs'ü ve diğer İslam ülkelerini özgürleştirerek yapabiliriz. Onun için siyasi söylemler, ticari kaygılar ne olursa olsun Kudüs, hiçbir kaygıya feda edilemeyecek kadar önemli bir meseledir. Onun için ne olursa olsun görüşlerinizi sabit tutun, sesinizi çok çıkartın, bu meseleyi siyasilerin kucağına bırakmayın." dedi.
"Kudüs ve Mescid-i Aksa bizi tekrardan birleştirecek inşallah"
Türkiye'de güçlü bir sivil toplumun olduğunu ve bunun yakın zamanda yaşanan depremlerde bir kez daha müşahede edildiğini belirten Songür, sivil toplumun asrın felaketi olan Kudüs için daha fazla ses çıkarması gerektiğini vurguladı.
Songür, "Türkiye'nin 11 ilini etkileyen bir deprem yaşandı. Farklı ideolojilere, görüşlere sahip farklı cenahlardan olan sivil toplum örgütleri bir araya geldi ve çok güzel dayanışma örneği gösterdiler. Çünkü orada Türk'ü ile Kürt'ü ile farklı dil ve kültürleriyle mazlumlardan yana olan ve yardım etmeyi seven bir toplumuz. Asrın felaketi Kudüs'tür. Sivil toplum maalesef Kudüs konusunda birçok noktada gösterdiği reaksiyonu gösterememektedir. Sanki Kudüs bize çok uzak, bizimle alakasız bir toplum, bir şehir gibi lanse ediliyor. Özellikle Türkiye'de medya grupları sanki Kudüs bizim değil de başkalarının elinde olan ve buralara çok uzakmış gibi gösteriliyor. Tam aksine Kudüs, düşünce olarak da şehir olarak da bize çok yakın ve bizden bir şehirdir. Sivil toplum burada biraz sessiz kalıyor. Sesini daha çok çıkarması gerekiyor. Çünkü Kudüs, kolay kurtarılmayacak bunu biliyoruz ve Kudüs bedel istiyor. Oradaki Filistinli kurumlar, şahıslar, onlarca örgüt bunun bedelini fazlasıyla ödüyor. Her gün öldürülüyor, yaralanıyorlar, hapse atıyorlar. Oradaki kardeşlerimiz zulmü görürken bizler maalesef aynı reaksiyonu gösteremiyoruz. İnşallah Kudüs ve Mescid-i Aksa bizi tekrardan birleştirecek. Mescid-i Aksa etrafında toplanan bu halkalar tüm İslam coğrafyalarını birleştiren güçlü bir sedaya dönüşecektir." diye konuştu. (İLKHA)