BİNGÖL - BİN-DER Başkanı Doğan Karasu, Bingöl deki Uzman Çavuşların karıştığı cinsel istismar olayı ve Mısır'da yapılan askeri darbe ile ilgili bir açıklama yaptı.
Karasu, "Savaş ve onun uzantısı olan dönemlerdeki tecavüz ve cinsel istismarları yürütülen savaşın birer aracı, toplumu güçten düşürme, motivasyonunu kırma, itibarsızlaştırma, onurunu zedeleme, kendinden utanır hale getirme yöntemi olarak görmeliyiz." diye belirtti.
Bingöl'de ortaya çıkan ve Türkiye gündemine oturan 8 Uzman Çavuş'un ordudan atılmasıyla devam etmekte olan sürecin psikolojik savaşın bir parçası olarak görülmesi gerektiğinin altını çizen Karasu, "Aynı iğrenç olayların Bosna-Hersek, Irak, Cezayir vb. yaşandığını biliyoruz. 8 Uzman Çavuşun ordudan atılmasını önemsiyoruz, ama bunun devletin anlayışını yansıttığını düşünmüyoruz. Aynı olayların çok daha kötüleri ve sistematik olanları Kürt Coğrafyasının diğer kısımlarında yaşanıyor, kimse ordudan atılmıyor. Uludere'de katliam yapılıyor, dosyaya gizlilik kararı konuluyor ve kimse açığa alınmıyor, görevinden el çektirilmiyor. 8 Uzman Çavuşun atılmasının Bingöl özeliyle ilgili olduğunu düşünüyoruz. Devlet, Bingöl'ü elinde tutmak istiyor, kaybetmek istemiyor. Bingöl'de oluşan sesli ve sessiz duyarlılık, istihbaratın Bingöl'ü kaybedebiliriz referansı ordudan atılmayı sağlamıştır. Bir de Siirt Belediye Başkan Yardımcısı bağlantılı gerçekleşen ve ilgilinin tüm statülerini kaybederek cezaevi ile sonuçlanan serüven ile devlet, Barış ve Demokrasi Partisi ile ahlak yarışına girmek zorunda kalmıştır" ifadelerini kullandı.
Karasu açıklamasının devamında, "Darbe suçtur, ilkel bir iktidar olma biçimi ve yöntemidir. Demokrasiyi bir yönetim tarzı olarak bilen hiçbir insanın tasvip edemeyeceği, meşruiyeti olmayan egemenlik aracıdır. Mısır'daki darbe de aynıdır. Darbe yapanları kınıyoruz. Mısır halkını düşünen herkes kısa dönemde seçim kararının alınmasını, yönetimin şeffaf, açık bir yöntemle sivillere devredilmesini önermeli ve savunmalıdır. Darbe karşıtı Mısır halkını sokağa çağırmak, onları provoke etmek ahlaken, vicdanen yanlıştır, tuzu kuru olmaktır, hamaset yapmaktır, basitliğin popülizmidir. Mısır halkını meydanlara çıkarıp askeri diktanın kurşunlarına hedef yapanlar 28 Şubatta, 12 Eylülde o erdemi göstermediler. 'Sokağa çıkmayacağız, kendi askerimizle çatışmayacağız, başka yollarla iktidar olmanın yollarını kullanacağız dediler. Bu ülkede asker her zaman şaibeli işler yaptı, yapıyor. Kendi ülkesinde meydana çıkamayan, hedef olmayı göze alamayanların Mısır halkını meydana çağırmalarını ahlaki zaaf, vicdani yetersizlik, tribün siyaseti yapmak olarak görüyoruz" diye ifade etti.
BİN-DER Başkanı Doğan Karasu, daha sonra konuşmalarını şöyle sürdürdü:
"Barış, kalıcı barışı savunmayla, tarafların birbirine güvenmeleri, samimi olmaları, barışta ısrar etmeleri ile mümkündür. Şiddete hepimizin karşı olması, şiddetin geri gelmemesi için herkesin üstüne düşeni yapması gerekiyor. Hükümet koşulsuz bir biçimde adım atmalıdır, seçim hesabı gibi basit bir hesabın içinde olmamalı, ülke bunu kaldıramaz. Kürtlerin bir halk olduğu gerçeğinden hareketle gasp edilmiş tüm haklarının şiddet olsun veya olmasın hemen verilmesi gerekiyor. Türkiye kendi Kürtleriyle barışmak, onlara haklarını vermek zorundadır. Yetmiyor diğer Kürtlerle iyi bir komşu olmayı düşünmeli, iyi bir komşu olmanın gereklerini sağa-sola çalmadan yerine getirmelidir." (Nihat Kanat-İLKHA)