Siirt İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Uzmanı Reyhan Şahin, halk arasında Akdeniz anemisi olarak da bilinen Talasemi 'ye ilişkin önemli bilgiler verdi.
Talasemi taşıyıcısı olan bir kişinin hayatını ömür boyu sağlıklı şekilde sürdürdüğünü ancak kişinin taşıyıcı olduğunu bilmesinin önemli olduğunu ifade eden Şahin, "Çünkü iki taşıyıcının evlenmesi sonucunda her bir çocuğun hasta doğma olasılığı vardır. Biri taşıyıcı, diğeri taşıyıcı olmayan çiftlerin çocukları sağlıklı dünyaya gelebilir ama taşıyıcı çocuk doğma olasılığı vardır." dedi.
Talasemi hastalığı nedir?
Türkiye'deki beta talasemi taşıyıcısı oranının yüzde 2,1 düzeylerinde olduğunu belirten Halk Sağlığı Uzmanı Şahin, "Talesemi hastalığı ,Akdeniz anemisi olarak ta bilinen, çoğunlukla Akdeniz ülkelerinde görülen genetik geçişli kansızlık hastalığıdır. Türkiye'de yaklaşık 1 milyon 400 bin taşıyıcı ve 4 bin 500 talasemi hastası vardır. Siirt ilimizde de 35 hastamız bulunmaktadır." bilgisini paylaştı
Talasemi belirti ve tanı yöntemi nelerdir?
Soluk ten rengi, bebeklerde iştahsızlık, yüz kemiklerinde deforme ve onlara özgü bir yüz görünümü oluştuğunu ifade eden Şahin, "Bazı organlarda karaciğerde, dalak, gibi ele gelen kitlesel bir büyüme olur. Kan yıkımı da bu kişilerde fazla olduğu için idrarlarda koyulaşma ve yüzde sarılık bu hastalığa özgü bulgulardır. Bu belirtileri taşıyan kişiler, doktora başvurduğunda basit kan tetkikleri yapılarak diğer anemi türlerinden ayırt edilip talasemi diye düşünülüyorsa hemoglabin elektroforozi denilen bir yöntem var. Talasemiye özgü daha ayrıntılı testlerle tanı konulabiliyor. "dedi.
"Taşıyıcı anne-baba olsalar dahi doğacak çocukların talasemi hastası olmaları önlenebilir"
Tanı konulduktan sonra ağırlık derecesine bağlı olarak tedavi aşamasına geçilebildiğine dikkat çeken Şahin, "Hemoglabin düzeyleri düşük seviyede seyrediyorsa acil kan transfüzyon tedavisine başlanıyor. Nakil sırasında vücutta demir birikimi olmaması için aynı zamanda tedaviye eşlik eden demir şelasyon tedavisi de yapılıyor. Erken teşhis önemli, hafif seyrettiği dönemlerde diğer anemi türlerinden ayırt edilip hemen tedaviye başlanması çok önemli. Eğer uyanık olunmazsa hastalığın belirtileri olmasına rağmen teşhiste gecikilirse farklı tedavi yöntemlerine gidilir ve hastalığın gerçek tedavisi ortaya çıkmaz. Evlilik öncesinde talasemi saptanır, genetik danışmanlık alınırsa, hasta çocuk doğmadan anne karnında müdahale edilebilir. Çocuk hasta doğsa bile çok erken safhalarda tedaviye başlanır ya da evlilik öncesinde genetik test yapıldığı için taşıyıcı anne-baba olsalar kişilerden doğacak çocukların talasemi hastası olmaları önlenebilir." diye konuştu
"Talesemi hastaları nasıl beslenmeli"
Talasemi hastalarının kan nakli sırasında vücutta demir yüklemesi oluştuğunu ifade eden Şahin, "Bu kişilerin diyetlerinden demiri oldukça düşürmeleri gerekiyor. Demir en fazla hangi ürünlerde var? Kırmızı et, koyu yeşil yapraklı sebzelerden uzak durmalıdırlar. Sağlıklı kişiler için önerebileceğimiz bu ürünler, talasemi hastaları için tam tersi etki etmektedir. Bulaşıcı bir hastalık değil, genetik hastalıktır. Dalağın alınmasına kadar giden bir süreç var, sürekli kan nakline maruz kaldıkları için hasta bulaşıcı hastalıklara açık hale geliyorlar." uyarısında bulundu
"Talasemi hastaları ömür boyu kan nakline muhtaçtırlar"
Talasemi hastalarının ayda bir kan nakline ihtiyaç duyduklarını ve bunun da beraberinde farklı sıkıntılar meydana getirdiğini dile getiren Şahin, "Bu hastalara kan nakli ile birlikte fazla demirin de vücuttan alınıp atılması gerekiyor. Zaten bu tedavilere başlandıysa demirin vücuttan atılması için tedavilere başlanmış demektir. Deprem sürecinde kan bağışı oranı oldukça azaldı, travma ve acil durumlarda kan ihtiyacı oluyor ama Talasemi hastaları için sürekli kan ihtiyacı var. Bunların akılda bulundurulması gerek." şeklinde konuştu. (İLKHA)