Buram buram hasretin kol gezdiği mahzen kapılarında 20. bayrama da bayram demişlerdi lisan ile.. İntizarın dibe vuruşuydu bu bayram! Gözyaşının ateş oluşu, “âh”ların rüzgâr olup mezalimi savuruşuydu.. Yakub’un hazan günüydü bu bayram.. Yılların yokluğunun dakikalarla telafi edilişi, duaların Yusuf’la bezenişiydi..
Titrek ellerini; yavrusuna dokunur, özlemini giderir gibi çift camlara vururdu her seferinde.. Her bakışında bir çizik açılırdı yüzündeki acı damarlarına Yakub’un! Biricik oğlunu her görüşünde yüreğinde yankılanırdı “ah”lar.. Her kelime kurşun olup kalbini parçalardı.. Sükût ise bin merâm!
Yine kara dağlar ardındaydı Yusuf’u! Yüzündeki ifade; acıyla yoğruluşu, sabırla ayakta duruşu ve özlemi dost edinişi saklardı. Kelimelerin içi boş olur, anlamlar uçuşurdu gözlerde..
Bilemezdi zalim! O an diller değil gözler konuşurdu.. Yürekler bir olup ovalarda kırlarda koşuşurdu.. Bilemezdi zalim! O bakışlar ne öfke doluydu.. Evladına dönünce nasıl da merhamet yurdu olurdu.. Yakub avuçlarında sakladığı hasret tohumunu Yusuf’un yüreğine savururdu..
Yusuf ise her seferinde mest olur Sabûr olurdu.. Sabûr ne kelime? Sabra yâr olur, sabra râm olurdu.. Yine bitti vuslat vakti, kara dağlara bulutlar tutundu.. Umutlar tükeniş sedasına büründü. Gözler ayrılamadı o iklimden! Kurtların uzak olduğu, kuyu kazan hasedçilerin toz olup uçtuğu,Yusuf’un aziz olduğu, Yakub’un huzur bulduğu o diyardan! Yürekler kopamadı o vuslattan..
On bir yıldıza döndü hayaller bir daha ki bayramları beklemez oldu. Güneşi, ayı unuttu Yusuf’a yâr oldu zindan! Meskenliğini had bildi özlem kuşandı, yıllara bölündü hasret..
Çekemedi elini Yakub, Yusuf’una kıyamadı! Kıyamadı terk etmeye bir başına koymaya, yalnız bırakmaya.. Ayrılamadı eller selâmet yurdunda! Kurtlar kuyular kurban oldu bu sevdaya.. Feda etti kendini Yusuflar Kervanı! Yakub’a can oldu, cânan oldu Yusuf..
Sonra.. Sonra acıya döndü her bakış, her vuslat firak oldu. Gönlü paramparça oldu Yakub’un nâçarlıktan! Sığ sığ biriken gözyaşları matem büründü, yol aldı; Yusuf’a hayran Yakub’a derman olan o gömleğe.. Vedalaştı diller, eller vedalaştı, gözler çevrildi Yusuf’tan (Yakub’dan) yana.. Ama yürekler hep birbirine tutundu.. Ferâhat yurdunda dizdize durdu Sabireyn! Tükenen tüm umutlar yıldız oldu, yol gösterdi vicdanı kayıplara..
Diz dize, yürek yüreğe idi Azizeyn! Yakub’um! Ey babam! Bırak vuslat onlara kalsın.. Bırak gül yüzün hasretten gün saysın! Umutların kanadı kırık kuş kalsın, uçamasın muntazar baharlara..
Dert etme! Yakub’da âmâ bir özlem varsa; Yusuf’da lâl bir sevdadan kalan gömlek var!
(Elleri, Gözyaşları Öpülesice Yakub’lara, Muntazar Yusuf’lara, Muntazır Analara)