Mehmet Tahir Özsoy/Doğruhaber

Kahramanmaraş merkezli depremlerden en çok etkilenen illerin başında gelen Hatay’da devlet, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar el ele yaraları sarmaya devam ediyor. Bu süreçte yerel yönetimlerin ne yaptığı merak konusu olurken, idari birimlerin en alt basamağı muhtarlar da önemli görevler üstleniyor. Konuyla ilgili gazetemize konuşan Hatay’ın Defne ilçesinde bulunan Çekmece Mahallesinin Muhtarı Süleyman Oflazoğlu, deprem sürecini anlattı. “İlk defa böyle bir şey yaşıyoruz.” diyen Oflazoğlu, “Bu kadarını kimse görmemiş. Kimse hissetmemiş. Yani tabi ki bu süreci ilk defa Hatay ili ve yöneticileri yaşadığı için çok garipsiyorlar. Yani yüzyılın afeti diyebiliriz.” dedi.

“MAHALLEMİZDEKİ BİNALARIN YÜZDE 90’I ZARAR GÖRDÜ”

Çekmece Mahallesi’nde bulunan binaların yüzde 90’ının zarar gördüğünü belirten Oflazoğlu, şöyle devam etti: “Yaşadığımız depremin merkez üssü Kahramanmaraş olmasına rağmen, Hatay oradan daha fazla zarar gördü. Birkaç gün sonra merkez üssü Hatay olan bir deprem daha yaşadık. Çekmece Mahallemiz bu afette ölüm oranı en düşük olan yerlerden birisi. Çünkü binaları yeni. Biraz deprem alanının dışında gibi gözükse de binaların yüzde 90’ı zarar gördü. Bu sürecin başında çok zorlandık. Tam rahatlayacağız derken her gün daha fazla görev ve sorumluluğumuz arttı. Ben şahsen 5 bin çadır dağıttım. Devletin özel kurumları ve sivil toplum örgütlerinin katkılarıyla gelen her yardımı dağıtmaya çalıştık.” şeklinde konuştu.

“ELEŞTİRMEK ÇOK KOLAY, ÖNEMLİ OLAN ÇÖZÜM ÜRETMEK”

Ayağa kalkmanın tek yolunu dayanışmadan geçtiğini ifade eden Muhtar Oflazoğlu, “İlk aşamada nüfusumuzun yüzde 80’i göç etti diyebilirim. Ama bir ay içerisinde bu nüfusun yüzde 50’si geri döndü. Şuanda nüfusun yüzde 20-25’i dışarıda. Tamamen hem ekonomik olarak dönmek zorunda kaldı. Hem de buranın kültürüne, dokusuna, havasına alışmış insanlarımız. Bu süreç uzun süreceğe benziyor. Kısa süreli günü kurtarmaya yönelik çalışmalarda sıkıntı var. Ama bu yönde de vatandaşın da kusuru var. Vatandaş ben kurtulayım, terk edeyim bu ili düşüncesiyle gitti, şimdi geri dönüyorlar. Bu yüzde her gün yaptığımız işlere sıfırdan başlıyoruz. Söyleyecek o kadar çok şey var ki… Eleştirmek çok kolay. Önemli olan bunlara çözüm üretmek. Çözüm üretebilmek için de ortak akılla hareket edilmesi gerekiyor. Bu süreçte 8 kilo verdim. Arkadaşlarımla 5 bin çadırı gece yarılarından sabaha kadar araçlardan indiriyorduk. Sabah da program yapıp dağıtmakla uğraşıyorduk. 15 bin tane daha çadır dağıtsak yine gider. Kalıcı çözüm lazım.” cümlelerini kullandı.

“KAPASİTEMİZİN ÜZERİNDE BİR YÜKÜN ALTINDAYIZ”

Kapasitelerinin üzerinde bir yükün altında olduklarını belirten Oflazoğlu, “Bir ay boyunca günde yaklaşık 1-2 saat uyudum. 2’inci aydan sonra bu 2-3 saate çıktı. Tabi telefonlar da susmuyor. Vatandaş her şeyi soruyor. Benim evim ne olacak. Ben para almadım vesaire… Hepsi bize geliyor. Şimdiye kadar 4 bin A4 kağıdı harcadım. Vatandaşların bütün bilgilerini de kayıt altına alıyoruz. Dağıtım için gerekiyor. Çadır dağıtımında biziz. Kuru gıda dağıtımında biziz. Vatandaşın adres kaymasında biziz. Elbette bizim de ruh halimiz bozuk. Elbette biz de bazen yanlış yapıyoruz. Kapasitemizin üzerinde bir yükün altındayız. Devletin gücü bile buna yetmiyor. 11 ilden bahsediyoruz. Sadece Hatay’da yaşansaydı çok farklı olurdu.”

“BU SÜREÇTE HİÇ KİMSEDEN ÖDÜNÇ ARAÇ ALAMADIK”

Yaptıkları yardım çalışmalarına da değinen Muhtar Oflazoğlu şunları kaydetti: “Muhtarlığın aracı, gereci, personeli olmadığı için zaman zaman muhtarlığı kapattık. Zaman zaman paramızla araç tuttuk. Ne yazık ki bu süreçte hiç kimseden halktan bile ödünç araç alamadık. Kuytu yerlerde oturup gelip gıda alamayan yaşlılar, hastalar vardı. Biz de imkanlar dahilinde kendi paramızla araç tutup, onlara ihtiyaçlarını götürmeye çalıştık. Elimizden ne geldiyse; suyundan tutun gıdasına kadar, çadırından hijyen paketine kadar, kahvaltısından giyim-kuşamına kadar dağıttık. Fakat bu noktada ne kadar dağıttıysak da toplumun haklı olarak biraz ruh hali bozuk olduğu için beklentiler çok daha fazlaydı. Toplum biraz tembelliğe de alıştı. Bu bir gerçek. Yani bu kadar olayı yaşamış olması toplum üzerinde ciddi bir kaos yarattı. Belki babasının annesinin bile doğduğu günden bu yana biriktirmiş olduğu bütün maddi değerleri kaybetti. Bir de ölüsüyle kayıplarıyla acısını bile yaşayamadı. Neden yaşayamadı? Bir korku bir stres acaba bu devam edecek mi diye…”

“BİREY VE TOPLUM OLARAK OMUZ OMUZA MÜCADELE ETMELİYİZ”

“Yaşam devam ettikçe sorunlar devam edecek.” Diyen Oflazoğlu son olarak şöyle konuştu: “Yaşamın her alanında her şeyin iki ayağı var. Hiçbir şey tek ayakla yürümez. Devletle halk bir bütün. Birey ve toplum omuz omuza mücadele etmedikçe hiçbir engeli aşamayız. Ya birlikte kalkacağız bu işten ya birlikte. Başka yolu yok.”