HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın Kolları Başkanı Sema Yarar, Rûdaw’ın bültenine katılarak son dönemde yaşanan tartışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yarar’ın açıklamalarında öne çıkanlar şöyle:

“Bizler kadını ötekileştirmiyoruz. Giyim kuşamından dolayı kategorize etmiyoruz. Kadın bizim bakış açımıza göre bir değerdir.

HÜDA PAR gelirse bazı hakların kısıtlanacağı kanısına varan kesimler kesinlikle hayata tekdüze bakan kesimlerdir. Bizleri tanısınlar, önyargıyla yaklaşmasınlar. Fırsat versinler istiyoruz. Ülkede feminist akımlara kapılan kesim, yeşil feminizm üzerinden bir algı oluşturarak kadın ve aile düşmanlığı gütmekte. Bu da bizi yaralıyor. Biz de kadınız. Biz temiz bir siyaset yapmak istiyoruz.

Toplum çok çeşitlendi. Kadınla alakalı sorunlar peyda oldu. Kadının siyaset arenasında yer alması lazım, çünkü kadının bakış açısı bizim için çok önemli.

Kadınlarla ilgili sorun ve problemleri en iyi, en doğru çözebilecek yine kadınlardır. Kadını biz asla ötekileştirmiyoruz, ikinci plana atmıyoruz. Kadınlar her alanda olduğu gibi siyaset alanında da varlık göstermeli.

Ülkenin bir Anayasası var, Anayasanın dışına çıkmak mümkün mü? Siyasetle şeriat getirileceği nerede görülmüştür ki burada görülsün.

Biz şeriat getirmek değil, siyaset yapmak istiyoruz. Herkes kendi özgür iradesiyle siyaset yapsın, fikrini açık bir şekilde söylesin.

Nasıl ki onlar yıllardır siyaset yapmak istiyorlar, siyaset sahnesinde varlık gösteriyorlar bizler de bugün geldik kendi doğru bildiklerimizi halka anlatmaya çalışıyoruz.

İstanbul Sözleşmesi 2011 yılında imzalanıp 2014 yılında yürürlüğe girdikten sonra kadın ve aile üzerinde büyük tahribatlar oluşturdu.

BU KANUN AİLEYİ KORUYAMAMIŞTIR

6284 No'lu kanun İstanbul Sözleşmesine bir dayanak olarak çıkarıldı. Evet, İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekildik fakat uygulama alanları hala olduğu gibi devam ediyor.

Özellikle 6284 nolu kanun. Nedir bu kanun? Sonuçlarına bakarsak bu yasa aileyi koruyamamıştır, kadını koruyamamıştır. Kadının elini güçlendirerek erkeği itibarsızlaştırmıştır. Bu kanun ‘Kadının beyanı esastır’ diyor. Kadın ne derse doğrudur, kadın haklıdır diyor. Böyle olunca evin içinde çıkabilecek en ufak bir tartışma bile, ‘eşim bana şiddet uyguladı’ deyip kadını yalan beyana sürükleyip eşini evden uzaklaştırabiliyor.

Bir erkek eşine şiddet uyguluyorsa bu asla tasvip etmediğimiz bir şeydir. Dediğim gibi biz şiddete karşıyız. Her türlüsüne karşıyız ama bu yasa kadını yalancılığa, iftiraya sevk ediyor. Bu da aile içindeki huzursuzluğu artırıyor. 2021 yılında TÜİK verilerine göre 497 kadın hayatını kaybetti. 280’i şiddetten dolayı, 217 kişi ise ölüm nedeni belli olmayan şeklinde kayıtlara geçiyor. Yasa kadını koruyorsa bu kadar ölümler neden? Evlilik oranları düştü, boşanmalar arttı. Kadın cinayetleri arttı.

Biz her şeyden önce ailenin çok kutsal bir yapı olduğunu, kadının çok nadide bir varlık olduğunu dile getiriyoruz. Biz aileyi ve kadını korumak için diyoruz ki Batı’dan ithal edilmiş kanunlarla yasalarla değil, kendi yerli  kanunlarımızla aile kurumumuzu koruyalım.

Biz sadece seçim döneminde değil yılın 365 gününde halkımızla birlikteyiz. 4 adayımız var ve bu 4 adayımızı Meclis’e göndermeye kararlıyız. Bütün il ve ilçe teşkilatlarımız sahadayız.”