Yaklaşık 75 yıldır işgal altında olan Filistin ve çevresinin Gelinen nokta da bir Endülüs yoluna gittiğini ve yapılan işgallere karşı Ortadoğu'daki sarayların sessizliğinin israil ve siyonist yönetimini daha da şımarttığını belirten Dicle Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Oktay Bozan, Müslümanların karşısında arzı mevut düşüncesiyle hareket eden ve gittikçe de büyüyen terör yapılanmasının olduğuna dikkat çekti.

Prof. Dr. Oktay Bozan

Yapılan işgallerle beraber devam eden haksızlık ve zulümler karşısında toplumların verdiği tepkilerin önemli olduğuna vurgu yapan Bozan, söz konusu tepkilerin olmaması durumunda bu işgalin sadece Gazze'yle kalmayacak belki Beytullah'a da ulaşacağını ifade etti.

Kudüs meselesinin ulusal değil, uluslararası bir mesele olarak devam ettiğini söyleyen Bozan, "Son 100 yıl içerisinde Ortadoğu'da yaşanan bu hadiseler hem İslam dünyasını hem de genelde insanlık tarihini ciddi anlamda etkileyen bir meseleye dönüşmüş durumdadır. Kudüs bir diğer adıyla Beytülmakdis, İslam tarihi açısından Tevhid-i sembolize eden mekanlardan biri, Tevhid basamağı ve Müslümanlar için çevresi mukaddes kılınan bir beldedir. Bu açıdan Müslümanlar için imani mesele olarak görülüyor." ifadelerini kullandı.

"Gelinen nokta da her gün Filistin ve çevresinin bir Endülüs yoluna gittiğini görüyoruz"

İslam tarihine bakıldığında Kudüs ve çevresinin en uzun süre huzur bulduğu dönemin Osmanlı Devleti dönemi olduğuna dikkat çeken Bozan, "1516'dan 1917 yılına kadar 401 yıl boyunca çok istikrarlı bir şekilde yönetilmiştir. Müslümanların yanı sıra Yahudiler ve Hristiyanlarda kutsal mabetlerden ciddi anlamda istifade etmişlerdir. Herhangi bir zümrenin ötekileştirilmediğini görüyoruz." dedi.

Bozan, "19'cu yüzyılın sonlarında Theodor Herzl'in öncülüğünde başlayan bir yahudi aklının yahudi devleti kurma ve siyonizm düşüncesinin sonucu olarak girilen İngiltere ve Fransa'nın yapmış olduğu gizli anlaşmalar gereğince uluslararası tarafsız alan ilan edilmiş ve akabinde Birinci Dünya Savaşı sonrasında orada yoğun bir şekilde Yahudi nüfusu başlamıştır. Bunun sonucunda 1948 tarihinde israil kurulmuş oluyor." şeklinde konuştu.

israilin hem o bölgedeki Müslümanların hem de diğer devletlerin güvenliklerini ciddi anlamda tehdit edecek boyutta olduğunu ve gelinen nokta da her gün Filistin ve çevresinin bir Endülüs yoluna gittiğinin altını çizen Bozan, "Endülüs, 1400'lü yıllardan 1600'lü yıllara kadar adım adım bir kuşatma altına alındı ve 16'cı yüzyılına gelindiğinde 8 asır boyunca bir İslam beldesi olan Endülüs yok oldu ve İslam'a dair hiçbir iz kalmadı. Kanaatime göre Kudüs'te aynı akıbet içerisinde gidiyor." diye belirtti.

"Ortadoğu'daki sarayların sessizliği israil ve siyonist yönetimini daha da şımartıyor"

Filistin meselesinin bütün Müslümanların meselesi olmakla birlikte aynı zamanda Arapların da bir ulusal meselesi olduğunu ifade eden Bozan, şunları söyledi:

"Ortadoğu'daki sarayların bu konuda çok sessiz kaldığını görüyoruz. Bu sessiz kalmaları ister istemez ya da birbirlerine karşı dayanışma içerisinde olması gerekirken ayrılık içerisine ve değişik krizlerden dolayı ihtilafa düşmeleri, israili ve siyonist yönetimini daha da şımartıyor. 19'cu yüzyılda nüfusun yaklaşık yüzde 10 veya 5'ini oluşturan yahudi nüfus, gelinen noktada artık Müslümanları azınlık konumuna düşürebilecek bir duruma evrilmiştir. Çünkü gittikçe bir ötekileştirme, sürgün ve başka bölgelere yönlendirme söz konusu olmuş oluyor."

İslam devletlerinin münker karşısında imanın en zayıf derecesi olan kalbiyle buğuz etmekten bile aciz olduğunu sözlerine ekleyen Bozan, halkların bu anlamda tepki ve öfkeleri var olsa da sarayların dahil olmadığı ve ortak bir ilişki içerisine girmediği sürece meselenin kısa vadede çok fazla olumlu sonuçlanmasının mümkün gözükmediğini söyledi.

"Karşımızda arzı mevut düşüncesiyle hareket eden ve gittikçe de büyüyen terör yapılanması var"

Tek çözümün ittihad ruhuyla hareket edilmesi olduğunu belirten Bozan, "Bu anlamda İslam ülkeleri tıpkı 1187'de Selahattin Eyyubi'nin yaptığı veya 1516'larda Yavuz Sultan Selim'in yaptığı gibi bir dirayet ve iş birliği ile bir İttihat ruhuyla hareket etmesi durumunda ancak bunu başarabilir. Aksi halde sadece bir devletin cılız ya da birkaç devletin protestosuyla bu iş çözülebilecek bir mesele değildir. Çünkü karşımızda arzı mevut düşüncesiyle hareket eden ve gittikçe de büyüyen terör yapılanması söz konusu var." dedi.

Amerika ve Avrupa'nın israile olan desteğine de değinen Bozan, "Bu devleti yöneten akıl, Amerika'da ve Avrupa'daki lobilerden ciddi anlamda beslendiğini görüyoruz. Bu nedenle dünyadaki barışı korumak adına kurulan kuruluşlar 1967'den itibaren israile karşı hiçbir yaptırım gerçekleştiremiyor. Bu durum karşısında İslam ülkeleri artık israili yenilmez efsanevi bir mite dönüştürmüş ve kanıksamış durumdadır. Yenilmenin etkisiyle son yıllarda enteresan bir şekilde Ortadoğu'daki devletlerin israille ilişkileri arttığını görüyoruz, bu çok acı bir durumdur. Bu mantık ve hareket duygusuyla israilin yaptıklarına yanlış diyebilme becerisini ve dirayeti ortadan kaldırmış olacaktır." ifadelerini kullandı.

"Tepkilerde olmasa bu işgal sadece Gazze'yle kalmayacak belki Beytullah'a da ulaşacaktır"

Halkın verdiği tepkilerin etkilerine vurgu yapan Bozan, "Bu nedenle şayet halkın duygusu ya da olması gereken refleksi gösterilmediği sürece bu konuda israilin işgali devam edecek ve bu işgal sadece Doğu ve Batı Kudüs, Gazze ve Ramallah'la kalmayacak belki Beytullah'a, Şam'a veya Diyarbakır'a ulaşacaktır. Çünkü projesi olup projesini sahiplenen ve çaba gösteren kazanır. Aksi halde ihtilafa düşen, birbirleriyle didişen melikler ya da yöneticilerin bu anlamda başarı sağlanma başarısı söz konusu değildir." şeklinde konuştu.

Filistin meselesine ulusal perspektiften ziyade ümmet perspektifinden bakılması gerektiğini ve sadece ulusal perspektifle dış politikasını yürüten devletlerin bu meseleye katkı sunma şansı olmadığının altını çizen Bozan, olabilecek birlikteliğin İslam politikası çerçevesinde hareket etmesi durumunda başarının söz konusu olduğuna dikkat çekti.

Bozan, "Çünkü karşısında laftan, nasihatten anlamayan ve sadece baskıdan anlayabilecek bir zorba söz konudur. Bu zorbanın durdurulabilmesi için halkın bilinçlenmesi, yönetimlerin bu anlamda ortak bir politikaya sahip olması ve bu hikâyenin unutulmaması için gelecek nesillerin Kudüs'ü gündelik hayatına alması gerekiyor. Yani edebiyatında, şiirinde, tiyatrosunda, sanatında ve ekonomisinde gündelik hayatının bir parçası olarak görmesi gerekiyor. Aksi halde düşen sadece Kudüs olmayacaktır, başka yerler olacaktır." dedi.

"Bu meselenin çözümü için Müslümanlar Kudüs'ü devraldıkları duygusuna geri dönmesi lazım"

Siyonistlerin her Ramazan ayında sistematik bir şekilde Müslümanların canını acıtırcasına ve tahrik edercesine bir nabız yoklaması yaptığını ve bu nabız yoklamaları sonrasında birkaç devletin ve meydanın hareketlendiğini, onun ötesinde bir duruş söz konusu olmadığını söyleyen Bozan, "Bu meselenin çözülmesi halkların bilinçlenmesiyle yetmiyor, devletlerin ortak bir politika takip etmesi gerekiyor. Bu ortak politika takip edilirken de sadece Müslüman olması gerekmiyor, tarafsız birtakım devletlerde bu meseleye müdahil edilebilir. Onlar da hak ve hakkaniyet adına buna sahiplenebilir ve destek sunabilirler." diye belirtti.

İsrailin Mescid-i Aksa ve çevresinde yaptığı kazı çalışmalarına değinen Bozan, şunları söyledi:

"İsrail, Kudüs'te yani Beytül makdis'te ki tüm Müslümanlara ait mabetleri değişik gerekçelere itibarsızlaştırarak, yıkarak ve arkeolojik kazılar yaparak yıkmakta, Müslümanları da sürekli olarak göçe zorlamaktadır. Yani bugün dünyada en fazla yaşadığı toprakların dışında muhacir olan toplum Filistinlerdir. Ürdün'e bakıyorsun binlerce Filistinli var. Oraya olan muhacir akını, o ülkenin siyasetini ve ekonomisi ciddi anlamda etkiliyor. Mesela Suriye'deki savaştan dolayı Türkiye'ye göç var. Bu, Türkiye siyasetini derinden etkiliyor. O açıdan bu durum sadece Filistin coğrafyası için değil, diğer komşu ülkelerinde istikrarsızlaşmasına yol açmış olacaktır. Bu meselenin çözülmesi için Müslümanlar Kudüs'ü devraldıkları duygusuna geri dönmesi lazım. Aksi halde bu sıkıntı devam eder, derinleşir ve bu ateş bize ulaşmaz rehaveti içerisinde olan yönetimlerinde bundan maalesef nasibini alacağını düşünüyorum." (İLKHA)