BATMAN- Allah Resulünün Ramazanın son on gününde yapılmasını tavsiye ederek devam ettiği ve günümüzde unutulmaya yüz tutmuş sünnetler arasında yer alan İtikâf mevsimine giriyoruz. İslam âlimleri itikâf hakkında teşvik ve tavsiyelerde bulundu.
 
İtikâfın fıkhı boyutu ve faydaları konusunda İslam âlimlerinden Molla Beşir Şimşek ve Molla Osman Teyfur önemli açıklamalar yaptı.
 
İtikâfın lügat deyiminde bir şeye devam etmek anlamını taşıdığını ve bir şeye devam eden kimseye de mutekif (itikâf yapan) denildiğini belirten Molla Beşir Şimşek, "Şeriatta ise itikâf, bir mescidde veya o hükümdeki bir yerde itikâf niyeti ile durmaktan ibarettir. İtikâfın meşru olmasındaki hikmet ve yarara gelince, bu pek önemlidir. Resulü Ekrem (sav) Efendimiz, Medine-i Münevvere`ye hicretinden ahirete göç etmelerine kadar her ramazan ayının son 10 gününü itikâf ile geçirirlerdi" dedi.
 
İtikâfta olan kişi Allah`a sığınmış olur
İhlâs ile olan itikâfın, amellerin pek şereflisi sayıldığını ifade eden Şimşek, "Bu sayede kalpler bir müddet olsun, dünya işlerinden uzak kalır ve hakka yönelir. Birer Beytullah olan mescitlerden birine şu şekilde devam eden bir mümin çok kuvvetli bir kaleye sığınmış, Kerim olan mabudunun feyiz ve yardım kapısına sığınmış olur. İslam büyüklerinden Ünlü Ata, `İtikâf yapan, ihtiyacından dolayı büyük bir zatın kapısında oturup dilediğini elde etmedikçe buradan ayrılıp gitmem, diye yalvaran bir kimseye benzer ki, Allah`ın bir mabedine sokulmuş, beni bağışlamadıkça buradan ayrılıp gitmem demektir` demiş. Bir müminin her gün azaltmakta olan hayat günlerinde faydalanarak böyle kutsal bir yerde bir zaman ebedi ve ezeli yaratıcısına olanca varlığı ile yönelip saf bir kalp ve temiz bir dil ile ibadette bulunması, manevi bir zevke dalması ne büyük bir nimettir" ifadelerini kullandı.
 
İtikâf, vaktini ibadete ayırmaktır
İtikâfta kalan bir kimsenin, bütün vakitlerini ibadete, namaza ayıran kimse demek olduğunu ifade eden Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çünkü fiili olarak namaz kılmadığı vakitlerde de mescit içinde namaza hazır bir haldedir. Bu bekleyiş ise, namaz hükmündedir. İtikâf, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden azat olan bu mübarek ayın önemli bir yanını teşkil etmekte, itikâfa giren bir mümin bu arınma ayının son günlerinde tabiri caiz ise beraatını almak için daha fazla gayret sarf etmektedir.
 
İtikâf, tamamen bir inziva değildir
İtikâfın, tamamen inzivaya ve yalnızlığa çekilmek olmadığını vurgulayan Şimşek, "Dünya hayatını fitnelerine karşı manevi hazırlık yapmak, yeniden dışa dönük mücadeleye devam etmektir. İtikâf yalnız kalmak değildir. İtikâfa giren kimse, yalnız değildir; O Allah`la birliktedir, onunla baş başadır. Onun evinde, onun misafiri olarak onun ikram ve ihsanlarına muhataptır. İtikâf, camiden veya koparılan insanımızın Allah`ın eviyle tekrar kucaklaşması, Ramazanın ruhu olan ibadeti her ana yaymanın adıdır. Son yıllarda kimi çevrelerin, hayatın yoğun stresine ve sorunlarına karşı, trans, derin düşünme, yoga vb. bazı uygulamaları yegâne çözüm gibi sunduğu ülkemizde, zikir halinde geçirilen zamanlar, huşu içinde kılınan namazlar ve itikâf içinde geçirilen mübarek günler ve geceler, sadece bir zihin boşalması değildir. Aynı zamanda bu, imanın kemale erdirilmesi gayreti, nefis muhasebesi, nefis terbiyesi ve tezkiyesidir" şeklinde konuştu.
 
İtikâf, hayattan kaçış değil kampa girmektir
İtikâfın hayattan bir kaçış olarak algılanmaması gerektiğine dikkat çeken Şimşek, "Çünkü itikâf, kişinin Rabbini bir izinle belirli bir süre, benliğini günahlardan arındırmak, ibadet ve özeleştiri yapmak için mescide ya da uygun bir mekâna kendini kapattığı bir şuurlanma usulüdür. Bu yönüyle bir tür dini eğitim kampına benzemektedir. Her müminin bu kampa gitmeye ihtiyacı vardır. Hz. Peygamber (sav), bu ihtiyacın giderilmesinde de bizlere örnek olmuş, her sene itikâfa girerek bu güzel yolu bizlere göstermiştir. Bu ihtiyaç, gündelik hayatın meşgaleleri arasında yorulan bilinçlerin tazelenmesidir. Hayatın akışına kendimizi kaptırdığımızda, yaptığımız yanlışların bir nefis muhasebesine yapılması gereklidir." ifadelerini kullandı.
 
İtikâf, şeytanın çağrılarına direnme gücü kazandırır
Konuşmasının devamında Şimşek, şunları kaydetti: "Bizi Allah`ın rızasını elde etmekten alıkoymaya çalışan şeytan ve nefsimize karşı koyabilmek için ciddi bir manevi donanıma, güçlü bir şahsiyete sahip olmamız gerekmektedir. İşte itikâf bize, şeytanın çağrılarına direnme gücü kazandıracaktır. Şerr odakları ile olan mücadelemiz için, sıradan bir maça bile kampa girerek hazırlanan sporculardan daha donanımlı olmak zorundayız. Yılda an az bir defa, özellikle ramazan ayında itikâfa girmek, bu tevhit geleneğini hayatı boyunca sürdüren Hz. Peygamber (sav) Efendimizin unutulan sünnetini ihya etmemiz gerekmektedir."
 
Peygamberimiz son 10 gününde itikâf yapardı
İtikâfın bekleme, durma ve kendini bir yerde hapsetme anlamına geldiğini belirten Molla Osman Teyfur, "Fıkhı bir terim olan itikâf, mükellef (akıl, baliğ) bir Müslüman`ın beş vakit namaz kılınan bir mescid de ibadet niyetiyle bir süre durmasına denir. Kuran ve sünnetle sabittir. Kur`an`ı kerim de, "Camiler de itikâfta iken hanımlarınıza yaklaşmayın" diye buyuruluyor. Hz. Resulullah`ın (sav) özellikle Ramazan ayının son on gününde itikâf yaptığını anlatan hadisler var. Hz. Aişe validemiz ve Resulullah`ın (sav), ramazan ayının son on gününde itikâf yaptığı ve bunun onun vefatına kadar devam ettiği bildirilmiştir" dedi.
 
İtikâfı Müslümanların gündemine taşıyanlar büyük ecir kazanırlar
İtikâfın, sünneti müekkede olduğunu ve bu sünneti yapıp sürdüren bir Müslüman`ın çok büyük sevap kazanacağını kaydeden Teyfur, "Özellikle bu büyük sünnetin unutulduğu bu zamanda onu ihya edip onunla amel eden Müslümanların gündemine taşıyıp onları bu yola sevk etmeye vesile olanlar çok büyük ecir kazanırlar. Hiç şüphesiz itikâf kul ile rabbi arasına giren masivadan (dünya ve içindekiler) tüm bağları kesip rabbi ile baş başa kalmak, ona yönelmek, ona boyun eğmek, onun karşısında boynu bükük bekleyip, ona teslim olmak ve emrine amade olmaktır" ifadelerini kullandı.
 
İtikâfın bir mescitte niyet getirilerek yapıldığını sözlerine ekleyen Teyfur, "Şafiilere göre çok az bir sürede olsa herhangi bir zamanda da yapılabilir. Onun için Şafiilerin yoğun olduğu yerlerde her namaza girişte itikâfa niyet edenler görülür ve işitilir. Hanefilere göre ise, kişinin oruçlu olması ve itikâfın en az bir gün olması gerekir. Ebu Yusuf`a göre, en az süre yarım günden fazla olması gerekir" diye konuştu. (M.Fatih Akgül-İLKHA)