Yıkımın en çok yaşandığı illerden olan Hatay'da evinde tek başına depreme yakalanan ancak bir gün öncesinden oğlu Taha (19) Ankara'dan, kocası ise İstanbul'dan gelen Sariye Yıldız, deprem gecesi oğlu ve kocasının kayınvalidesinde kaldığını, bulundukları binanın yıkılmasıyla kocası, oğlu, kaynanası ve kayınpederinin vefat ettiğini söyledi.

Hayatta tek başına kalarak çadır kentte yaşamını sürdüren ve Umut Kervanı aracılığıyla oğlu için kurban kestirip dağıtan Yıldız, çadır kentte çocuklar için yapılan etkinliklere destek vermenin yanı sıra Umut Kervanı ile de farklı çalışmalar içerisinde yer alıyor.

Deprem gecesi yaşadıklarını İLKHA muhabirine anlatan Yıldız, tek evladı olan Taha'nın yaşanan depremde vefat ettiğini, her gün mezarına giderek 2-3 saat ağladığını ancak hiçbir zaman isyan etmediğini ve gerçek dünyada oğlu ile buluşacağına inandığını söyledi.

"Yağmur, fırtına, gök gürültüsü... Kıyametin koptuğunu düşündüm"

Yıldız, "Depremden bir gün önce oğlum Mehmet Ankara'dan, babası İstanbul'dan geldi. Ziyaret amaçlı babaannesine gitti. Deprem anında oradaydı. Ben de kendi evimde tek başımaydım. Ufak bir sallantıyla başladı, akabinde hızlandı. Üçüncü kattan çok darbe almadan aşağıya inebildim. Tek bir evladım vardı ve hiçbir şekilde ona ulaşamadım. Sadece bulunduğu binanın çöktüğü haberini almıştım. Deprem sonrası telefon hatları da çökmüştü. İnternet, telefon hatları, iletişimler kesildi. Dışarıyı görmeden bu kadar büyük bir yıkımın yaşandığını bilmiyorduk. Oğlumun bulunduğu yer bize 20 dakika mesafedeydi. Oraya giderken şehrin merkezinin tamamen yıkıldığını gördüm. 20 dakikalık yolu bir saatte gidebildim. Giderken ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum. Yağmur, fırtına, gök gürültüsü... Kıyametin koptuğunu düşündüm. Çocuklar sokakta bağırıyor, enkazların altından imdat çığlıkları... Kimseye müdahale edemiyorsunuz. Ben oğluma odaklanmıştım ama ne yaşadığımızı anlamlandıramıyordum. Aradan 2 ay geçmiş ve hala kendime 'ne yaşadık?' diye soruyorum." diye konuştu.

"Kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı"

Oğlunun bulunduğu enkaza giderek seslendiğini ancak cevap alamadığını belirten Yıldız, " Seslendim ses yok. Babası, dedesi ve babaannesiyle aynı evdelerdi. Ses veriyorum ama ses gelmiyordu. Uykusu vardı, acaba hala uyuyor mu? Diye düşündüm. Uyuyor musun? Diye bağırdım ama hiçbir ses gelmedi. Çaresiz ellerimizle kazmaya başladık. Amcaları, dayıları, halaları ve teyzeleriyle molozları ellerimizle kaldırmaya çalıştık. Bir imdat bekliyorduk ama gönüllüler haricinde imse yoktu. O gün bir türlü gün ağarmadı. Hiçbir şekilde aydınlanmadı. Çok değişik bir gündü. Sonrasında yine arama çalışmalar devam etti ama yok. Hiçbir şekilde kimseden ses çıkmıyordu. 19 yaşında tek evladımı toprağa verdim. Kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı. 2 ay önce askerlik kâğıdı gelmişti. Askere gitmeyi o kadar çok isterken toprağın altına koydum. Ölüm Allah'tandır. Bir tek gün bile isyan etmedim. Oraya gideceğim ve buluşacağız. Tek evladımdı. Taha çok merhametli, çok farklı biriydi." şeklinde konuştu.

Umut Kervanı aracılığıyla iftar yemeği verdiğini hatırlatan Yıldız, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"Oğlum adına kurban kestirip buradakilere yardım ediyorum. Bugün yine Umut Kervanı ile yapabileceğimizi konuştuk. Farklı ülkelerde oğlum adına su kuyusu açtırıyorum. Günde 2-3 saat mezarına gidip hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Ancak burada hissettirmiyorum. Yeri geldiğinde çocuklar için yapılan etkinliklerde onlarla oynuyorum. Görenler belki 'oğlu öldü ama oynuyor' diyorlardır. Evet, oğlum öldü ve gerçek dünyaya gitti. Çok şükür tertemiz gitti. Ancak buradakilerin hayatı devam ediyor. Buradaki çocukların psikolojisi alt üst olmuş durumda. Psikolog yok, eğitim yok. Su içerken bile hala utanıyoruz. Başkaları da içebiliyor mu? Diye düşünüyorsunuz. Burada zengini de fakiri de aynı. Şurada çok iyi bir savcı oturuyor. Savcı ile aynı yerde oturuyoruz." (İLKHA)