DİYARBAKIR- Ramazan ayının son on gününde ibadet niyetiyle bir insanın, belli kurallara uyarak bir mescitte veya camide inzivaya çekilmesi manasına gelen İtikaf ile ilgili bilgilendirmede bulunan bölgenin tanınmış âlim ve kanaat önderlerinden Mola Mustafa Durgun, ezilen ve tefrika halinde olan İslam Ümmetine dua edilmesi çağrısında bulundu.

 

Durgun, itikâfın bir ibadet ve vacip, müstehap, sünneti-i müekkede şeklinde çeşitleri olduğunu söyleyerek itikâfın daha önceki ümmetlerde farz olan bir ibadet olduğunu belirtti.

 

'İtikâf ile dünya kirlerinden temizlenmek gerekir'
İnsanın dünya ile fazla uğraştığından dolayı hem ruhu hem kalbinin kirlendiğine dikkat çeken Mele Mustafa Durgun, "Zaman zaman bu kirlerden temizlenmek gerekir. Nasıl ki insan vücudu en az haftada bir yıkanmayı gerektiriyorsa, ruhun da temizlenmesi gerekir. Bu ruh ve mana temizliği tövbe ve istiğfar ile oluyor. Bir de bu dünya meşgalelerinden bir kenara çekilip kendini Allah'a bağlama, Allah'ı zikretme, bu arada acizliğini, fakirliğini, kimsesizliğini anlayıp, kadir-i mutlaka bağlanıp ondan medet istemesi onu ruhen tekâmülleştirdiği gibi bu kirden de temizlemiş oluyor" dedi.

 

'Peygamberimiz Ramazan'ın son on gününde daha fazla itikâfa girmiştir'
İtikâfa her zaman girilebileceğini söyleyen Durgun, " Peygamber Efendimiz Ramazan ayında özellikle son on günlerinde daha fazla itikâfa girmişler. Onun için belli bir zaman olmamakla beraber nezr edilmiş ise, birisi adamışsa, o zaman zaten vacip oluyor. Onu yapması lazımdır. Nasıl koşul sürmüş ise, şartları ne ise o şartlara göre tutması lazım. İtikâfa giren kişi oruçlu da olabilir, oruçsuz da olabilir" ifadelerine yer verdi.

 

Şafii mezhebine göre itikâfta sürenin olmadığını fakat egemen görüş olan Hanefi mezhebine göre itikâfın bir günden aşağı olmaması gerektiğini sözlerine ekleyen Durgun, "Bir insan camiye girdiği zaman niyet ederse, farzını kılıp çıkarsa veyahut farz namazını kılmasına az bir zamanda adı verilen bir bekleyiş olursa o vazife yerine gelir. Hanefi mezhebinde onlar da zaman belirlememekle beraber bir günden az olmasın demişler" ifadelerine yer verdi.

'İtikâfa giren kişi kendisini dünya meşgalelerinden alıkoymalı'
Durgun daha sonra şöyle devam etti: "Eğer müddeti varsa, adanmış bir itikâfsa kişi o müddetin dışına özürsüz çıkmaması lazım. Dışarıya çıkarsa itikâfı bozulur. Eğer cünüp olursa veyahut kadın ise adete girerse itikafı bozulur, bir de cinsi münasebette bulunursa yine itikafı bozulur. İtikâfa giren kişi özellikle kendisini dünya meşgalelerinden alıkoyacak. Bu arada Allah'ı zikretmek, Kur'an-Kerim okumak dua etmek ve benzeri mubah şeylerle meşgul olması lazımdır. İtikâftaki insan gıybet etmemesi lazımdır, haram ile meşru olmaması lazımdır ve ona benzer şeyler, adab-ı muaşerete aykırı olan hiçbir şeyi yapmaması lazımdır."

'İnsan dua ile değer alır'
İtikâfta duanın önemine vurgu yapan Durgun, duanın önemi hakkında ayet ve hadisler getirerek şu ifadelere yer verdi: "Allah, Furkan suresinde buyuruyor ki, 'Eğer duanız olmazsa, sizin ne ehemmiyetiniz var' demek ki insan dua ile değer alır. Dua insanın fakirliğini, acizliğini anlar, kendinden güçlü, kuvvetli, her şeyi yapabilen birisini tanır, ona bağlanır, ondan ihtiyaçlarının giderilmesini ister. Yani bu bir ibadet şeklidir. Çünkü Efendimiz aleyhisselatu vesselam buyurmuşlar; 'Dua ibadetin beynidir' başka bir hadis-i şeriflerinde yine 'Dua müminin silahıdır' buyurmuştur. Her zaman Rabbimize elimizi açıp yalvarmalıyız. Kendimize değil İslam Âlemine dua etmemiz lazımdır. Koca Ümmeti Muhammed (s.a.v) dünya üzerinde her yerde eziliyor. Her yerde bize işkence yapılıyor. Ondan sonra malımız talan ediliyor, namuslarımız paymal ediliyor. Ama hala da bazı insanlar bu halden sanki memnunmuş gibi bu halden kurtulmak istemiyorlar. Biz de bu Ramazan ayında bu mübarek gün ve gecelerde özellikle Ramazan'ın son on gününde Rabbimize yalvarmalıyız, Can-u gönülden kalpten, gözleri yaşartarak, gözyaşlarımızı akıtarak Rabbimizden istesek muhakkak Rabbimiz bize ihsan eder, bu ümmetin üzerindeki bu ezikliği inşallah kaldırır. Can-u gönülden Rabbinize yöneleceksiniz, acizliğinizi fakirliğinizi bêkesliğinizi anlatacaksınız, ondan sonra Rabbinize yalvaracaksınız, ben bu zilleti taşıyamam 'Ya Rabbi, beni izzetli yerime çıkar' diyerek dua edersek Allah duamızı kabul eder."

 

İtikâfa girebilmek için oruçlu olmak gibi bir şartın olmadığını belirten Durgun bir insanın oruçlu olarak itikâfa girmesinin daha makbul olduğunu söyledi.

 

'Cami dışında itikâfa girilemez'
Cami dışındaki yerlerde itikâfa girilemeyeceğinin altını çizen Durgun son olarak, "Hatta mahalle camisinde de eğer Cuma namazı kılınmıyorsa itikâfa girilmez. Çünkü itikâfa girilen yer Cuma namazı kılınacak bir yer olması lazım. Eğer Cuma kılınmayacak bir yerde itikâfa girerse cumaya gitmek mecburiyetinde olduğu için cumaya gidince itikâfı bozulur. Dolayısıyla itikâfın yeri Allah'ın evi olması lazımdır. Ancak bazıları demiş kadınlar evde kendisine namaz için has kıldığı bir yerde itikâfa girebilir, fakat buna da bazı âlimler tarafından itiraz edilmiş. Çünkü Resulullah (s.a.v) Efendimizin hanımları Resulullah'tan sonra da camide itikâfa girmişler. Kadının camisi evidir, fakat itikâfa girecek olursa eğer şartlar müsait ise erkeklerle karışım olmuyorsa ve başka bir harama sebebiyet vermiyorsa camide olması lazımdır. Eğer öyle bir sebep olursa itikâfa girmemesi daha iyi oluyor" ifadelerini kaydetti. (Osman İçli- Hüseyin Yalçın / İLKHA)