Ramazan gecelerinde, 2 minare arasında verilen ipler üzerinde kandil veya elektrik ampulleriyle yazılan yazı veya yapılan resme mahya denilmektedir.
Emekli imam Remzi Yağmurcu, mahyanın tarihçesi ve önemi hakkında bilgi vererek ilk olarak Abbasi dönemi Muhammed Bin Ahmed El-Mansuri zamanında Mekke Harem-i Şerif'in içerisinde yakıldığını belirtti.
Yağmurcu, Mahya ustalarının günümüzde gittikçe nadirleştiğini ve genellikle İstanbul'da yapıldığını aktardı.
"Osmanlıcada mahya Ramazan ayında 2 minare arasında Ramazan-ı Şerif'i belirten bazı yazılara denilir"
Mahya geleneğini tarihçesi hakkında bilgi veren Yağmurcu, "Mahya Abbasi döneminde Harem-i Şerifte mahya ve kandiller Muhammed Bin Ahmed El- Mansuri zamanında Mekke Harem-i Şerifin içerisinde 465 tane kandil yakılmıştır. Mahya mah'ay kelimesinden Arapça kökeninden türeyerek günümüze gelmektedir. Osmanlıcada mahya Ramazan ayında 2 minare arasında Ramazan-ı Şerif'i belirten bazı yazılara denilir. İleriki zamanda Fakihi'nin ve İbn'ul Hacc'ın bizlere vermiş olduğu bilgi çerçevesinde Harem-i Şerife ilk kandili yakmıştır." ifadelerini aktardı.
"Osmanlı Sultanı Abdülaziz döneminde mahyacılık tam manasıyla bir meslek haline getiriliyor"
Mahyacılığın Osmanlı dönemindeki önemin hakkında değinen Yağmurcu, "Osmanlı zamanında minarelerin inşa edilmesi ile birlikte 1580 ve ileriki zamanlarda özellikle Selatin Camilerinin 2 minare arasında mahyalar aşılmıştır. 3'üncü Murat bir tane çıkartmış olduğu Tezkire-i Hümayun (genelge) mahyacılık bir meslek haline gelmiştir. 3'üncü Murat'tan sonra 2'nci Selim mahyacılık konusunda da tavsiyeleri vardır. Osmanlı Sultanı Abdülaziz döneminde mahyacılık tam manasıyla bir meslek haline getiriliyor ve Süleymaniye Camisi'nin müezzin kayımı Ahmet Kefevi mahyacılık konusunda büyük bir ustadır." ifadelerini kullandı.
"Mahyacılık ilk önce karton üzerine yapılmış daha sonra yeşil ve mavi satenler üzerinde çeşitli amblemler yapılmıştır"
Yağmurcu, "Mahya ustaları Ramazan ayında bir yandan mahya yaparken bir yandan da geri kalan zaman içerisinde kalfa yetiştiriciliği yapıyorlardı. Mahyacılık ilk önce karton üzerine yapılmış daha sonra yeşil ve mavi satenler üzerinde çeşitli amblemler yapılmıştır. Bu amblemlerin bazıları üzerinde gül, köprü resimleri bulunmaktadır. Elektrik icadından sonra Selatin camileri içerisinde mevcut olan özellikle yüksek minarelerin şerefelerinde '11 ayın Sultanı Ramazan, Hoş Geldin Ya Ramazan' şeklinde yazılar yazılmaktadır. Küçük camilerde genelde minare ile kubbe arasında mahyalar yazılıp konuluyordu. Elektriğin üretiminden sonra çevre kirliliğini önlemek için normal ışıklarla ışıklandırılmış. Harem-i Şerif'te genellikle ip ve bakırdan kandiller yapılıyordu." dedi.
Yağmurcu, günümüzde mahyacılık sanatının giderek nadir hale geldiğini ifade ederek, "Zamanındaki parlak döneminde Edirne, İstanbul ve Bursa'da mahyacılık ayaktaydı. Günümüz son zaman da ise mahya ustaları genellikle İstanbul'da mevcuttur. Ancak yine de nadir kalan sanatlardan bir tanesidir." şeklinde konuştu.
(İLKHA)