İslami terimlere göre savm kelimesinin manasının senenin belli ayında, belli bir zaman içerisinde sabah ve akşam arası Ramazan ayında orucu bozan her şeyden kendini alıkoymak olarak açıklayan Prof. Dr. Mustafa Agah, iki çeşit oruç olduğunu söyleyerek, bunlardan birinin farz oruç, diğerinin ise sünnet veya nafile oruç olduğunu söyleyip faz orucunda kendi arasında ikiye ayrıldığını ve birinin Ramazan ayında tutulan oruç olduğunu diğeri ise farklı zamanlarda kaza, kefaret veya adak orucu olduğunu söyledi.

Orucu tanımlayan Agah, “Oruç yani savm kelimesi Arapça ’da kendini başka bir şeyden alıkoymak ve muhafaza etmek manasına gelir. Bunu bir örnekle açıklayacak olursak Hz. Meryem’i gösterebiliriz. Kendisi halkla konuşmadığında kendisine soranlara, ‘ben Yüce Allah karşısında konuşmayacağım, konuşmama orucu tutmuşum.  Konuşmamak için nezretmişim.’ demişti.” İfadelerini kullandı.

“Oruç ibadeti nefsin karşısındaki duruşudur”

Prof. Dr. Agah, “Allah, Kur'an’da orucun farziyetini açık bir şekilde dile getirmiştir. Hz. Peygamber de orucun farziyeti noktasında İslam dininin beş temel esas üzerine bina edildiğini aktarmıştır. Bu beş temel esastan biri de oruçtur. Bir insan oruçluyken kendi iradesine ne kadar hâkim olabiliyor, nefisini ne kadar terbiye edebiliyor? İşte oruç buradaki duruş demektir.” dedi.

“Oruç nefsi terbiye eder”

Prof. Dr. Mustafa Agah

Orucun bedeni değil nefsi bir ibadet olduğunu söyleyen Agah, “Kişi belli bir vakitte sahur ve iftar ediyorsa ve bu arada kendi nefsi isteklerine karşı bir duruş sergiliyorsa burada oruç nefsi bir ibadet oluyor ve nefis terbiyesi oluyor. Muttakiler orucun nefis terbiye ettiğini ve oruç tutan bir insanın kendine sahip çıkabilecek dereceye geldiğini söylemektedirler. Dolaysıyla oruç terbiyet-ün nefstir.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Agah, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Oruç ayı sadaka ayıdır. Fakirleri görmek gerekir. Biz acıkıyorsak, çevremizde aç insanlar vardır. Biz tok isek oruç ile açlığımızı hissediyoruz. Ve çevremizdeki aç insanların da açlığını hissederek onlara yardım etmemiz gerekir. Orucun dünyevi hikmetlerinden biri de budur.” dedi.

“Müslümanlar, Ramazan ayının zaman değişimi ile her yerde eşit şartlarda ibadet ediyorlar”

Agah, "Oruç ayı her ay 10 gün öne gelerek yaklaşık 36 yılda bir zamanları mevsimsel olarak değişiyor. Dolayısıyla Müslümanlar aynı durumdadırlar. Müslümanlar aynı şartlarda olduğu için ramazan ayı da tüm Müslümanlar için aynı günde, aynı değerde ve aynı zamanda olursa daha iyi olur. Onun için bütün dünya Müslümanları için Ramazan ayının başlangıcı ve bitişi aynıdır. Müslümanlar bu sayede ibadetlerinde ittifak etmiş oluyorlar. Ramazan ayı sabit bir zamanda olsaydı başka ülkelerde yaşayan Müslümanların kimi her zaman yaz veya her zaman kış mevsiminde oruç tutmuş olacaktı. Ramazan ayının her zaman farklı miladi aylarla tanışması bütün Müslümanları eşit şartlarda ve aynı zamanlarda bir arada tutuyor. Bu da Ramazan ayının hikmetlerindendir.” şeklinde konuştu. (İLKHA)