Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz yaptığı haftalık değerlendirmede, Türkiye`de ve dünyada yaşanan gelişmeleri ele aldı.

Mütedeyyin insanlara verilen hapis cezaları
Yargının mütedeyyin insanlara yönelik hukuksuz kararlar vermeye devam ettiğine dikkat çeken Yavuz, Camilerde Kur`an dersi vermeyi örgütsel faaliyet olarak kabul eden İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi`nin, aralarında 3 bayanın da bulunduğu 29 kişiye toplamda 182 yıl hapis cezası verdiğini söyledi.

Cumhuriyetin ilanından bugüne dindar insanların çeşitli bahanelerle hep cezalandırıldıklarını ifade eden Yavuz, "Hükümet, her fırsatta, dindarlara devlet eliyle yapılan zulümler sanki çok geçmişte kalmış gibi beyanatlar vermektedir. İktidara yakın olmak, sisteme entegre olmak, bazı dindarları emniyete almış olsa da, inancının gereğini samimi olarak yaşamaya gayret edenler, dün olduğu gibi bugün de emniyet-yargı işbirliğinin gadrine uğramaya devam ediyorlar.

Yargılananlar sistemin kayırdığı kişi veya kurumlar olunca, ıslak imzalı olmayan veya elektronik ortamda hazırlanmış belgeler delil olarak kabul edilmezken, söz konusu dindar halk ve halkın içinden çıkan yapılar olunca mahkemeler, hukuku bir tarafa bırakmakta ve uyduruk belge ve delillerle kolay bir şekilde ağır hapis cezaları verilebilmektedir. Tek suçu yirmi yıl önce camide çocuklara Kur`an-ı Kerim dersi vermek olan bu insanlara üstelik dava zamanaşımına uğradığı halde adeta ceza yağdırılmıştır. Dindar insanlara haksız yere verilen bu cezalar, 28 Şubat süreci diye adlandırılan zulüm çarkının dindar Müslümanlar için halen dönmeye devam ettiğinin somut bir göstergesidir" dedi.

Tutukluluk süresi ve seçim barajı tartışmaları
Uzun tutukluluk süresi be seçim barajı tartışmalarına değinen Yavuz, Anayasa Mahkemesinin 10 yıllık tutukluluğu fazla bularak yasayı iptal etmesi ve yeni düzenlene için TBMM`ye bir yıl süre tanımasının ardından, tutukluluk süresinin 6 yıl ile sınırlandırılacağı ve yeni yasama döneminde yasal bir düzenleme yapılacağı belirtildiğini söyledi.

Öncelikle, devlet aleyhine işlenen suçlar ile diğer suçlar arasında tutukluluk, infaz rejimi, yargılama biçimi gibi bir ayırımı eşitlik ilkesine aykırı ve adaletsiz bulduklarını belirten Yavuz sözlerini şöyle sürdürdü; "Kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık taşıyan Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza İnfaz Yasası`ndaki ayrımcılık da giderilmelidir. Devlete karşı işlenen suçlar kategorisinde yer alan, siyasi suçlarda, tutukluluk ve infaz sürelerini daha ağır hale getirmek adil değildir. Bir an önce bu ayırıma son verilmelidir.

İktidar partisinin seçimlerde sistem değişikliğine gideceği, seçim barajını yüzde 7-8`lere çekebileceği veyahut "daraltılmış bölge" formülü üzerinde çalıştığı bilgisi kamuoyuna yansıdı. Bu çalışmalarla, farklı görüşteki kesimlerin temsilcisi olan partileri engelleyen seçim barajı uygulaması devam ettirilmek istenmektedir. Parti programımızda belirttiğimiz gibi "Seçim barajının kaldırılması temsilde adaletin gereğidir. Yönetimde istikrar için temsilde adaletin feda edilmesi anlamına gelen seçim barajı uygulaması kabul edilemez."

Başörtüsü yasağı ve hükümetin tavrı
Türkiye`de başörtüsü yasağının anlamsız bir biçimde devam ettiğini ifade eden Yavuz, "Hükümetin bir türlü aşamadığı veya bilinçli olarak aşmak istemediği kendi zihni bariyerleri dışında, başörtüsü ve tesettür serbestliğinin önünde hiçbir engel kalmamıştır. Yakın geçmişte toplanan on iki milyonu aşkın imzaya, yapılan anketlere, dindar olsun olmasın herkesimden gelen destek açıklamalarıyla oluşan toplumsal konsensusa rağmen hükümet adım atmamakta ısrar ediyor" dedi.

"Tüm şartlar uygun olduğu halde basit bir yönetmelik değişikliği dahi yapılmayarak başörtüsü yasağı devam ettirilmektedir" diyen Yavuz, "Kılık kıyafet yönetmeliklerinden `başı açık` ibaresinin çıkartılmaması ve tesettür özgürlüğünün yasal güvenceye bağlanmaması kimi çevrelerce başörtülü insanların aşağılanmalarına, dışlanmalarına ve tahkir edilmelerine sebep olmaktadır. Barolar Birliği Başkanı`nın tavrı, Mardin Gümrük Müdürünün başörtülü memura yönelik çirkin davranışları, İŞKUR ilanına, başörtülü adayların başvuramayacağı yönündeki skandal müdahale, Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin yasağın devamı için Danıştay`a yaptığı itiraz bunun kamuoyuna yansıyan örneklerinden sadece bir kısmıdır. Hükümeti bir kez daha acilen başörtüsü sorununu çözmek için samimi adımlar atmaya davet ediyoruz" diye konuştu.

İşsizlik oranlarındaki artış ve yapılan zamlar
Türkiye genelinde işsizlik sayısı 2013 yılı Nisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 216 bin kişi artarak 2 milyon 641 bin kişiye yükseldiğini hatırlatan Yavuz şunları söyledi; "Ekonomik büyümenin istihdamı artırıcı bir etki yapması beklenir. Oysa ülkemizde emek ve alın teri ile helal yoldan kazanmanın önünün açılması gerekirken faizle çalışan, yani sadece paradan para kazanıp astronomik karlar elde eden bankaların teşvik edilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Son dönemde özellikle gezi parkı olaylarından sonra hükümet tarafından sözde faiz lobisi hedef alınmıştır. Hükümet faiz lobisi ile mücadelede gerçekten samimi ise bankaların haksız kazanç kapılarını kapatacak kanuni düzenlemeler yapmalı, bankacılık sistemini yeniden düzenleyip faizsiz bankacılığın önünü açmalıdır" şeklinde ifadeler kullandı.

Kürd meselesi ve çözüm süreci
Kürd meselesi ve çözüm süreci de değinen Yavuz, "Hükümet ile PKK arasında devam eden ve dikkate değer bir çatışmasızlık ortamına vesile olan çözüm sürecinde gerek hükümet gerekse de örgüt tarafından yapılan suçlayıcı açıklamalar, her iki tarafın da devlet veya örgüt çıkarını çözümün önüne koymaktan kaynaklanan tavırları endişe vericidir. Yürütülen süreç, Devlet ve PKK arasında kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar, varılan anlaşmalar veya verilen muhtemel sözler sebebiyle, kısa aralıklarla krize dönüşmekte ve tıkanma tehdidine maruz kalmaktadır. Her iki tarafı da kamuoyu karşısında şeffaf olmaya, kalıcı bir barış konusunda samimi davranmaya, süreci baltalayacak tutum ve davranışlardan uzak durmaya davet ediyoruz" dedi.

Sündüs katliamı
Türkiye`de gerek Cumhuriyetin ilanından sonra, gerekse de devlet PKK çatışmaları sırasında Kürdistan bölgesinde birçok katliamın yaşandığını ifade eden Yavuz, "Dersim, Zilan, Ağrı, gibi rejimin muhalifleri sindirmeye yönelik katliamlarının yanı sıra, bölgedeki çatışmalı ortam sebebiyle, otuz yılı aşkın bir süredir, gerek devletin gerekse de PKK`nin mazlum halka yaşattığı Sündüs, Başbağlar, Susa, gibi katliamlar, unutturulmaya, yok sayılmaya ve üzeri örtülmeye çalışılan katliamlardır.

Van`ın Bahçesaray ilçesinde, 1993 yılında PKK görünümlü bir grup tarafından Sündüs (Miran) yaylasında 24 kişinin katledilmesi olayı ile ilgili etkin bir soruşturma yapılmamış ve failler yakalanmamıştır. Fırat`ın doğusuna bir türlü geçemeyen ve asıl zulmünü bu bölge insanına yaşatan Ergenekon ve Jitem gibi örgütlerin üzerine kararlılıkla gidilmeli ve adaletin geç de olsa yerini bulması için samimi bir çaba içerisine girilmelidir" diye konuştu.

Suriye`deki insanlık dramı ve Serêkaniyê çatışmaları
Suriye`de devam eden savaşta bugüne kadar en az 100 bin kişinin hayatını kaybettiğini belirten Yavuz, Birleşmiş Milletler teşkilatına göre, ayda 5 bin kişinin öldürüldüğü, her gün 6 bin kişinin kaçmak zorunda kaldığı Suriye`deki durum, en büyük insani krizlerden birine sahne olduğunu söyledi. "Baas rejiminin Suriye`yi getirdiği nokta açlık, sefalet, göç ve katliamlar olmuştur" diyen Yavuz sözlerini şöyle sürdürdü, "Başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere tüm halkımızı insani yardım noktasında kardeş Suriye halkıyla dayanışma içerinde olmaya davet ediyoruz. Son günlerde yaşanan hadiseler Suriye halkının geleceği açısından endişe vericidir. Esad rejimine karşı savaşan, muhalefetin birbiri ile çatışmaya girmesi, Suriye`nin daha uzun yıllar iç savaş durumunu yaşayacağı ihtimalini kuvvetlendiriyor.

Özellikle Suriye Kürdistanı`nda 5 Ocak 2013`te yaşanan Serêkaniyê olaylarından sonra bir kez daha çatışmaların alevlendiğini kaygıyla gözlemliyoruz. Ceylanpınar ilçesinden de gözle görülür bir şekilde ağır silahlar ve tanklar eşliğinde yaşanan bu yeni çatışmaların geçici de olsa sağlanan barışı bozduğu, fitne ve kaosa hizmet ettiği açıktır. Nusra cephesi ve PYD arasında yaşanan çatışmalardan, ölümlerden ve oluşan mağduriyetlerden, öncelikle ateşkesi bozan taraf sorumludur. Taraflar birbirlerinin hakkına ve hukukuna riayet etmeli, çatışmalardan uzak durmalıdırlar.

Suriye`de, gerek rejimle muhalifler arasında ve gerekse muhaliflerin kendi aralarında meydana gelen çatışmalarda en fazla sivil halk zarar görmektedir. Yaşanan bu çatışmalar nedeniyle toplumsal farklılıklar her geçen gün derinleşmektedir. Toplumda Şii-Sünni, Arap-Kürt, Dindar-Laik ayrışması yaşanmakta ve çatışmalar bu yöne devrilmek istenmektedir. Çatışan tüm taraflar Emperyalist devletlerin bu oyununa karşı dikkatli olmalı, Halkın geleceğini ve maslahatını düşünerek çatışmaları sonlandırmalıdır. Sorunlarını, müzakereler ve diyalog yoluyla haletmeye çalışmalıdırlar."

Mısır`daki darbe teşebbüsü ve etkileri
Mısır`ın meşru ve sivil Cumhurbaşkanı`na yönelik emperyalist ve Siyonist emellere hizmet amacıyla yapılan askeri darbe teşebbüsünün üçüncü haftasını geride bıraktığını hatırlatan Yavuz, son olarak şunları söyledi;

"Siyonistlerin darbeden duydukları memnuniyetini dışa vuran açıklamaları, darbecilerin aslında neye hizmet ettiğini, emperyalistlerin, siyonistlerin ve işbirlikçilerinin, kendi çıkarlarını korumak uğruna nasıl da savundukları tüm değerleri çiğnediklerini bir kez daha göstermiştir. Demokrasi, halkın egemenliği, seçim, sandık, parlamento, meşruiyet gibi değerlerinin, söz konusu emperyal çıkarlar olunca nasıl da çerçöp haline gelebildiğinin en çarpıcı örneği Mısır`da yaşanan darbe süreci olmuştur.

İhvan hareketinin öncülüğünde Mısır halkının meydanlarda darbeye direnişi devam ediyor. Ümidimiz ve dileğimiz Mısır halkının devrimini tamamlaması, diktatör Mübarek`ten kurtulduğu gibi diktatörlük rejiminden de bir an evvel kurtulması ve emanetin asıl sahiplerine teslim edilmesidir. (M. Salih Keskin - İLKHA)