Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Avrupa Ülkelerinde Yükselen Irkçılık ve İslamofobinin nedenlerini masaya yatırdı. Konuya ilişkin yapılan araştırma sonucunda detaylı bir rapor hazırlandı. 

Irkçılığın her ne kadar insanları mensup oldukları ırk özelliklerine göre ayrıştırma esasına dayalı olsa da zamanla ırkçılığın farklı türlerinin ortaya çıktığına vurgu yapılan raporda; son zamanlarda ırkçılığın yeni bir türü olarak karşımıza çıkan sürümünün, kültürel ırkçılık olduğu belirtildi. 

Avrupa’da kültürel ırkçılığın etnik kökenden tamamen sıyrılmış olmadığına dikkat çekilen raporda; Müslümanların; İngiltere’de, Mısır, Pakistan ve Bangladeş; Fransa'da çoğunlukla Kuzey Afrikalı; Hollanda'da çoğunlukla Türkiye, Fas, Endonezya ve Surinam; Almanya’da Türkiye ile ilişkilendiriliyor olması bu durumu açık bir biçimde ortaya koyduğu belirtildi.
 
IRKÇILIK ÜSTÜNLÜK DÜŞÜNCESİNE DAYANIYOR

Raporda; ırkçılığın insanlar arasında üstünlük düşüncesine dayandığı, ayrımcılık, karşıtlık ve düşmanlık gibi olumsuz duygu, düşünce ve söylemlere neden olması gayet tabii olduğuna dikkat çekilerek, "Irkçılık yalnızca ayrımcılık, karşıtlık ve düşmanlık gibi olumsuz duygu, düşünce ve söylemlere neden olmakla kalmamakta, sonraki aşamalarda nefret suçlarına ve en nihayetinde de sonu soykırıma kadar gidebilecek birçok trajedinin yaşanmasına sebep olabilmektedir. Tehlikeli bir düşünce biçimi olarak ırkçılık, öncelikle söylemlerle inşa edilmekte ve akabinde şiddet eylemlerine dönüşmektedir. 


Öyle ki, bu şiddet eylemleri zamanla üstün kabul edilen ırktan olmayan herkese yönelebilmektedir. Hitler’in uygulamış olduğu ve belki de insanlık tarihinin en önemli ırkçılık örneklerinden birinin yaşanmasına neden olan üstün/ari ırk politikasının, bu kalıba uymadığı iddia olunan Yahudiler, Çingeneler, sakatlar, akıl hastaları ve bunun gibi birçok gruba yönelmiş olması da bu durumu çok açık bir biçimde ortaya koymaktadır" denildi.


RAPORDA ÖNERİLER DE YER ALDI

169 sayfalık raporda öneriler de şöyle yer aldı:  

"İslamofobinin varlığını kabul etmek, sorunun çözümü kolaylaştıracaktır. İngiltere'de ikamet eden vatandaşlarımızın ve Türk kökenli vatandaşların baskıdan ve nefretten uzak şekilde yaşamaları önemlidir. 

 
İslamofobiye dair en önemli problem alanları; ana akım siyasetin söylemlerinin de ırkçı ve İslamofobik eksene kayması, medyada İslamiyet’e ve Müslümanlara dair olumsuz söylemler ve her Müslümanı potansiyel bir suçlu gibi gösteren yayınlardır. Müslümanlar ve yabancılar hakkında olumsuz algıları pekiştiren siyasi söylemler ve medya ile mücadele edilmelidir.

Irkçı veya İslamofobik söylemlerin ifade özgürlüğü kapsamında meşrulaştırılmaya çalışılmasına engel olunmalıdır. Özellikle İslamofobinin tanımlanması ve ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmesi, İslamofobi ile mücadele için atılacak önemli adımlardan biridir. Birleşik Krallık, İslamofobi bakımından Kıta Avrupası ülkelerinden pozitif ayrışmaktadır. Ancak Birleşik Krallık'ın Londra dışındaki şehirler için durum biraz daha farklıdır."