BATMAN - İslam alimleri, Ramazan ayının oruç farizasının yanında yardımlaşma, dertlilerin derdini azaltma onların sevinçlerini arttırma ayı olduğunu ifade ediyorlar. Ramazan ayında maddi durumu iyi olan müminlerin yerine getirdiği ibadetlerden biri de zekâttır. İslam`ın beş şartından biri olan zekâtın dindeki yeri ve önemi hakkında Molla Beşir Şimşek ve Molla Osman Teyfur Hoca bilgiler aktardılar.
İslam dini, zekâtı farz kıldı
İslam dininin fertlerin mutluluğu için bir takım prensipler getirdiğini, toplumun huzur ve saadetinin temini için de uyulması gereken birçok hükümler koyduğunu söyleyen Molla Beşir Şimşek, "Toplumun huzur ve saadetine büyük önem veren dinimiz, bir takım tedbirler getirmiştir. Bu tedbirlerin başında da zekât müessesesi gelmektedir. Dinimiz, zekâtı farz kılarak zenginlerin mallarının ve paralarının belirli bir miktarını, her yıl muntazam bir şekilde fakirlere vermelerini istemiştir. Hatta zekâtı fakirlerin zenginlerden alacağı bir hak olarak kabul etmektedir" dedi.
Sosyal bir yardımlaşma olan zekâtın dinin beş temelinden biri olmasının İslam`da sosyal adalete verilen önemin de bir kanıtı olduğunu ifade eden Şimşek, zekâtın ferdi faydalarına değindi.
Zekât, malın bereketlenip çoğalmasını sağlar
Şimşek, "Zekât, Allah`ın verdiği servete bir teşekkürdür. Namaz, oruç gibi bedeni ibadetler Allah`ın ihsan ettiği vücut, sıhhat ve selametin şükrüdür. Zekât gibi gönüllü ödemelerde mal nimetinin şükrüdür. Zekât, hem malı hem de mal sahibinin gönlünü temizler. Çünkü zekât malı temizleme fonksiyonu görmektedir. Ayette, "Ey Muhammed, servet sahiplerinin mallarından zekât al; Zekât, onların mallarını temizler, vicdanları arıtır" denir. Zekât, malın bereketlenip çoğalmasını sağlar. Malların zekâtını seve seve verenlerin ve yoksullara yardım edenlerin mallarının arttığı bir gerçektir. Zekâtı verilen mal da azalmaz, bilakis azalır gibi gürünse de gerçekte çoğalmakta ve artmaktadır. "Siz Allah için verirseniz, Allah onun yerine daha iyisini verir" buyrulmaktadır" ifadelerini kullandı.
Zekâtın, mala olan hırsı azalttığını, insandan bencillik ve hırsı giderdiğini vurgulayan Şimşek, Zekâtın, şefkatli olmayı ve insanlara iyilik yapma ahlakını kazandırdığını belirtti.
Zekât, sosyal dengeyi sağlar
Zekâtın, toplumsal faydalarını da aktaran Şimşek, "Zekât, toplumda zengin ile fakir arasındaki uçurumları, farklılaştırmaları ortadan kaldırır. Sınıflar arası mesafeyi yaklaştırır ve orta sınıfın teşekkülünü sağlar. Zekât, sosyal dengeyi sağlar. Zekât, toplumun fertlerini birbirine kenetler. Zenginde fakire karşı sevgi, şefkat ve merhamet duyguları gelişir. Fakirde ise zengine karşı itaat, hürmet ve işinde titizlik hisleri inkişaf eder. Kıskançlık, düşmanlık ve hased duyguları törpülenir, hatta tamamen yok olur. Zekât, cem`iyete kinlenip, hınçlanıp toplum düşmanları ile toplum huzurunu bozucularla işbirliği yapılmasını önler. Eğer zenginler fakirlerin ihtiyaçlarını gidermezlerse, şiddetli ihtiyaç ve geçim sıkıntısı, onları Müslümanlığa düşman kimselerin cephesine katılmaya veya hırsızlık, yol kesme ve adam öldürme gibi kötülükleri yapmaya sevk eder" diyerek uyarıda bulundu.
Zekât vermeyenler, cehennem azabı ile tehdit edilmiştir
Allah`ın imtihan sırrına binaen insanların kimisini zengin, kimisini fakir ve muhtaç yarattığına dikkat çeken Molla Osman Teyfur, "Zengin varlığıyla, fakir ise yoklukla imtihan edilir. Allah, zekâtı fakir ve muhtaçlara vermek üzere zenginlere farz kılmıştır. Zekâtı vermeyenler, Allah tarafından cehennem azabı ile tehdit edilmiştir. Sosyal dayanışma ve yardımlaşma vesile olan zekât, zengin ve fakir arasında toplum dengesini idame edip, müminler arasındaki muhabbet bağlarını kurarak sağlamlaştırır. Zekâtı vermekle zengin, mala olan bağlılıktan, kölelikten kurtulur. Zengin, zekât vererek malın şükrünü eda etmiş olur. Zekât sayesinde, fakir ve zengin arasında dayanışma ve yardımlaşma gerçekleşir. Toplumun fertleri arasında muhabbet ve uhuvvet hakim olur. Kin, nefret, hased gibi toplumu kemiren ve düşmanlığı götüren hastalıkların önü kesilmiş olur" dedi.
Müslüman, zekât vermekle malını ve nefsini temizlemiş olur
Zekâtın, sözlükte artma, çoğalma, temizlik ve bereket anlamına geldiğine işaret eden Teyfur, "Zekât, verilmekle mal eksilmez, çoğalır, bereketlenir, sahibi huzur bulur, mülkün sahibine karşı şükrünü eda etmiş olur. Birçok insan zekâtın malı azalttığını zan ederek zekât vermekten imtina eder. Hâlbuki bu, şeytanın vesvesesi ve tuzağıdır. Zekât temizliktir, arınmadır. Müslüman, zekât vermekle malını ve nefsini temizlemiş olur. Nefsini mala olan bağlılık ve kölelikten arındırmış olur. Zekât, berekettir. Kul, Allah için infak ettikçe, zekât verip Allah`ın muhtaç kullarını gözettikçe, Allah onun malına, ömrüne ve sıhhatine bereket koyar. Zekât, paylaşmaktır. İnsan paylaştıkça, toplumun fertler arasındaki uhuvvet ve muhabbet bağları sağlamlaşır. Zekât verirken fakiri incitmemek gerekir. Her Müslüman zekâtını hakkı ile çıkarmalı ve muhakkak müstahak olanlara vermelidir. Zekât, müstahak olanların dışındaki birilerine verilmez" diye konuştu.
Zekât vermeyenlere savaş açılmıştır
Zekât verirken çok dikkatli olunması gerektiğinin altını çizen Teyfur, sözlerini şöyle tamamladı: "Zekât verirken kırmadan, incitmeden, minnet ve eziyet vermeden eda etmeliyiz. Minnet ve eziyetle verilen bir zekâtın sevabı yok olur. Allah, bu konuda bizleri çok uyarmıştır. Aslında zekât, kişilerin inisiyatifine bırakılmamıştır. İslam devleti, bizzat zekâtı üzerine alarak onu toplayıp, dağıtımını yapmıştır. Zekâtı vermeyenlere Hz. Ebubekir (r.a), savaş açmıştır. İslam devleti, zekâtı toplayıp dağıtımını yapınca daha sağlıklı bir sonuca varmış. Adaletli bir dağıtım ve herkese yetecek şekilde verebilmiştir. Dolayısıyla mahrum kalan kimse olmayacağı gibi minnet ve eziyete olmaz. Geçmişte İslam toplumunda böyle bir zekât verilerek fakir kalmamıştır."(M.Fatih Akgül-İLKHA)