Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan'da yaşanan 7.7 ve 7.6'lık depremlerin ardından bir aydan fazla zaman geçti. Deprem sonrasında acı hayat hikâyeleri ortaya çıkmaya devam ederken o anlara şahit olan ve yoğun bir çalışma temposuna giren gassallar da şahit olduklarını İLKHA muhabirine anlattılar.
Yakup Aydın
Tarif edemeyeceği bir duygu içerisinde olduğunu, Allah'u Teâlâ'nın ölmeden önce kıyametin bir örneğini kendilerine gösterdiğini belirten gassal Yakup Aydın, yaşadıkları acıların sonraki nesiller tarafından yaşanmaması temennisinde bulundu.
"Babamın acısını unutup cenazeleri yıkamaya başladım"
Aydın, "Depremin şiddetiyle uyandık. Benim evim yıkılmadı. Dışarı çıktım ve babamın oturduğu köye gittim. Babamı kendi ellerimle yıkayıp defnettim. Yoğun şiddetli bir yağmur yağışı vardı. Ardından Adıyaman Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü'nden arandık. Biz de acilen Adıyaman'a geldik. Baktık ki kıyamet kopuyor. Bizim köyde 40 ev yıkıldı ama çok şükür ölü sayısı azdı. Cenazeler için kepçeler kanal kazıyordu. Oradaki acıları görünce babamın acısını unuttum. Anneler, babalar öldü, çocuklar yetim kaldı. O dehşeti görünce acımızı unutup çalışmaya başladık. Yine de rabbimizden gelene 'hoş geldin, sefa geldin' diyoruz. Acımız büyük. Rabbim devletimize ve milletimize yardım etsin." dedi.
"Mahşer gibiydi; Cenaze sahipleri sıraya girmiş cenazelerini erkenden defnetmek için uğraşıyorlardı"
Görev yaptığı bölgede 25 mezarlık personelinden hiç kimsenin depremde vefat etmediğini ve görevlerinin başında olduğunu söyleyen Aydın, "Nice anneler gördüm yavrularının mezarın üzerine kapanıyorlardı. Beni çok etkileyen bir durum oldu. Kadının iki bebeği vardı ve her iki bebeğini kollarına bırakınca ben bittim. Sonra donup kaldım. Arkadaşlarımızla birlikte el birliğiyle bu süreci atlatmaya çalıştık. Sözün bittiği yerdeyiz. Mahşer gibi yoğunluk vardı. Cenaze sahipleri sıraya girmiş cenazesini erkenden defnetmek için uğraşıyorlardı. O esnada tartışanlar bile oldu. Olayın acısından dolayı bize bağırıp çağıranlar da oluyordu. Bir hafta boyunca yoğunluk devam etti. Sahipsiz olan cenazeleri de savcılar gelip tespit ediyorlardı. Allah'a şükrederek yaralarımızı sarmaya devam ediyoruz. Ahirete göçen tüm mümin ve müminelere Allah rahmet eylesin " diye konuştu.
Mahmut Taştan
"Bir taraftan arkadaşlarımızın yaşayıp yaşamadığını düşünürken öte taraftan sokaklardan ölüleri toplamaya başladık"
Yaşanan acının içlerinde bir ukde olarak kaldığını, ilk defa böylesi bir afetle karşılaştıklarını vurgulayan gassal Mahmut Taştan, "Depremde duygularımızdan çok 'ne yapabiliriz?' diye düşündük. Yanımızdaki binada yeğenlerim vardı, onları kurtarmaya çalıştık. Elimizde hiç malzeme yoktu. Kar ve yağmur da işimizi zorlaştırıyordu. Bu dar günümüzde Suriyeli kardeşlerimiz bize çok yardımcı oldular. 2 yeğenim ve 2 eniştemi sağ salim çıkardık. Ardından mezarlıklar müdürlüğüne geldim. Bir taraftan arkadaşlarımızın yaşayıp yaşamadığını düşünürken öte taraftan sokaklardan ölüleri toplamaya başladık. Önce eski mezarlığın olduğu bölgeden başladık. Allah bir daha böyle bir acıyı bize, memleketimize, devletimize yaşatmasın." şeklinde konuştu.
"İnsanlar ne yapacaklarını bilmez haldeydi"
Yaşanan acılardan ders çıkarılması gerektiğini hatırlatan Taştan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Topladığımız cenazelerin kime ait olduğunu bilmiyorduk. Üzerlerine battaniye, çarşaf örttük. İkinci kattan fırlayıp sokağa düşenler, araçların içerisinde duran ölüler, insanların çaresizliği... İnsanlar ne yapacaklarını bilmez haldeydi. Ellerinde de bir şey gelmiyordu. Biz bu acıları yaşadık, inşallah bizden sonrakiler yaşamaz."
"Kimisi kızı ve hanımını yana gömmek için rica ediyordu"
Depremden önce cenaze defin işlemlerinde sıralı sisteme geçtiklerini ve böylesi bir afette söz konusu sistemin faydasını gördüklerini belirten taştan, son olarak şunları kaydetti:
"O gün savcının belgeleri, belediye başkanının talimatları ile vatandaşların isimleri ve telefon numaralarını alarak tutanak tuttuktan sonra cenazeleri defnettik. Kimisi kızı ve hanımını yana gömmek için rica ediyordu. Bu şekilde cenazeleri defnetmeye çalışıyorduk. Hatalarımız ve eksikliklerimiz elbette oldu. Allah bir daha böyle bir acı yaşatmasın." (İLKHA)