Susa camii yarenleri, selam olsun size! YOLUNUZ YOLUMUZDUR
Tüm hamdler âlemlerin Rabbi, yerin göğün ve içindekilerin yegâne yaratıcısı olan şanı yüce Allah’a mahsustur.
Salat ve selam Peygamber Efendimize, Onun pak ehlibeytine, ashabına ve onların izinden giden tüm Müslümanların üzerine hasetten şehitlerin üzerine olsun.
26 Haziran 1992 tarihinde Kürdistan’ın hainleri olan PKK örgütünün militanları tarafından haince ve kalleşçe gerçekleştirilen “SUSA CAMİİ” katliamının yıldönümü münasebetiyle olayı gerçekleştirenleri ve onların zihniyetlerini bir kez daha lanetliyor, olayda şehit olan şehitleri rahmetle ve minnetle yâd ediyoruz. Cenab-ı Allah, tüm şehitlerin üzerine gani gani rahmetini ve rızasını yağdırsın, onları Firdevs cennetlerinde iskân ettirsin. Bizleri de onların şefaatinden ve bereketinden mahrum etmesin, ömrümüzün sonuna kadar onların yolundan gitmeyi, bu yoldan ayrılmamayı ve bu yolda şehit olayı nasip etsin.
Cenab-ı Allah ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Alah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin! Bilakis (onlar) hayattadırlar. Fakat siz anlayamazsınız.” (Bakara: 154)
Evet, şehitler dünya hayatlarını hak yolunda feda ettikleri için Cenabı Hakk kendi lütf u kereminden onlara dünya hayatına benzer fakat kedersiz ve zahmetsiz bir hayatı, kabir âleminde onlara ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar fakat kendilerini daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar. Tam bir saadetle lezzet alıyorlar. Ölümdeki ayrılık acısını hissetmiyorlar.
Tarihe baktığımızda inançları uğruna Müslümanların maruz kaldığı işkenceler, ölümler ve katliamlar çok ibret vericidir. Allah birdir dedikleri için sünneti yaşamak istedikleri için din düşmanları tarafından her türlü zulme, işkenceye ve eziyete maruz bırakılmışlardır. Bu nedenle olsa gerek “Tarih tekerrürden ibarettir” demişler. Tevhitle şirkin, hayırla şerrin, iyiyle kötünün amansız mücadelesi Hazret-i Âdem Alehisselam’dan bugüne yeryüzünün dört bir köşesinde hep olagelmiştir. İnananlarla inkârcılar tarih boyunca hep bir mücadele ve bir kavga içinde olmuşlardır. İnananlar; iyinin, güzelin, hak-hukuk, adalet ve özgürlüğün hâkim olması için mücadele ederken inkârcılar ise şerrin, kötülüğün, fuhşiyatın ve dinsizliğin yayılması için çalışmışlardır.
Nübüvvet kervanına dâhil bütün peygamberler ve onlara inananlar bu mücadele vazifelerini en iyi bir şekilde yerine getirip insanları kulların kulluğundan bir tek olan Allah’ın kulluğuna, yalnızca O’nun ulûhiyetini kabul etmeye ve sadece O’na ibadet etmeye davet ettiler. Bu davetçiler verdikleri bu mücadele esnasında her türlü sıkıntı, eziyet ve işkencenin en çetiniyle baş başa kaldılar. Zira sıkıntı ve meşakkatler her davetçinin mutlaka karşılaşacağı engellerdir. Çünkü İslam’a davet, yeryüzünde Allah-u Teâlâ’nın hükmünü tesis etmeyi ve onunla hükmetmeyi hedeflemektedir. Bu hedef ise zalim ve zorbaların saltanatlarını temelinden sarsmaktadır. Bu nedenle zalimler önlerinde engel olarak gördükleri bu dinin mensuplarına karşı ellerinden gelen tüm düşmanlıkları sergilemektedirler. Zira zalimlerin ve din düşmanlarının bu dünyada en temel karakteristik özellikleri ve en iyi bildikleri şey; zulüm, işkence, öldürmek, yakmak ve yıkmaktır.
Yukarıdaki “Tarih tekerrürden ibarettir” sözüne atıf olarak tarihin her devrindeki zalim ve zorbaların ahlak ve karakterleri hep aynı olmuştur. Zulüm ve melanetlerini yaparken de bin bir türlü kılığa girerek ve her türlü hileye başvurarak yaparlar. Bu zalimler ve din düşmanları tarihin her döneminde yaptıkları katliamları haince ve kalleşçe yaptıkları gibi “SUSA KATLİAMI”nı da haince ve kalleşçe yaptılar. Olayı en ince noktasına kadar planlayarak, asker elbiselerini giyip asker kılığına girerek ve köydeki yandaşları vasıtasıyla “Bu gece askerler köye baskın yapacaklar” gibi yalan ve yanlış bir propaganda yaptılar ki herkes onları asker sansın, bilsin ve kimse onlara karşılık vermesin. Ayrıca bu olayda köydeki işbirlikçilerinden de her türlü yardımı alarak camiye, Allah’ın evine baskın yaparak orada Kur’an okuyan, Resulullah’ın (SAV) hayatını işleyen ve öğrenen 15 muvahhit Müslüman’ı önce asker edasıyla arama yapıp ellerini bağladıktan sonra kan kusan namlularını doğrultarak kurşun yağmuruna tuttular. Kimse kurtulmasın ve yaralılar olursa da onları kimse hastaneye götürmesin diye olaydan önce köydeki tüm arabaların lastiklerini de patlatmışlardı. Nitekim yaralananlar arasında hastaneye erken götürülemediğinden kan kaybı nedeniyle şehit olanlar oldu.
Sonuç itibarıyla olayda on Müslüman çok istedikleri ve arzuladıkları şahadete kavuşup şehit oldular. Beş Müslüman da ağır bir şekilde yaralandılar. Böylece tarih bir kez daha tekerrür etti ve zalimlerin kirli yüzü bir kez daha ortaya çıktı. Lanet olsun onların o kirli yüzüne!
“Jıboy zalimê xwînxarî bıji cehennem!” (Kan emici zalimler için yaşasın cehennem!)
Son olarak tekrar Susa Camii şehitlerine ve tüm şehitlere Cenab-ı Allah’tan rahmet dilerken onlara verdiğimiz sözü bir kez daha yineliyor ve onların yolunu Allah’ın izni ve inayetiyle sürdüreceğimizi-sürdürdüğümüzü zindandan, Yusufîlerin mekânından haykırıyoruz. Zalimler ve kan emiciler, onları şehit ederek yok edeceklerini sandılar. Ancak büyük bir yanılgıya düştüklerini ve büyük bir hüsrana uğradıklarını kendileri de gördüler-görüyorlar. Çünkü bugün artık milyonlar, geniş meydanlarda toplanıp şehitlerinin davasını haykırıyor ve emanetlerine sahip çıkıyorlar. Bu vesileyle Susa Camii tadilatının ve yeşillendirme çalışmalarının da büyük bir mutluluk ve büyük bir memnuniyetle yapıldığını duyduk. Emeği geçen herkese şükranlarımızı sunuyoruz. Allah onlardan razı olsun.
Selam ve dua ile…
Muhammed FİDANCI / Osmaniye T Tipi Kapalı Cezaevi