6 Şubatta Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler Şanlıurfa’nın da içinde bulunduğu 11 il ve ilçelerinde ülke tarihinde en fazla can kaybına neden olan depremler olarak kayıt altına alındı.
Şanlıurfa Harran Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mehmet Reşat Ceylan, depremlerden sonra ortaya çıkan kötü yaşam koşulları ve psikolojik travmaların ilerleyen süreçte ciddi enfeksiyon hastalıklarına sebep olabileceği konusunda uyarılarda bulundu.
Ceylan yaptığı açıklamada, depremin ilk günlerinden itibaren bozulan çevre koşulları ve hastaların yaşamış oldukları fiziki ve ruhsal travmaların ilerleyen günlerde birçok enfeksiyon hastalığının oluşmasına ve hatta yeterli önlemler alınmaz ise salgınlara dahi neden olabileceğine dikkat çekti.
"Su yetersizliği enfeksiyon gelişimini kolaylaştırmaktadır"
Deprem sonrasındaki dönemde ortam koşullarının bozulmasıyla birlikte çeşitli enfeksiyonların oluştuğunu ifade eden Ceylan, "Yaşanan bir depremden sonra ölümler ve travmalar ilk günlerde gelişmektedir. Bu akut dönemlerde başlangıçta enfeksiyon hastalıkları herhangi bir ölüm sebebi değilken, deprem sonrası dönemde ortam koşullarının bozulması ile çeşitli enfeksiyonlar gelişebilmekte ve depremden kurtulan afetzedeler enfeksiyondan kaybedilebilmektedir. Depremin sonucunda su ve kanalizasyon şebekelerinin tahrip olmasıyla beraber temiz ve kirli suların karışması, ayrıca elektrik ve gaz şebekelerinin hasar almasıyla birlikte temiz yiyecek ve su yetersizliği enfeksiyon gelişimini kolaylaştırmaktadır. Deprem sonrası kamplardaki kalabalıkların oluşturduğu hijyen sorunları bu olumsuz şartları arttırabilmektedir." dedi.
Ceylan, deprem sonrasında kısa ve uzun vadede ortam şartlarına göre oluşan enfeksiyon hastalıklarını şu şekilde sıraladı:
"Faz 1: Deprem esnasında (0-4. günler): Depremden etkilenenlerin kurtarıldığı ve afetle ilgili yaralanmaların ilk tedavilerinin yapıldığı dönemdir. Yaralanma bölgesinde enfeksiyonlar gelişebilir.
Faz 2: Deprem sonrası (4-30. günler): Bulaşıcı hastalıkların ilk dalgasının ortaya çıkabileceği dönemdir. Bu dönemde gıda kaynaklı ve/veya su kaynaklı enfeksiyonlar veya damlacık yoluyla bulaşan enfeksiyonlar görülebilmektedir.
Faz 3: İyileşme ve normale dönüş̧ dönemi (30 günün üzerinde): Uzun inkübasyon periyodu olan enfeksiyonların ve latent (geç, gizli) enfeksiyonların belirgin hale gelebileceği dönemdir. Bu dönemde, daha öncesinde afet bölgesinde sık görülen bulaşıcı hastalıklar, insanlar arasında salgına neden olabilir."
"Salgınlar genellikle deprem sonrası oluşmaktadır"
Enkaz altından yaralı çıkarılan kişilere mutlaka tetanoz aşısı yapılması gerektiğinin altını çizen Ceylan, "Deprem sonrası yaşam koşullarının düzelmesine kadar geçen akut dönemde özellikle enfeksiyonlar ve/veya salgınlar genellikle deprem sonrası 4-30. günler arasında oluşmaktadırlar. Bu süreç zarfında deprem bölgelerinin ve çadır-konteyner kentlerin mutlaka denetim altında olması gerekmektedir. Tetanoz, aşılanması yapılmamış veya eksik yapılmış kişilerde gelişebilecek en önemli enfeksiyonlardan biridir. Enkaz altından yaralı çıkarılan ve bu süreçte kirli toprak veya diğer materyaller ile yaralanan kişilere mutlaka tetanoz aşısı yapılmalıdır. " şeklinde konuştu.
"Su ve yiyecek kaynaklı enfeksiyonlar ilk sıralarda yer almaktadır"
Kanalizasyon sisteminin çökmesi durumunda hepatit A ve hepatit E vakalarında artış olduğunu söyleyen Ceylan, "İshal salgınları hijyen koşullarının bozulmasına bağlı olarak gelişen, su ve yiyecek kaynaklı enfeksiyonlar arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Doğal afetlerden sonra afetzedelerin kaldığı barınma kamplarında yaşanan ölümlerde en önemli neden ishal olup ölümlerin çoğunluğunun nedeni olmuştur. İshal salgınları genellikle kalabalık, hijyen koşullarının tam sağlanamadığı barınma kamplarında gelişebilmektedir. Bu barınma kamplarının yerleşiminin iyi planlanması, temiz su erişiminin iyi olması beklenir. Ancak afet koşullarında su şebekelerinin hasar alması nedeniyle suya ulaşımın azalması ve/veya suyun kanalizasyonla kirlenmesi sıklıkla yaşanan önemli bir sorundur. Bu durum da su kullanımını azaltmakta ve sonrasında da ishal salgınları görülmektedir. Ayrıca depremlerden sonra, kanalizasyon sisteminin çökmesi durumunda veya atık suların atılımı ile bozukluk olduğunda hepatit A ve hepatit E vakalarında da artışların olduğu da bildirilmiştir." diye konuştu.
"COVID-19 salgınının henüz bitmemesi salgının artışına neden olabilecektir"
Ceylan, sözlerine şöyle devam etti:
"Kalabalık ortamların oluşturduğu risklerden dolayı solunum yolları etkenlerinin bulaşması nedeniyle Grip, COVID-19, Kızamık ve Tüberküloz gibi hastalıklarda artış olabilmektedir. Özellikle beş yaş altı çocuklarda afet sonrası gelişen ölümlerde pnömoni (zatürre) ishalden sonra gelmektedir. Kalabalık barınma kampları, havalandırma koşullarının kötü olması, kötü beslenme ve özellikle havaların soğuk olması pnömoni riskini arttırmaktadır. COVID-19 salgınının henüz bitmemesi salgının artışına neden olabilecektir. Depremzedeler içerisinde kızamık aşısı olmayıp kızamığa duyarlı kişilerin çok olması durumunda kızamık salgınları da görülebilmektedir. Tüberküloz (Verem) da doğal afetlerden sonra saptanan diğer bir enfeksiyondur. Özellikle geç dönemde ortaya çıkan vakalar, afetzedelerin deprem sonrasında başka bölgelere taşınmalarına, deprem sonrası dönemde depremden önce almakta olduğu ilaçlarını deprem sonrasında teminindeki güçlüklere bağlı ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği bu vakaların ortaya çıkmasını hızlandırabilir.Uyuz da hijyen şartlarının bozulması ve kalabalık yaşam nedeniyle salgınlara yol açabilmekte ve önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır."
Doğal afetlerden sonra afetzedelerin yerleştirilmesinin iyi planlanması gerektiğine dikkat çeken Ceylan, "Kurulacak barınma kamplarının yeri, su kaynaklarına yakınlığı, seyyar tuvalet ve banyoların bu su kaynaklarına uzaklığı iyi planlanması gerekmektedir. Bunun yanı sıra temiz su varlığı ile beraber hijyen kurallarına uyulması ile su yolu ile bulaşabilecek enfeksiyon hastalıklarının önlenmesi mümkün olacaktır. Ayrıca sanitasyonun sağlanması bu aşamadaki önemli basamaklardan biridir." dedi.
Şanlıurfa Harran Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. İdris Kırhan da konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Hijyen burada çok önemli ve özellikle el hijyeni konusunda dikkatli olmak gerekir. Yemekten önce ve sonra, gıda hazırlarken, tuvalet öncesi ve sonrası ya da ellerde görülür bir kirlenme olduğunda ya da enfekte olduğunu düşündüğümüz bir eşyayla bir yüzeyle temas sonrası ellerimizi su ve sabunla yıkamamız gerekmektedir. Eğer bu mümkün değilse alkol bazlı dezenfektanlar ya da kolonya gibi alkol içeren sıvılarla, ıslak mendiller ile elimizi sık sık temizlemeyi tavsiye ediyoruz." ifadelerine yer verdi. (İLKHA)