Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, deprem travmalarının kişiye etkileri ve bu etkilerle başa çıkmaya yönelik değerlendirmede bulundu. Tarhan, ruhsal travmaların sonradan ortaya çıktığını, ilk başta travmanın iki hafta süren akut stres bozukluğu denilen dönemi olduğunu söyledi.
Travmayla yüzleşmeyi başarabilmek çok önemli
Bu dönemin genellikle 7-14 gün arasında sürdüğünü, bu dönemde aşırı deprem korkusu ve kaçınma davranışı görüldüğünü belirten Tarhan, "Şu anda bu davranış halen bölgede bulunanlarda devam ediyor. İnsanlar evleri sağlam olduğu halde giremiyorlar. Bazı ailelerde çocuklar bölgeyi terk etmiş, başka şehirlere gitmişler ancak aile büyükleri orada kalmış. Bunun örneklerini çok görüyoruz. Bu aslında faydalı bir şey. Travmadan kaçınmak değil de travmayla yüzleşip tolere edip hayatta kalmayı, buna rağmen kabullenip hayatta kalmayı başarabilmek önemli." dedi. Akut şok dönem geçtikten sonra artık burada normalleşmeye geçmenin beklendiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Buradaki kastettiğimiz normalleşmeye geçme denince ihtiyaçların karşılanması gerekiyor." dedi.
Toplum olarak iyi bir sınav verdik
Bundan sonra kişilerin "sığınacak limanım var, güvendeyim, temel ihtiyaçlarımı karşılıyorum" diyerek bundan sonrası için adım atmaları gerektiğini ifade eden Tarhan, "Böyle durumlarda kişi sığınacak liman arar. Burada o bölgedeki kişileri devletin yanında olduğunu hissetmek, toplumun yanında olduğunu hissetmesi, bu konuda davranışlarını bizzat görmesi ve yaşaması etkiler. Bu konuda biz toplum olarak iyi bir sınav verdik. Büyük bir fedakarlık var, bu konu yabancı basında haber de oldu. Bu aslında bizim toplumumuzun iyilikleri, Anadolu irfanını yaşatıldığı, o kültürel değer ve güzelliklerin yaşadığını, canlandığını ve harekete geçtiğini de görüyoruz. Bunu devam ettirmek gerekiyor. Bunun oradaki insanlara müthiş faydası var. Oradaki insanlara öyle tarif edilemeyecek güzel bir etkisi var ki o toprakları sevmeyi kalıcı olmayı sağlıyor. Terk etmemeyi sağlıyor. Bu yardımlaşma davranışı ve paylaşma davranışı..." ifadelerini kullandı.
Akut travmatik stres bozukluğu, üç senenin sonunda yüzde 25 devam edebiliyor
Deprem travmaları üzerinde daha önce yapılan araştırmalara da değinen Tarhan, "Kocaeli Gölcük depremi sonrasında bölgede yapılan önemli araştırmaların sonuçlarında üç senenin sonunda halen akut travmatik stres bozukluğu denilen belirtilerin yüzde 25 oranında devam ettiğini görüyoruz. Japonya’da 2011’de meydana gelen deprem sonrasında yapılan çalışmalarda da yüzde 12 oranında akut stres bozukluğunun devam ettiği tespit edildi. Travma sonrası stres bozukluğunda kişi sanki depremi iki üç sene önce değil de dün olmuş gibi yaşar. Devamlı o korkuyla yaşar. Flashback denilen yeniden yaşantılama denilen durum ortaya çıkıyor." diye konuştu.
Başa çıkma yöntemleri herkeste farklı
Kişilerin bu durumda çeşitli başa çıkma yöntemlerini kullandığını ifade eden Tarhan, kimilerinin alkol ya da madde kullanımına yöneldiğini söyledi. Amerika’da özellikle savaş sonrası travma yaşayan askerler arasında çok yaygın olarak alkol kullanımına rastlandığını belirten Tarhan, dini başa çıkma yollarının da kullanıldığını belirterek, "Bizde de böyle bir durum var. Biz de dini başa çıkma yollarını daha çok kullanma eğilimi var. Bütün dünyada insanların bazıları dini başa çıkma yollarını kullanıyor, bazıları pasif başa çıkma yollarını kullanıyorlar. Kendini işe ya da başka şeye vererek onu unutmaya çalışıyorlar. Travmayı unutmak değil, onu minyatürize etmeyi öneriyoruz." dedi.
İyileşmede sosyal destek çok önemli
Travmanın hatırasını bir kenarda yaşatıp ama normal hayata dönmek gerektiğini ifade eden Tarhan, "Bazı insanlar işte o travmayı mumyalaştırıyorlar. Devam ettiriyorlar. Bu da kişiyi işlevsiz hale geliyor. Kişide yeti yitimi oluyor. Bütün sosyal iletişimi bozuyor, verimi düşüyor, toplumdan kaçınıyor içine kapanık hale geliyor. Bunların olmaması için sosyal destek çok önemli. Kişilere psikolojik testler yapılıyor, tedavileri yapılıyor oldukça faydası oluyor ama ondan daha öncesi sosyal destek. Arkadaş grubu, komşuluk ilişkileri bu bağlamda çok değerli. Yakın ilişkilerde insanlar bu konuyla bir araya geldiklerinde kendilerini daha güçlü hissediyorlar ve o sosyal destekle daha iyi aşıyorlar. Biz toplum olarak bunu iyi yapabiliyoruz. Deprem bölgesindekiler için çok ciddi bir manevi destek var. En önemlisi moral desteğidir bütün bunların olumlu etkisi oluyor. Burada en büyük risk, depremzedelerin kendilerini yalnız hissetmeleri. Yalnız hissetmemeliler. En büyük psikolojik travma, terk edilmiş şekilde hissetmeleridir. Bu durum, depremin maddi yarasından daha çok acıtır insanları." uyarısında bulundu.
Dersler çıkarıp yeni yol haritası çizeceğiz
Kahramanmaraş ve Hatay’da yaşanan depremlerden 15 milyona yakın kişinin etkilendiğini, bu kişilerin ciddi travma mağduru olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Türkiye’nin geri kalanının da ikincil travmaya maruz kaldığını yani travmaya tanık olmuş gibi yaşadık diye tarif ettiklerini söyledi. O nedenle depremden muhakkak dersler çıkararak bundan sonra hayatımızı buna göre şekillendirmemiz gerektiğini ifade eden Tarhan, "Toplum olarak da 99 depremini unuttuk ve onun aynısını yaşıyoruz şu anda. Bunu unutmayacağız ama bununla da yaşamayacağız. Devamlı bunu konuşarak yaşamayacağız ama unutmayıp dersler çıkararak hayatımıza yeni bir yol haritası çizmemiz gerekiyor. Bu B planımız olmalı. Bizler benzerini bir daha yaşamamak üzere buradan da derslerimizi çıkarmalıyız." dedi.
Tüm Türkiye ders çıkarmalı
Afet gibi durumların tıpkı krizlerde olduğu gibi bir tehdit bir de fırsat boyutu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Kocaeli depreminden sonra bir istatistik gördüm. Türkiye’nin geneline göre o bölgede insanların kişi başı gelirleri çok daha hızlı artmış. O travma onları yeniden yapılandırmaya, daha çok çalışmaya itmiş ve tembellikten uzaklaştırmış. O bölgedeki gelişmişlik seviyesini arttırmış yani Kocaeli bölgesinde 20 sene sonra o bölge ders çıkarmış bundan büyük ölçüde ama Türkiye’nin geri kalanı ders çıkarmamış yani onun için burada da budepremden sadece Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman gibi depremden etkilenen bölgeler değil bütün Türkiye olarak ders çıkarmalıyız." değerlendirmesinde bulundu.
Çocuklara ümit ve yeni bir yol olduğu duygusu verilmeli
Son yaşanan deprem felaketlerinden sonra olayın kabullenilmesi gerektiğini ancak gelecekle ilgili mutlaka planlamaların da yapılması gerektiğini vurgulayan Tarhan, "Mutlaka B planı yapıp yeniliği oluşturacağız. Özellikle çocukların ümit duygusunu elinden almamak gerekiyor. Bunu çocuklardan alırsak, ümitsiz ve karamsar konuşursak bu en büyük zararı çocuklara verir, çocukların gelişen ruhunu yaralamış olur. Travma yaralamaz ama o olumsuz durumlar yaralar. Çocuğa doğru olmayan şeyler söylendiği zaman güven zayıflar. Çocuğa ölümle ilgili beyaz yalanlar söylememek gerekiyor. ‘O uzun bir yolculuğa çıktı hayat yolculuğuna ölümden sonraki hayatta. O gelemeyecek ama biz ileride ona kavuşacağız, ona gideceğiz’ tarzında yaklaşım önemli." dedi.
Tarhan, çocuklara ümitsizliğe düşmeden seçenek, ümit, yeni bir yol, yeni bir çıkış olduğu duygusunun verilmesi gerektiğini de söyledi. (İLKHA)