Onikişubat ilçesi Şehit Abdullah Çavuş Mahallesi'nde yer alan ve yaşanan depremlerde az hasar gören Sara Sitesi'nin alt katındaki mağazanın sahibi Cengizhan Kabul, "Herkes gibi biz de depreme evimizde yakalandık. Pazar günü kar yağmıştı, pazartesi günü de bundan dolayı okullar tatil edilmişti. Biz bir sarsıntı ile uyandık. Eşimle göz göze geldik, şükürler olsun bir panik yaşamadık. Eşim küçük kızımın ben de büyük kızımın yanına gittik. Sonra büyük kızımın odasında buluştuk. Dördümüz yumak olup bazanın dibinde bekledik. Sonra elektrikler gitti. Durmasını bekledik ama durmadı, ben artık ne olacaksa olsun diye içimden geçirmedim değil. Sonra herkes gibi panikle merdivenlerden aşağı indik. Bütün komşularla evimizin yanındaki boş bir arsada toplandık. İlk başta neyin ne olduğunu anlayamadık. Elektrik yok, telefon yok, hiçbir şey yok. Bir dünya bina yıkıldı. Herkes eşinin, dostunun, ailesinin enkazının başına gitti. Çok zor bir süreçti. Hava şartları açısından, kar ve yağmur zorladı. Mahşer günü gibiydi, Allah kimseye yaşatmasın." ifadelerini kullandı.

"Gördüğümüz manzara korku filmi gibiydi"

Cengizhan Kabul

Kabul, sözlerine şöyle devam etti.

"Depremin ilk günü akşama doğru bir dükkanım olduğu, mağazamın ne durumda olduğu aklıma geldi. Eşim doktor, deprem günü arabadaydık. O da hastaneye gitmesi gerektiğini söyledi. Sabah hastaneye zor bela gittik. Giderken gördüğümüz manzara anlatılmaz, korku filmi gibiydi. Herkes feryat, figan içinde. Eşimi hastaneye bıraktım. Ondan sonra mağazaya geldim. Mağazada hiçbir şey kalmadığını, her şeyin yıkıldığını kabullenmiştim. Tek beklentim, kapı ve penceremin sağlam olmasıydı ki herhangi bir yağma olmasın. Mağazaya geldiğimde kapı ve pencerenin sağlam olduğunu gördüm. İçeri girdim, o anın heyecanıyla bir şey anlayamamışım, baktığımda hiçbir şey yoktu. Elektrikleri kapatıp kapıyı kilitledim ve çıktım. Böyle bir sarsıntıda bu mağaza nasıl sağlam kaldı diye düşünmemiştim.

Bir 4-5 gün Kahramanmaraş'ta kaldıktan sonra Ankara'ya biraz kafa dinlemeye gittiğimizde, karşı enkazda bir yakın olan abimiz burayı paylaşmış sosyal medyada. Onun aracılığıyla biz de gündeme geldiğini anladık. Arayanlar, soranlar, dua edenler çok oldu. Bize kızanlar da oldu. İnsanların aklıyla oynamayın, gidip mağazayı düzelttiniz, niye reklam yapıyorsunuz gibisinden söylediler. Benim reklama ihtiyacım yok şu an için. Zaten buraya gelip görseler ki siz görüyorsunuz o dönemde bu dönemde kim mağazasına girerdi, sağını solunu düzeltirdi, kimin aklına gelir böyle bir şey. Hepimiz canımızın derdindeyiz ki hiçbir yere dokunmadım, bu şekilde bekliyorum. Sırf açma sebebim de alışveriş beklentim yok. Hem bana hem buradaki halka bir moral olsun, esnafların açması lazım, sağlam olan esnafların açması lazım, burada hayatın bir an önce eskisi gibi olmasa da normale dönmesi lazım artık. Göründüğünden büyük kayıplar var. Bunu el birliğiyle atlatacaksak, bir şekilde ucundan tutup başlanması lazım. Ben de bu düşünceyle çocuklarımı Ankara'da bırakıp geldim. Geldim mağazamı açtım, gelen giden olmuyor. Alışveriş umurumda değil, bir çatal bile satılmasın. Ama gelip geçen insanlar mağazanın açıldığını görsünler. Benden cesaret alıp yan taraf açsın, ondan cesaret alıp diğer taraf açsın. Bir an önce normale dönelim, buna ihtiyacımız var."

Kabul, "Mağazayı açtım, hasarım var ama bunu denizde bir damla olarak görmüyorum. Çünkü birçok insanın evleri, binaları yıkıldı. 4-5 milyonluk bir ürünüm varsa, kırılan bir 3-4 bin liradır. Dediğim gibi bunu da hasar olarak görmüyorum. Keşke bütün ürünlerim yıkılsaydı da bu felaket yaşanmasaydı." şeklinde kaydetti. (İLKHA)