Mustafa Karakaş
Adıyaman oldukça küçük bir şehir… Hani deyim yerinde ise ev taşıma işinde hamal tutmayı neredeyse sadece yabancıların ve memurların yaptığı bir şehir…
Bir ev taşınacaksa akraba eş dost yardımlaşır ve o ev taşınır…
Depremden sonra insanlar ister istemez hasar gören evlerden ayrılmak istiyor ama artık eş dostla bu iş olacak gibi değil!
Çünkü neredeyse herkes hasarlı… Herkes yaralı…
İster istemez bu taşıma işi şirketlere havale ediliyor…
Şirketler ise öyle vicdansız ki!
Diken’in özel haberine göre Adıyamanlı Naci Engin İldan evinden beyaz eşya, oturma grubu, iki çalışma masası ve çocuk yatağı, bir televizyon ve sehpayı taşıtmak için 8 bin lira ödedi.
İlgan “Adıyaman’ı önce deprem vurdu, şimdi de taşıyıcılar. Evini vinçle indirmek 10 ila 15 bin liradan başlıyor. Süre sadece 45 dakika ve bu sürede ne alırsanız. Bu fiyatlar yarın 20 bin liraya kadar çıkar. Yetkilileri göreve davet ediyorum.” diyor.
Düşünebiliyor musunuz 45 dakikalık bir iş için 20 bin lira isteyebilecek kadar bir gözü dönmüşlük. Benzer hikayeler diğer şehirlerde de yaşanıyor.
Depremden önce Hatay’dan İstanbul’a ev taşımanın bedeli 18-20 bin lira iken deprem sonrasında 40 bin liraya çıktı.
2 bin liralık şehir içi nakliye 10 bin lira oldu.
Gaziantep’te valilik taşıma işine sınırlama getirdi.
Gaziantep Valisi Davut Gül, "Maalesef bazı ahlaksızlar depremzedeleri sömürmek istiyor" paylaşımında bulundu ve nakliyede üst sınır uygulamasına geçildi.
Şehir içi nakliyede üst sınır 6 bin lira.
Şanlıurfa valiliği de aynı uygulamayı hayata geçirdi.
Kahramanmaraş valiliği sosyal medya hesabındaki paylaşımında “İl içi ve dışı ev eşyası taşımalarının rayiç bedel üzerinden yapılması zorunludur. İlimizde yaşanan deprem nedeniyle fırsatçılık yapan şahıs ve firmalar hakkında gerekli her türlü idari yaptırım uygulanacaktır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.” İfadelerini kullandı.
Hatay valiliği de vatandaşı koruma amaçlı bir paylaşımda bulunmuş. Yani Hatay’da taşıma bedeli fahiş oranda olamayacak ama
Adıyaman Valiliği bu konuda hala sessiz!
En azından haber hazırlanırken bu yönde herhangi bir açıklamada bulunulmamıştı.
Korona sürecinde maske ile başlayan karaborsacılık, açgözlülük maalesef deprem gibi sarsıcı bir felakette bile sürüyorsa geleceğimiz adına ciddi kaygılar taşımalıyız.
Mahalle baskısının olduğu zamanlarda insanlar böylelerine “yaptığından utan” der, selamı sabaha keser toplumsal bir ceza verirdi.
Toplumsallaşma düzeyimiz gün geçtikçe yok oluyor.
Madem Avrupalı oluyoruz madem asrileşiyoruz hiç değilse onlarınki gibi bir devlet ve hukuk mekanizmamız olsun.
Devlet vatandaşa zulmedene anında sert ve caydırıcı olmayı artık öğrenmelidir.
Evi yıkılan vatandaş “nerede bu devlet” demesin mi?
2 bin liraya taşınması gereken evi taşıttırmak için 20 bin lira veren vatandaş elbette avazı çıktığı kadar “nerede bu devlet” diye bağıracak. Çünkü kamusal alanı denetleme işi devletin işidir vatandaşın değil