Hijyen, insan hayatının her döneminde olduğu gibi hamilelik döneminde de son derece önemlidir. Uzmanlar bu dönemde temizlik için kullanacak ürünlerin, doğal ürünler olmasının bebek ve anne sağlığı için en doğru olanı olduğunu belirtiyor.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Saliha Eroğlu, konu hakkında İLKHA muhabirine konuştu.
"Bir enfeksiyonun ilk 3 ayda yaptığı ile son üç ayda yaptığı aynı olmuyor"
Temizlik malzemelerindeki kimyasalların hem deriden hem de nefesle anneye geçtiğini belirten Eroğlu, "Kimyasal maddelerin tam olarak ne yaptığı da bilinmiyor. Fakat birçoğunun hücreyi, DNA'yı zayıflattığı, hücreye toksik etki yaptığı, enflamasyon oluşturduğu… Özellikle fenoller, fitatlar; bunlar kronik sürede aslında yakın zamandaki bir toksisite için çok yüksek doz kullanmanız gerekir. Bunlar kronik bir zehirlenme yapıyor. Bir de bizim ülkemizde biraz temizlik hastalığı var; çamaşır suları mesela. Çamaşır suyu ile tuz ruhu karıştırırsanız zaten ciddi zehirliyor, akut zehirlenme yapıyor. O bebeği öldürebilir mi? Çok yüksek doz olursa tabi zarar verebilir. Bir de gebelikte bizim için ne önemlidir? İlk 3 ay, orta 3 ay, son 3 ay bir maddenin veya bir enfeksiyonun ilk 3 ayda yaptığı ile son üç ayda yaptığı aynı olmuyor. Şimdi bütün toksik maddelerde gebeliğin haftası önemli artı miktar önemlidir." dedi.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Saliha Eroğlu
"Gebelere kimyasal içermeyen deterjanlar öneriyoruz"
Deterjan elde egzama tipi hastalıklara da yol açtığını belirterek derinin insan vücudunda önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Eroğlu, "Aslında biz deriyi önemsemiyoruz ama insan bedenindeki en büyük organ deridir. Deri; bilgiyi taşır, algılar, dokunma bilgisi var duyu bilgisi var, artı maddenin içeriği alır. Oysa biz gebelere ise kimyasal içermeyen deterjanlar öneriyoruz." şeklinde konuştu.
"Temizlik tabii çok önemli ama kimyasal nedeniyle de immun sistemini zayıflattığı için hastalandırıyor"
Deterjanlardaki kimyasalların etkisinin kronik olduğunu belirten Eroğlu, "Etkisi kısa süreli çok olmuyor. Yeni doğan bir bebeğin kanında 200 tane zararlı kimyasal gösterilmiş, yapılan bir sürü çalışma var. Bir hocamız; 'Yeni doğan bebekler eski zamana göre 40 yaşındaki insan hücresi ile doğuyorlar artık' diyor. Gerçekten bir annede olan genetik hastalık, yeni nesilde 20 yıl önce çıkıyor. Kimyasallar da çok fazla; havada var, benzinde var, sularda var, su borularımızda var. Her yerden toksin bir şekilde bize geliyor. Temizlik tabii çok önemli ama kimyasal nedeniyle de immun sistemini zayıflattığı için hastalandırıyor. Mesela ben bir bölgede çalışmıştım; o bölgede insanlar pek kimyasal deterjan kullanmıyor, temiz değiller. Şöyle diyeyim, sabun için sandıktan sabun çıkarabilecek kadar temiz değiller ama o bölgede hastalık yoktu. Kimyasal maddeler, deterjanlar bebek ve anne sağlığında kronik sürede uzun süreli etki verir. Böyle aldım hemen o gün zarar vermesi için çok yüksek dozu almanız gerekir. Onun haricinde yavaş yavaş zehirler. Yani diziyi kendiniz anlamazsınız. Mesela sigara da öyledir sigara da yavaş yavaş zehirler. Bir gün sigara içtim ölürüm, diye bir şey yok. Ama ne yapar? İmmun sistemi bozar, toksik madde üretir hücreyi bozar, solunum sistemini bozar, kanserlerin oluşumunu arttırır." diye belirtti.
"Gebelikte içilen sigara bebeğin gelişimi yavaşlatır"
Gebelik döneminde sigara içilmesi hakkında konuşan Eroğlu, "Kişi için mesela bebek çok önemliyse sigara o kadar önemli değil ise gebe kaldığı gibi 'pat' diye sigarayı bırakan bir gebe grubu var. 20 tane sigara içiyorsa bile sıfır tane sigara düşebiliyor çünkü onun için bebek daha önemli. Tabii bırakması iyi, bıraktığı halde daha önceden içtiği sigaranın getirdiği toksik etki devam ediyor yalnız. Yani genel kitaplar; yedi yıl kadar bir süre geçmesi gerekir diyor. Sigara ne yapar? Gelişme geriliği yapar yani bebeğin gelişimi yavaşlar. Yoksa anne karnında ölüm, sigara açısından çok ispatlanmış bir şey değil. Alkolle ilgili sıkıntılar var ama ülkemizde alkol bağımlısı olan anne pek yok Allah'a şükür. Ama ülkemizde sigara bir problemdir." kelimelerini kullandı.
"Annelik akılla yapılacak bir şey değildir, annelik duyguyla yapılan bir şeydir"
Pasif içici ile aktif içicinin vereceği zararın hemen hemen aynı olduğunu sadece pasif içicide duygusal bir bağın olmadığının altını çizen Eroğlu, "Burada erkeklerin tabii anlayışlı olup odadan çıkmaları, dışarıda içmeleri belki daha uygun. Ne olacak gibilerinden önemsemiyorlar biraz. Çevredeki insanlar dikkat edecek burada; kadın belki dışarı çıkamayacak, gebe zaten biraz hassas veya düşünemeyebilir. Gebelerin aklı çok sağlıklı olmaz. Yani gebeler daha duygusal olur. Bir hocamızın sözü var; 'Allah gebelerin aklını almıştır' der. Çok akıllı değillerdir yani yanlış anlamasınlar da daha duygusaldırlar, farklı algılarlar. Bu gebeliğin getirdiği iyi bir şeydir, kötü bir şey değildir. Çünkü bebek doğduğu zaman konuşmayacak, etmeyecek birde annelik akılla yapılacak bir şey değildir, annelik duyguyla yapılan bir şeydir. Yani çok aklı olan hatta doğurmaz. Bunu şimdi anne olanlar bilir; bütün gece uyumuyorsunuz veya gebeliğin baktığınızda yük yani zor, doğum zor, arkasından bebek uyumuyor. Bebeğin bir bakımı var. Ama Allah öyle bir sevgi veriyor ki çocuk olsun ya doktor doktor geziyorlar. Yani baktığınızda bu sevgiyle yapılan bir şeydir." ifadelerini kullandı. (İLKHA)