Ergenlik döneminin başlangıcı cinsiyete göre farklılık göstermektedir. Ortalama olarak erkeklerde 10-15, kızlarda ise 9-13 yaşları arasında ergenlik dönemi başlamaktadır. Yapılan araştırmalar yüzde 95 bu yaş aralıkları arasında ergenliğin başladığını belirtse de geri kalan yüzde 5'lik dilimde daha erken ve daha geç ergenliğin başladığı da bilinmektedir. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olan ergenliğin 22-24 yaşa kadar devam ettiği görülmektedir.

Ergenlik dönemindeki çocuk için kendisine karşı dürüst davranılmasının çok önemli olduğunun altını çizen Sunar, herhangi bir konuda samimi davranmamak, çocuğu kandırmaya çalışmak, eksik bilgi vermek çocuğun anne babasına olan güveninin sarsılmasına sebep olabileceğini söyledi.

"Ergenlik dönemi çocukluktan yetişkinlik sürecinin yaşandığı bir ara dönemdir"

Sunar, "Öncelikle ergenlik döneminin özelliklerini bilmek lazım. Ebeveynler eğer ergenle iletişim kurmak istiyorlarsa bu dönemin özelliklerinden de haberdar olmaları gerekiyor. Ergenlik dönemi çocukluktan yetişkinlik sürecinin yaşandığı bir ara dönem olarak tanımlayabiliriz. Bu dönemde çocuklar hem fiziksel hem de psikolojik olarak çok farklı değişiklikler yaşayabiliyorlar. Fizyolojik olarak bedensel değişikliğin yaşandığı ve hormon dengesinin bir anda değiştiğini görüyoruz. Daha önceki süreçten farklı olarak aslında ergenlik dönemindeki en büyük değişim, hormon sürecinin değişmesi. Buna bağlı olarak da ergenlikte psikolojik olarak da farklı değişimler oluşabiliyor." dedi.

"Ergenlik dönemi duyguların daha çok ön planda olduğu bir dönemdir"

Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bir Hadis-i Şerifte 'Bluğ çağı deliliğin bir şubesidir' buyurduğunu belirten Sunar, "Delilikten bir şubedir demesinin sebebi ergenlerin muhakeme güçlerinin çok fazla olmadığını mantıklı kararlar vermediklerini görüyoruz. Ergenlik dönemi duyguların daha çok ön planda olduğu bir dönemdir. Yani bir ergen duygularıyla düşünüyor. Yetişkinler daha çok mantıklı kararlar verirken genelde ergenlerin duygularıyla karar verdiklerini görüyoruz. Duygularıyla da karar vermelerine bağlı olarak da öfkelerinde, sinirlerinde, mutluluklarında ani değişimler yaşadıklarını görüyoruz. Öncelikle ebeveynlerin bunların farkında olmaları lazım." ifadelerine yer verdi.

"Ergenlik dönemindeki çocuğumuza güven ve sevgimizi çok fazla hissettirmemiz gerekiyor"

Psikolojik Danışman Seval Sunar

Konuşmasının devamında Sunar, şunları aktardı:

"Bu süreci çok iyi bildikten sonra ergenle nasıl iletişim kurarız ya da ona karşı yaklaşımımız nasıl olmalı dersek öncelikle her insani ilişkide olması gereken güven ve sevgidir. Ergenlik dönemindeki çocuğumuza güven ve sevgimizi çok fazla hissettirmemiz gerekiyor. Bu sevgi yapmacık bir şekilde değil ya da bir anda oluşabilecek bir şey de değil. Çocukluk döneminden itibaren gelen bir süreç. Her şeye rağmen 'eğersiz' sevdiğimizi çocuğa hissettirmemiz lazım. Sonuçta çocuk bizim çocuğumuz hatalar yapabilir yanlışlar yapabilir. Bizim istemediğimiz ahlak ve değerlerimize ters bazı davranışlarda bulunabilir. Tüm bunlara rağmen anne baba sükûnetini ve sakinliğini korumalı. Her ne olursa olsun 'sen bizim çocuğumuzsun biz seni seviyoruz' mesajını çocuğa verebilmemiz gerekiyor. Bu sevgiyi verirken güven de çok önemlidir. 'Her zaman yanındayız sana güveniyoruz' mesajını da verebilmek lazım. Bunu en çok yaşadığımız büyük problemlerde açığa çıkarabiliriz. Yaşadığımız herhangi bir problemde 'senin yanındayız' mesajı sevgi ve güven ilişkisi varsa yerini bulur. Yoksa maalesef ergen ve ebeveyn arasında uzaklaşmaya sebep olabiliyor."

"Model olmak en güzel öğretim şeklidir"

Ergenlerin duygularının anlamaya çalışılması gerektiğini belirten Sunar, "Ergenlerin duygularını yargılamayalım ve eleştirmeyelim. Bu süreçte ebeveynler çocuklarını eleştiriyorlar. Yapılan araştırmalar da onu gösteriyor. Anne babaların takdir edici cümlelerden daha çok eleştiri cümleleri kurduklarını görüyoruz. Özellikle duygularını yargılamadan anlamaya çalışıp yanlış duygunun yerine yeni bir duygu koyacağız. Öfkelendiği zaman bu öfkesini nasıl ifade etmesi gerektiğini model olarak anlatmaya çalışırsak daha çok etkili olur. Ebeveynler olarak daha çok söylemler üzerinden ya da dayatmalar üzerinden bazı şeyler üretmeye çalışıyoruz. Model olmak en güzel öğretim şeklidir. Buna dikkat edelim." dedi.

"Çocuğumuzun tüm hayatı boyunca iyi bir iletişim geliştirirsek o ergenlik sürecini en az zararla atlatırız"

Bir ergen ile olan iletişimin, ergenlik sürecine girdiği an değil ergenlik döneminden önce başladığını hatırlatan Sunar, "Çocuğumuzun tüm hayatı boyunca iyi bir iletişim geliştirirsek o ergenlik sürecini en az zararla atlatırız. Çünkü illaki bir sıkıntı yaşayacağız. Çocuğun çok pasif olması da çok aktif olup bizi zorlaması da bir sıkıntıdır. Bunu belirleyen süreç tamamen anne babanın çocuğuyla öncesinden de olan iletişimidir. Buna dikkat etmek lazımdır. Mesela çocukla bolca sohbet etmek çok önemli. Anne babalar olarak bazen arkadaşlarımızla yaptığımız arkadaş muhabbetini çocuklarımızla yapmıyoruz. Çocuğunuzla sohbet edin dediğimiz zaman okuldaki durumu derslerini sormak sohbet olmuyor. Çocuğa ayıracağımız özel sohbet ortamları oluşturmak bu yemekte olur ya da televizyon ve telefonların bir kenara bırakıp ailece yapılan sohbetler olabilir. Mutlaka sohbet etmeniz lazım. Çocuğun böyle bir ihtiyacı var ve bunu çocuklar başlatmıyorlar. Anne babaların sohbet ortamı oluşturup başlatmaları lazım." şeklinde konuştu.

"Aile olarak kurallarımız olacak ama dayatmadan uygulamaya koymamız lazım"

Devamında Sunar, şunları dile getirdi:

"Anne babalar aile olarak kurallarımız olacak. Bu kuralları belirledikten sonra dayatmadan uygulamaya koymamız lazım. Kuralları çocukla birlikte aile ortamında belirlememiz lazım. Bizim en çok yaşadığımız problem tutarlı olmamak. Kural koyduktan sonra tutarlı olmak çok önemli. Tutarlı bir şekilde bizim bu kuralları devam ettirmemiz lazım. Maalesef en çok yaptığımız hatalardan bir tanesi örneğin telefon suresiyle ilgili bir kural koyuyoruz herhangi ani oluşan bir durumda bu kuralı bozabiliyoruz. Tutarlı olursak bu kurallar evde işlevsel bir şekilde devam edecektir. Anne babanın da mutlaka bu konuda eksiklikleri olabilir. Bunları tamamlama yolunda da bir öngörüsü olması lazım. Eksikliklerim varsa ya da bu konuda danışmanlık almam gerekiyorsa bu konuda danışabileceğim bununla ilgili bilgi alabileceğim yerlere başvurmam gerçekten iyi olur."

"Öğretmenler öğrenciyle güven ve sevgiye dayalı bir ilişki kurmalıdır"

Ergenlikte sadece anne baba ile etkileşim halinde olmanın yetmediğini eğitimcilerin de buna dahil olduğunu belirten Sunar, "Bu noktada öğretmenler ne yapmalı? Öğretmenler, öncelikle ergenlik sürecinin özelliklerini çok iyi bilmesi lazım. Ergen bu süreçte ne yaşıyor ne hissediyor. Hangi duygulara sahip ve duygu değişkenliğini çok iyi bilmesi lazım. Buna göre iletişim kurması lazım. Anne baba için verdiğimiz tavsiyeler, öğretmeler için de geçerli. Öğretmenler öğrenciyle güven ve sevgiye dayalı bir ilişki kurmalıdır. Ergenlik döneminde duygular inişli çıkışlı olabiliyor. Bazen öğretmeler bu duyguları çok fazla ciddiye alabiliyor. Çok fazla ciddiye almadan ama gözlemi de bırakmadan öğrenciyle güven ve sevgiye dayalı onu anlamaya yönelik bir ilişki kurmaları öğrenciyi anlamaları açısından da iyi olacaktır." şeklinde tavsiyelerde bulundu. (İLKHA)