Aylık olarak okuyucusuyla buluşan ve yazar kadrosunda sadece genç yazarların olduğu gençlik dergisi Söz ve Kalem, Şubat sayısında 'sanal gıybet' konusunu işledi.
Birbirinden farklı içeriklerin olduğu dergide; analiz, tarih, öykü, gezi yazısı, kütüphaneden notlar, hukuk, dizi film öneri ve bilim ve teknolojiye dair önemli yazılar yer alıyor.
Söz ve Kalem dergisi, matbu olarak okuyucuyla buluşmanın yanı sıra, dileyen okuyucular derginin dijital haline de ulaşabiliyor.
Dergi, bu ay okuyucularına Şehit Malcom-X posteri hediye ediyor.
"Lisan (dil) Allah'ın belirlediği ölçünün dışında yalan, iftira ve gıybet gibi kötü şeyler için kullanılırsa işte o zaman bu haslet kişiyi cehenneme sürükler"
Allah'ın insanoğluna bahşettiği tüm haslet ve kabiliyetlerin bir yönüyle nimet diğer bir yönüyle insan için bir afet olabileceğine dikkat çekilen dergide, "Bu durum insanın sahip olduğu hasletlere nasıl baktığı ve nasıl kullandığı ile alakalıdır. Dolaysıyla Allah'ın bize vermiş olduğu haslet ve yetenekler bizim kullanım şeklimize göre nimet veya afete dönüşmektedir. Allah'ın bize verdiği her nimet bize ayrı bir külfet yüklemektedir, hiç şüphesiz bu külfet ve sorumluluğun en önemlisi verilen nimetin şükrü ve bu nimeti Allah'ın istediği ve razı olacağı şekilde kullanmaktır. Bu durumda bize düşen sahip olduğumuz tüm kabiliyet ve hasletleri Allah'ın belirlemiş olduğu kurallar çerçevesinde kullanmak. Aksi durumda bizim için nimet gibi görünen her şey öte dünyada bizim afetimiz olacaktır. Lisan yani konuşma kabiliyeti de Allah'ın bize bahşettiği en kıymetli nimetlerdendir. Kişi sahip olduğu bu hasleti Allah'ın belirlemiş olduğu ölçüde kullanır, Allah'ın dinini ve ahkamını yaymak için kullanırsa bu haslet ona cennetin yolunu açar. Ama Allah muhafaza bu haslet Allah'ın belirlediği ölçünün dışında yalan, iftira ve gıybet gibi kötü şeyler için kullanılırsa işte o zaman bu haslet kişiyi cehenneme sürükler. Müslümanlar her ne kadar kendilerini yalan ve iftiradan sakındırsa da Gıybet konusunda bu denli hassas olmayabiliyor. Ne var canım, zaten onda olan bir şeyi konuşuyoruz; yaklaşımı ve düşüncesi bir başkası hakkında konuşma özgürlüğü olduğu anlayışını doğurabiliyor ki zaten gıybet de budur." denildi.
"Ceza ve kötülük açısından günahın sanalda veya reel hayatta yapılması arasında hiçbir fark yoktur"
Eskiden köy meclislerinde, kalabalık aile ve arkadaş ortamlarında gıybet yapıldığına, insanların eksik ve hatalarının herkesin içinde konuşulduğuna zaman içinde teknolojinin gelişmesi, insanların bireyselliğe alışması ve sohbet ortamlarının sanala dönüşmesi bu günahın sanal ortama kaydığı belirtilen dergide, "Her şeye yorum yapma, her konu hakkında bir şey söyleme, her şahıs hakkında bir fikre sahibi olmaya çalışma ve sair dijital hastalık yüzünden günahın seyri ve şekli değişmiş durumdadır. Ancak şu bir gerçektir ki ceza ve kötülük açısından günahın sanalda veya reel hayatta yapılması arasında hiçbir fark yoktur. Sanal ortamda, müstear isimlerle söylenen yalanların, atılan iftiraların ve yapılan gıybetlerin gerçek hayatta yapılan ile hiçbir farkı bulunmamaktadır. Bu kötülüğün, bu günahın işlenmesinin nedeni elbette ki dilin terbiye edilmemesindedir. Dilin terbiyesi kalbin terbiyesine bağlıdır, zira dil kalbin tercümanıdır. Kalbimizi Allah'ın korkusuyla terbiye edersek dilimiz de Allah'ın korkusundan dolayı O'nun hoşlanmayacağı şeyi söylemez. Eskiler, 'Küpte ne varsa, dışarıya o sızar.' demişlerdir. Yani dilin dışarı vurduğu şeyler aslında kalpte olan şeylerdir. Dolaysıyla Allah'ın tiksindirici bir günah olarak gördüğü Gıybetten uzak kalabilmemizin yolu öncelikle kalbimizi ve ardından dilimizi terbiyeden geçer." ifadelerine yer verildi. (İLKHA)