Doğruhaber / Cuma Karakoç
 
Hasan el-Benna`nın 1928 yılında yedi arkadaşıyla beraber kurduğu İhvanü`l-Müslimin hareketi kısa zaman içinde milyonlarca üyesi olan bir hareket haline geldi. Benna’nın en büyük hayali sömürge haline gelen İslam toplulukların zilletten kurtulmasıydı.

Hasan El Benna’ya göre Müslümanların geri kalışının en büyük sebebi Ümmetin Kur`an ve Sünnet ‘ten uzak bir hayat yaşamasına bağlıyordu.

Hareket kısa zaman içinde sınırları aşan bir aşamaya varınca Mısır cuntası tarafından yasa dışı ilan edilerek ülke içindeki bütün resmi kurumları kapatılma yoluna gidildi. Hareketin yasaklanmasının asıl sebebi Hasan El Benna 1947 yılında bazı mücahitlerin Filistin’e göndermesiyle patlak verdi. Terör devleti israil karşısında elde edilen zaferler sonucu eteği tutuşan İsrail, ABD, İngiliz, işbirlikçi Arap diktatörleri oldukça rahatsız oldular.

1947’den sonra Kral Faruk İngilizlerle iş birliğine giderek İhvanın önde gelen tüm şahsiyetlerini yakalayarak onları en ağır işkenceden geçirdi.

Kral Faruk İhvanın önde gelen tüm şahsiyetlerini tutuklamasına rağmen kâbus dolu rüyalar görmekten bir türlü kurtulamadı. Hareketin lideri olan Hasan El Benna dışardaydı.
 
Karal Faruk bu sıkıntılar içinde boğuşurken bütün şer güçler bir araya gelerek krala desteklediklerini açıkladılar. Bu desteği gören Kral Faruk, Hasan El Benna’nın öldürmesi için yedi kişilik bir suyu kast timi oluşturdu. Bu tim İhvanın Ofisi önünde Hassan El Benna’yı kurşun yağmuruna tuttular.

Şehadeti dört gözle bekleyen Hasan El Benna ağır yaralı bir şekilde hasta haneye kaldırıldı. Hasan El Berna kan kaybetmesine rağmen Tağuti rejim, doktorları baskı altında tutarak Hasan El Benna’ya tedavi etmelerini engelledi. Üstat Hassan El Benna kan kaybından dolayı şehadet şerbetini içerek gözlerini yumdu.

Hasan El Berna’dan sonra harekete en büyük darbe 1954`te Cemal Abdülnasır`a yönelik suikast girişiminden sonra, İhvan’nın altı lideri vatana ihanet suçundan idam edildi ve hareket şiddet yoluyla bastırıldı.

Cemal Abdül Nasır`a düzenlenen 1954 tarihli suikast girişimi nedeniyle birçok Müslüman Kardeşler üyesi gibi hareketin içinde aktif rol alan Seyyit Kutup da tutuklandı. Yargılama sonunda Seyyid Kutub`a on beş yıl ağır hapis cezası verildi.
Seyyit kutup Hapishanede Kur`an tefsiri olan Fi zilâl-il-Kur`an ile Yoldaki İşaretler`i kaleme aldı. 1964`te serbest bırakılırken 1965`te tekrar tutuklandı. Tutuklanma nedeni devlete karşı bir darbe girişimi idi. 21 Ağustos 1966`da hakkında idam cezası verildi. 29 Ağustos 1966`da idam edildi.

Hareket bu tarihten 1980`lere kadar durgun bir siyaset izlemek zorunda kaldı. 1980’li yıllardan sonra hareket tekrar canlanmaya başlayınca ABD ve Siyonist İsrail uşağı olan Hüsnü Mübarek yönetimince sert önlemlerle bastırıldıysa da, sivil kurumları giderek daha etkin olmaya başladı.

2010 yılında Tunus, 2011 yılında da Mısır ve Ürdün`de düzenlenen protesto gösterilerinde önemli rol oynayan İhvan-ı Müslim devrik lider Hüsnü Mübarek’in devrilmesi sonucu yapılan ilk seçimle oyların yüzde 52’ni alarak iktidar oldu.

Bunu hazmedemeyen şer güçler gece gündüz demeden çalışarak Mısır’ın ilk seçilmiş olan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi askeri darbe sonucu devirerek yer yüzündeki bütün İslami Hareketlere göz dağı vermeye çalıştılar. Tağuti sistemler kendi aralarında sinsi planlar yaparak Genelkurmay Başkanı El – Sisi’le birleşmeleri de bir fayda vermedi. Sonunda kendi kazdıkları kuyunun içine düştüler. Allah’ın izniyle halkın başlattığı bu hareket Mısır’da İslam Devletinin kurulmasıyla son bulacaktır.