17 yaşındayken aileden kaynaklanan genetik bir hastalıktan ötürü 33 yıl önce görme yetisini kaybeden Riyad Tezcan, şu an 50 yaşında ve hayatına devam ediyor.
25 yıldır rehber öğretmenlik yaptığını söyleyen Tezcan, Kur'an-ı Kerim ezberlemek kitap yazmak ve müzikle uğraşmak gibi aktivitelerle de uğraştığını belirtti.
Mardin şehrinin engebeli, dar sokakları ve dar kaldırımları olduğunu aktaran Tezcan, daha düzgün yollar, sokaklar ve caddeler olsaydı daha rahat yürüyebileceklerini daha rahat gezebileceklerini ifade etti.
Görme engellilik durumunun aileden gelen genetik bir hastalık sonucu olduğunu belirten Tezcan, "Bizim engellilik durumumuz genetik bir durumdur. Doğuştan başlıyor, sonra yavaş yavaş görme yetisi gidiyor ta ki körlüğe gidinceye kadar devam ediyor. Ben 17 yaşında tamamen görme yetimi kaybettim. Babamda, kardeşlerimde ve bazı akrabalarımız da mevcuttur." dedi.
"Kendi ihtiyaçlarımın hemen hemen hepsini kendim karşılıyorum"
Riyad Tezcan
Günlük yaşantısından söz eden Tezcan, "Bir görme engelli neler yapar, neler yapamaz, ona nasıl yardımcı olalım, nasıl yardımcı olmayalım noktasında aslında tabii ki insanların bilinçlendirilmesi lazım. 50 yaşındayım, 25 yıllık ta rehber öğretmenlik yapıyorum. Günlük hayatımı ise sabah kalkıp işime gitmek, işlerimizi yapmak, sonra akşam geri dönmek şeklinde özetleyebiliriz. Ama orada neler oluyor. Tabii ki görme engellilerin bağımsız hareket dedikleri bir kurs var. Onu aldığınız zaman tek başınıza gezebiliyorsunuz, gidip gelebiliyorsunuz ben o kursu aldım. Aslında Mardin çok karmaşık olmasa, inişleri, çıkışları, kaldırımları olmasaydı çok daha rahat bir şekilde Mardin'de gezebilirdik. Ama bu noktada sıkıntılar yaşıyoruz. Yine de bildiğim yerlerde evde olsun, iş yerinde olsun hareketinde herhangi bir sıkıntı bir kısıtlanma yok. Öz bakım noktasında belki ben aslında basit şeylerden bahsediyorum ama insanlar merak ediyor olabilir. Kendi ihtiyaçlarımın hemen hemen hepsini kendim karşılıyorum. Yemeği, temizliği, giyimi vesaire bütün bunları tek başıma yapabiliyorum. Çünkü bazen rastlıyorum insanlar bana soruyorlar. Tabii bunlar basit şeyler ve bunlardan çok daha karmaşık şeyler de yapabiliriz yemek yapmaya kadar gidebilir." şeklinde konuştu.
"Mardin'de bu kadar kapsamlı rehabilitasyon merkezleri yok"
Yaşadığı bölgenin görme engelliler için daha zor olduğuna değinen Tezcan, "Özellikle daha düzgün kaldırımlarımız, daha geniş caddelerimiz olsaydı, çevre düzenlemeleri daha iyi olsaydı muhakkak daha kolay gidip gelecektik. Ama buna rağmen insan hani biraz daha yavaş hareket etse, biraz daha sabırla, teenni ile hareket etse sıkıntı yaşamaz ya da az sıkıntı yaşayacağımızı düşünüyorum. Mardin'de bu kadar kapsamlı rehabilitasyon merkezleri yok ama Ankara'da, İstanbul'da ve büyük şehirlerde bu tür sırf görme engelliler için çalışan rehabilitasyon merkezleri var. Orada görme engellinin yemeğinden çalışmasına kadar kendi başına yürüyüp, gezmesine kadar el sanatlarına kadar sanatla ilgili çalışmalarına kadar birçok alanda destek veriyorlar. O rehabilitasyon merkezlerine gidildiği zaman görme engelli gerçekten çok ileri safhada bir şeyler öğrenip yaşantısını kendisi yapabilir." dedi.
Tezcan, yaptığı sosyal etkinliklere de değinerek, "Öğretmen olduğum için o anlamda iş olarak bütün okulları neredeyse geziyorum, seminer veriyorum, çocuklara seminerler veriyorum. Liselerde özellikle yine kurumumuza gelen insanlarla psikolojik danışma görüşmeleri yapıyorum. Aile eğitimleri veriyoruz arkadaşlarla beraber ama onların dışında sosyal etkinlik manasında ben çocukluğumdan beri müzikle uğraşıyorum. Beste yapıyorum bazı programlarda yer alıyorum. Ben sosyal hayat derken aslında en çok arkadaşlık ilişkilerini önemsiyorum. Arkadaşlarımızla hiçbir zaman bağımızı koparmıyoruz çünkü hiçbir insan yalnız yaşayamaz. Sadece engelliler değil, bütün insanlar tek başlarına yaşayamazlar. Birbirimize ihtiyacımız var, manevi anlamda birbirimize ihtiyacımız var. O açıdan biz bu tür etkinliklerimize devam ediyoruz. Bütün bunları hayatımıza katmaya çalışıyoruz." ifadelerine yer verdi.
"Kesinlikle inanmak her şeyin başıdır"
Riyad Tezcan
Yüzde 100 bir görme engelli olarak umutsuzluğa ve kararsızlığa asla taviz vermediğini belirten Tezcan, "Kesinlikle inanmak her şeyin başıdır. Öncelikle kendimizi kabul edeceksiniz sonra hayata bir şeyler söylemeye çalışacaksınız. Yani sizin çantanızda olmayan bir şeyden kimseye verebilir misiniz, veremezsiniz. Dolayısıyla önce kendi çantanızı ya da kendi kabınızı dolduracaksınız ondan sonra o kaptan çevrenize vereceksiniz. Tabii ki umut çok önemli, olumlu düşünce çok önemli, imkanların olması çok önemli, çevrenin desteği çok önemli. Mesela benim ailem bana bu kadar destek olmasa bu yaptıklarımın anca yarısını yapabilirdim. Eşim olsun, çocuklarım olsun, kardeşlerim olsun, destek sunuyorlar. O manada ben de daha çok mücadele aşkıyla doluyorum." ifadelerini dile getirdi.
Tezcan, "Ayrıca hayatımla ilgili otobiyografi türünde bir eser yazdım. Kendimi, kendi mücadelelerimi, aştığım sıkıntıları ve engelleri anlattım. Biraz motivasyon kitabıdır, biraz otobiyografidir, biraz duygusal bir çalışmadır, romantik bir çalışmadır. Ben aslında çocukluğumdan beri yazmayı severim, hatta kesik kesik bazı dergilerde, okul dergilerinde, özellikle okul gazetelerinde çok yazdım ama sonunda bunları bir araya toparlayıp özellikle yaşadığım mücadeleleri yazmayı düşününce böyle bir eser yazdım. Tabii ki duygusal bir çalışma, kendi hayatımdan gerçeklerden olan bir çalışma içinde bir kurgu yok. O açıdan duygusal anlar da yaşadım. Yazarken bazen gözyaşlarım aktı, bazen duygulandığım oldu, bazen gülümsediğim oldu. Güzel bir yazı zaten başlı başına bir ifade şeklidir. Ben bunu önemsiyorum ve zaten yanıma gelen birçok öğrenciye de yazmayı tavsiye ediyorum. Çünkü yazı, karşınızdaki bir insanla konuşmuş kadar sizi rahatlatır. Bu açıdan yazma çok önemlidir. Tabii ki yazabilmek için de çok okumak lazım. Kitap okumayı seviyorum." ifadelerini kullandı.
Tezcan, umutsuzluğa kapılan görme engelliler için çağrıda bulunarak, "Engellilerin bir an önce eğer içlerinde bir umutsuzluk varsa, bir yılgınlık varsa onu hemen atıp ayağa kalmalarını ve yola çıkmalarını tavsiye ederim. Yanlarına birilerini alsınlar tabii ki akrabaları olur, dostlar olur, kardeşleri olur ama bir şekilde bir yola çıkıp başlamak lazım. Çıkmazsanız yürümezseniz yol, hiçbir zaman azalmaz. Her zaman aynı yerde durmuş olursunuz. Onun için umutla, heyecanla, aşkla biraz hırsla çalışmak lazım ki bir yerlere varılsın. Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır. Biraz olumlu düşünceyi hayatımızın tarzı haline getirirsek yakalayacağımız başarı yoktur diye düşünüyorum." ifadelerin kaydetti. (İLKHA)