İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Nöroloji Anabilim Dalı Doç. Dr. Mehmet Tecellioğlu, MS (Multipl Skleroz) hastalığının ne olduğu, çevresel ve genetik faktörleri, hangi yaş aralığında ve cinsiyette daha sık görüldüğü, hastalığı taşıyan kadınlarda gebelik durumu ve nelere dikkat edilmesi gerektiği, hastalıkta hangi tedavi yöntemlerinin uygulandığı ve tedavi edilemediği takdirde ne gibi sorunlarla karşılandığı gibi konularla ilgili İLKHA muhabirine önemli açıklamalarda bulundu.
Nöroloji bölümünün geniş bir bölüm olduğunu belirten Doç. Dr. Mehmet Tecellioğlu, "Nörolojik hastalıklar; Tüm baş ağrıları, migren, gerilim tipi gibi birçok alt tipi var. Bunların haricinde hareket bozuklukları, Parkinson hastalıkları. Tabii en sık görülen hastalıklar; Serebrovasküler yani inme dediğimiz tıkayıcı veya kanayıcı inmeler, epilepsi, MS (Multipl Skleroz) hastalığı, kas hastalığı ve çok daha alt başlıklar var." dedi.
"20-40 yaş arası görülme sıklığı daha fazladır. Gençleri etkileyen bir hastalık olduğu için çok ciddi sosyal ekonomik sorunlara da yol açabiliyor"
Tecellioğlu, "MS hastalığı kronik bir hastalıktır. Sıklıkla genç erişkinleri etkiler. 20-40 yaş arasında görülme sıklığı daha fazladır. Kadınlarda erkeklere göre bu oran son yıllarda daha da artıyor 3 kat kadar daha fazla görülmektedir. Vücudun kendi antikorlarını tolere bitesini yitirmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Tüm dünyada görülebilen bir hastalık ama genellikle kuzey ülkelerinde daha sık görülüyor. Ülkemizde de genel bir çalışma olmamakla beraber bölgesel bazı çalışmalarda görünme sıklığının kuzey ülkelere kadar değilse de birçok ülkeden yüksek olduğunu biliyoruz. Yüz binde 60’ın üstünde görülme sıklığı var. Genç erişkinleri etkileyen bir hastalık olduğu için çok ciddi sosyal ekonomik sorunlara da yol açabiliyor." diye dikkat çekti.
"Daha sık gördüğümüz belirtiler, hastayı hekime getiren motor belirtilerdir"
Hastalığın en çok duysal belirtilerle başladığını ve hastaların bu belirtileri çok önemsemediğini kaydeden Tecellioğlu, şöyle devam etti:
"Uyuşukluk, karıncalanma, keçeleşme, duysal şikayetler, bazı bölgelerde güç kaybı gibi şikayetler genellikle çok önemsenmez. Daha sık gördüğümüz belirtiler, yani hastayı hekime getiren motor belirtilerdir. Güç kaybı, vücudun bir tarafındaki kol ve bacakta veya her iki bacakta birden olabilir. Görme kaybı, denge kaybı, baş dönmesi, idrar ve kabızlık problemleri, spazm, kas sertliği, kramp, konuşma bozukluğu, cinsel fonksiyon bozuklukları, bulantı, yorgunluk, depresyon, kısa süreli hafıza problemleri, yutma zorluğu. Bu hastalığın çok geniş bir semptom yelpazesi var. Çünkü merkezi sinir sisteminin çok çeşitli bölgelerini tutar. Burada o plak dediğimiz küçük beyaz lekeler gözle görülen radyolojik bulgusu. Bu merkezi sinir sisteminin birçok yerlerini tutabileceği için ona göre de çok farklı klinik bulgular olabilir. Bunların çeşitli kombinasyonları bir arada olabilir ve yahut farklı olabilir. Kliniğe gidişte bu hastalık ataklarla gider. Bu hastalık yüzde 75-80 bu şekilde başlar. Bunların bir bölümü 15-20 yıl sonra veya süre değişken olabilir Sekonder Progressif dediğimiz ilerleyici forma dönebilir. Daha az bir kısmı da direk başlangıçtan itibaren Progrsessif seyreden atakların olmadığı ama devamlı bir yükselme tarzında seyreden Progressif Form şeklinde başlayan hastalarda var."
"MS’nin ortaya çıkışında hem çevresel hem genetik faktörler var"
MS’in ortaya çıkışında hem çevresel hem de genetik faktörlerin olduğunu belirten Tecellioğlu, "Çevresel faktörler, coğrafi olarak ekvatordan uzaklaştıkça kuzeye çıktıkça görünme sıklığı onunla alakalı. Güneş ışınlarına maruziyetin az olması, bide bilindiği üzere D vitamini ile de alakalı bir durum. D vitamini yetersizliği, güneş ışınlarına maruziyetin az olması, özellikle ergenlik döneminde obezite olan kişilerde görülme sıklığı daha fazla olabilir. Hem aktif hem pasif sigara içiciliği, MS’in hem başlanmasında hem gidişatında kötü seyreden bir faktör. MS’in artık birçok nedeni biliniyor ama tam olarak neyin başlattığı sebebi net olarak hala tam aydınlatılmış değil. Ama bildiğimiz kadarıyla yatkın kişilerde, çevresel faktörlerin etkisiyle başlayan ve devam eden bir kronik inflamatuar demyenilizan hastalık." olduğunu söyledi.
"Akdeniz diyeti MS hastalığına iyi geliyor"
Akdeniz tipi diyetin daha koruyucu olduğunu belirten Tecellioğlu, "Bizim bu bölgelerde tabi öyle beslenme diyetine alışık değiliz ama Akdeniz diyetini MS hastalığına iyi geldiği için öneriyoruz. Bide bağırsak florasının da yani mikrobiyotanın da MS hastalarında farklı olduğuna dair çalışmalar var ve gün geçtikçe çalışmalar artıyor. Çok abartılmayacak şekilde yoğurt, kefir ve turşu gibi besinler bağırsak mikrobiyotasına iyi geliyor. Egzersizleri öneriyoruz. Sadece çok yorucu ağır vücut ısısını çok abartılmayacak şekilde olan pilates, yüzme gibi bunlara benzer eksersizler. MS hastalığının gidişatını çok önemli etkileyen durumlardır." dedi.
Özellikle yaz aylarında sıcak saatlerde çok fazla dışarıya çıkılmasını ve aynı zamanda çok sıcak suyla da duş alınmasını önermediklerini söyledi.
"Daha önce bu hastalığın tedavisi yoktu ama şimdi kontrol altına alınabiliyor"
MS’nin kronik bir hastalık olduğunu ancak tedavisinin yapılabildiğini kaydeden Tecellioğlu, "Tabi daha önce bu hastalığın tedavisi yoktu ama şimdi kontrol altına alınabiliyor ve tedavisi yapılabiliyor. Tedavisini 3’e ayırabiliriz. Atak tedavisi, koruyucu tedavi ve bir diğeri de semptomatik tedavi.” olduğunu belirtti.
"20-40 yaş arası doğurganlık çağındaki bayanları daha sık etkileyen bir hastalık"
Tecellioğlu, şöyle devam etti:
"Tabi menstrüasyon döneminde bayanlarda geçici kötüleşmeler olabilir ama bunlar gerçek atak değil, fisura dediğimiz ataklar. Ama bunların da semptomları geçici olarak kötüleştireceğine hastaların bilmesinde fayda var. 20-40 yaşlarında tam doğurganlık çağındaki bayanları daha sık etkileyen bir hastalık. MS hastası bayanlar gebe kalabilir ama tedavinin birkaçı hariç tamamını kullanamıyoruz. Dolayısıyla gebelikte ilacı kesmemiz gerecek. Koruyucu tedaviden yoksun olacaklar. Bir diğeri gebelikte özellikle ikinci üçüncü trimesterden itibaren atak riski azalıyor. Ama doğumdan sonra postpartumnik dönemlerde bir yıla kadar atak riski normalin biraz daha üstüne çıkıyor. O yüzden hastalık kontrol altındayken kontrollü gebelik istiyoruz. Bir buçuk 2 yıl atağı olmayan, radyolojik olarak yeni bir lezyonu olmayan hastalarda kontrollü bir şekilde gebeliğe müsaade edilebiliyor. Doğumdan sonrada hastalığın gidişatına göre en az 6 ay bebeklerini emzirmeleri için zaman vermek gerekiyor. Ama tabi çok agresif giden hastalarda bu durum değişebilir." diye uyarıda bulundu.
"Türkiye’de yaklaşık 70-80 bin arası MS hastası var"
Türkiye’de yaklaşık 70-80 bin arası MS hastasının olduğunu belirten Tecellioğlu, "Bu tedavi alan hastalar baz alındığında çıkan rakam ama belki tanı konulmamış hastalarda olabilir. Hastalıktan korkmamak gerekir. Çünkü tedavi edilebilir, kontrol altına alınabilir bir hastalık ama takibinin iyi yapılması gerekir." dedi. (İLKHA)