Aile içerisinde erkek ve kadın, fıtrat gereği birbirini tamamlayan unsurlardır. Tarafların birbirlerini daha iyi anlayabilmeleri, aile içi olabilecek sorun ve sıkıntıların büyümeden önlenmesinde önemli faktördür.

Sosyal medya mecralarında olumsuz ve şiddet içerikli görüntülerin çocuklara ve ebeveylere sabırsızlık ve tahammülsüzlük olarak yansıdığını söyleyen Türkiye Aile Meclisi Genel Başkan Yardımcısı Adnan Kalkan, İLKHA muhabirine önemli değerlendirmelerde bulundu.

“Anlama ve anlamlandırma becerileri, öfkenin minimize edilmesinde çok önemlidir”

Aile içi şiddet probleminin her geçen gün arttığına dikkat çeken Kalkan, “Öfke problemi dediğimiz şey; 'beni anlamıyor musun' düşüncesinden kaynaklanıyor. Gerek karı-koca gerekse de ebeveyn ve çocuk arasında temel sorun alanı budur. Bazen kişi kendisini anlamadığını veya kendini ifade edemediğini düşünür, bu durum da şiddete giden yol olur. Öfkenin temel sebepleri arasında kişilerin birbirlerini dinlememesi önemli bir rol oynuyor. İnsanlar birbirlerini anladığı takdirde  herhangi bir öfkeye, dolayısıyla da şiddete başvurmayacaktır. Aile içi şiddette veya öfke kontrolünde insanların ilişkileri, davranışları ve karşı tarafın söylediklerini anlayabilme kapasitesi, mantık-muhakeme, bunun üzerine akıl yürütme, anlama ve anlamlandırma becerileri öfkenin minimize edilmesinde çok önemlidir.” şeklinde konuştu.

Sosyal medya mecralarında olumsuz ve şiddet içerikli görüntülerinin çocuklara sabırsızlık ve tahammülsüzlük olarak yansıdığını kaydeden Kalkan, çocuklarda oluşan bu şiddet eğiliminin çevresine zarar verme ile devam ettiğini söyledi.

“Tahammülsüzün en temel sebepleri dijital oyunlar ve sosyal platformlardır”


Türkiye Aile Meclisi Genel Başkan Yardımcısı Adnan Kalkan

Kalkan, "Çocuktaki bu şiddet eğilimi bazen küçük kardeşine bazen anne babasına bazen de arkadaşına karşı olur. Dolayısıyla, burada temele inmek gerekiyor. Tahammülsüzlüğün, sabırsızlığın,  aynı zamanda mantık-muhakemenin zayıflamasının en temel sebeplerinden bir tanesi dijital oyunlar ve sosyal platformlardır. Karı koca arasındaki ilişkiye ve iletişime baktığımız da sosyal medyadan çok ciddi anlamda etkilenildiğini görüyoruz. O mecrada karşılaşılan sorunlar veya olumlu şeyler aileye taşınmaya çalışılıyor. Fakat birçok insanın sosyalitesi  buna uygun olmadığından, dolayısıyla bu ortam hayali olarak yaşatılmaya çalışılıyor. Bu da ortamın gerginleşmesine ve aile huzuruna çok ciddi etki ediyor.” ifadelerini kullandı.

“Şiddeti sadece kanunlarla dizginlemek mümkün değildir”

Aile danışma seanslarında en çok ilgisizlik, alakasızlık ve değer vermeme şikayetleriyle karşılaştıklarına vurgu yapan Kalkan, bu tür aile içi problemlerin alınganlığa, kırgınlığa, sonrasında ise öfke ve şiddete dönüştüğünü belirten Kalkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Aile içi öfkenin kontrol edilmesi ve düzeltilmesinin en önemli yollarından bir tanesini insani ilişkilerin düzeltilmesidir. Şiddeti sadece kanunlarla dizginlemek mümkün değildir. Aile içerisinde karı-koca birbirini anlamıyorsa, kanunlarla; 'şiddete başvuramazsınız' denilse bile yine birçok problem yaşanabilir. Onun için asıl kanun, aileyi ve yuvayı Allah'ın rahmeti ve merhameti olarak görmektir. Aile içerisinde Allah'ın kanunlarını ön plana çıkarmaktır ki o da kalbi dizayn edip ruhu ön plana çıkarmakla olur. Saygıyı, sevgiyi ve hoş görüyü kendi aramızda yaymaya çalışırsak bu bizi öfkeden de şiddetten de  uzak tutacaktır. Onun için baba frendir, yöneticidir, düzen sağlayıcıdır ve devam ettiricidir. Anne ise bununla birlikte şefkat ve merhametin timsalidir. Yeri geldiğinde çocuklarının yanında yer alır, yeri geldiğinde de çocuklarını uyarmak için kocasının yanında yer alır. Tabiki bu durum herhangi bir cephe oluşturacak şekilde değildir.”

“Karşılıklı sorumluluklar yerine getirilmeli”

Daha önceki nesillerin birçok bilimsel veridenve imkandan uzak olmasına rağmen, mevcut aile içi problemlere, sıkıntılara ve boşanma olaylarınına o dönemde daha az rastlandığına vurgu yapan Kalkan, “Eğer erkek aile içerisinde kocalığını yaparsa, maddi anlamda çocuklarının ve hanımının rızkını temin etmek için çalışırsa, bir çok problem alanının ve psikolojik olarak zihnin kendini tüketmesinin önüne geçilmiş olur. Bu anlamda ‘çalışmak en iyi terapidir’ diyoruz. Dolayısıyla buradaki karşılıklı sorumluluklar görev dağılımı ve kadının kadın, erkeğin erkek olması; bu anlamda rol meseleleri tam olarak yerine getirildiğinde olası bir şiddetin ve öfkenin önüne geçildiğinden eskiler bize göre daha az öfkelenir, daha az şiddete başvurur ve aynı zamanda boşanmalar da daha az olurdu. Şimdi ise insanoğlu zihinsel anlamda çok dağıldı. Bununla birlikte karşılıklı sabır ve tahammülün azalması da bardağın daha çabuk taşmasına, bu da aile içinde öfke ve şiddetin tırmanmasına sebep oldu." diye belirtti. (İLKHA)