Peki, Ramazan nedir?
İleri derecedeki susuzluktan dolayı içten sıcak basması anlamına gelen “ra-ma-da-“ kökünden gelmektedir. “ Ramda” ise ileri derecede sıcaklık demektir. Başka bir görüşe göre Araplar ayların isimlerini Arapçaya çevirdiklerinde tam sıcak mevsiminde bulunan ramazana bu ismi takmışlardır. Başka bir görüşe göre ramazan, günahları salih amelle yok edip sildiği için bu aya ramazan denilmiştir. Daha başka bir görüşe göre; ramazan ayında kalpler, ahiret hakkında öğüt alıp, tefekkürün ateşinde tutuşup yandığı için bu ismi almıştır. Başkaları da; okun ucunu incelsin diye iki taş arasında oyuk açma manasına gelen “ramd” kelimesinden türediğini söylemişlerdir.
Bütün bu manaları bir araya getirdiğimizde Ramazanın gerek ruhumuzda gerek bireysel hayatımızda gerekse toplumsal hayatımızda ciddi manada etkileri olan bir ay olduğu ortaya çıkmaktadır. Çok titiz bir ibadet anlayışına doğru adım atmamızı gerektirmektedir. Çok ince bir kalp muhasebemizi yapmamız lüzumlu görünmektedir.
Müslümanların kendi aralarındaki kardeşlik hukukuna çok ince bir ayar çekmesine vesile olması lazım bu ramazanımızın. Üzerimizdeki var olan kul hakkını iyi ve ince bir hesapla hesaplamalıyız. Buradaki kul hakkından kasıt basit bir komşunun komşusu üzerindeki sade bir hak değildir. Burada; okullardan sırf iffetli oldukları için kovulan bacılarımızın hakkını savunamamaktan kaynaklanan vebali, Ümmetin evlatlarının dünya çapındaki katliamlarına seyirci, safımı belirleyememedeki muğlâklıktan kaynaklanan vebali kastetmekteyim. Kâfirlerin zindanlarındaki bacılarımızın başına gelenlere rağmen geceleri rahat uyumalarımızdan kaynaklanan atalet sorumluluğumuzu kastetmekteyim belki. Bir Müslüman halk olan “Kürtler” ile Müslüman “Türkler” arasında oynanmak istenen Türkçülük ve Kürtçülüğün her ikisinin de kaynağının kâfir Avrupa olduğu halde suçu suçluda aramamamızın vebalini kastediyorum. Bu oyunlarda katledilen muvahhit Müslümanların katliamına seyirci kalmakla yetinmeyip mürtet örgüt’ün iftiralarına karşı kimin faydasına konuşup konuşamamadan kaynaklanan vebali kastediyorum. Amerika’da yakılınca tepki verdiğimiz Kur’an’ın, Yüksekova ve Adana’da mükerrer yakılan Kur’an’a ne kadar tepkisiz kalışımızın vebalini düşünüyorum.
Bunun diğer bir manası da uzağımda olan Müslümanların cihadını en azında dile getirmekten geride kalmayıp, dahası uzaktaki kâfir despotlara dil uzatma cüretini gösteriyoruz. Ama onun zekâtı kadar yanı başımızdaki mürtet örgütün ve tağuti sistemin zulmüne karşı izzetle duranları seyretmeyi bile beceremeyip düşmanlarının iftira ve oyunlarına karşı yanlış beyanat ve telkinlerde bulunmamızdan kaynaklanan vebali kast ediyorum.
Eğer bu ramazan kapıma gelenlere ben mi? Kapımı kapalı tutarak; amma, yâ da, fakatlarla ilişkimi askıda tutuyor, yoksa ben müminlerle olan ilişkilerimi, sorunlarımı sıfır seviyesine indirinceye kadar özveride bulunmayı zillet değil de izzet bilecek kadar olgun bir noktaya doğru götürüp iyi bir testten geçiriyorsa ramazanımız “Ramda” Olur. Madem ramazan okun ucunun iki sert taşın arasındaki sertlikte keskin yani yararlı ince bir düşünce manasında ki “ramda” olmak ise ve ramazana böyle denildiğinden bizim ramazanımızda “kel hicaret ev eşeddü kasveh” taş gibi ya da ondan daha da sert Kur’ani tabirle inançsız kalpler arasında ince kalp(ince hesap) sahibi olmaya bizi ulaştırması lazımdır.
Ümmetin izzetini Müslümanların birlikteliğini en önceliklerimizin arasına aldırmalıdır ramazanımız. Evet, Ramazan olaylara bakışımızı, görüş alanımızı ve ufkumuzu Kur’an anlamında vahiy gözü ile ölçebilmemize vesile olursa ramazanımız “Ramda” oluverir. “Ve men kane fi hazihi a’ma fe hüve fil ahireti a’ma ve edellü sebila” mealen: kim bu konuda kör olursa( olayları ya görmez yâda görmemezlikten gelirse) böylelikle o ahirette de kör olur ve yol olarak en sapık o(lanlardan) lur. (İsra 17/70) diye çok ince bir hesap yapmamızı bizden isteyen ramazan bizde nasıl bir iz bıraktığına bakalım. Yani ramazan ne zaman günahlarımızı silmesine amil, İslami kardeşliğimize itici ve yönlendirici bir güç olursa, kusurları değil kusurlarımızı görmemize erdemlilik ve kemalatına bizi götürürse ramazanı yazmak okumak faydalı olur aksi takdirde tekrarlanan kültürel bir çalışmadan öteye geçmeyen laf kalabalığı olur.
Ramazanda Kur’an inmiştir. Kur’an’ın başlıca manalarından biri de yakınlık ve yaklaştırmak olduğuna göre ramazan kalplerimizi biraz daha birbirine yaklaştırmalıdır. Ramazan ay manasında “Şehr” Kelimesi ile isimlendirilmesi, teşhir etmek, açıkça ortaya koymak demektir. Bu bağlamda baktığımız zaman bizim de Müslümanlığımızı, yani kimliğimizi ve idealimizi teshir etmemiz lazım. Ve bir de Kur’an’a ilk muhatap olan Zat-ı Nübüvvet Efendimizin Rabb’u-l âlemine verdiği ilk ve en anlamlı söz “bilmiyorum” demesi de çok anlamlı olsa gerek. Allahu Teâlâ’nın azametinin önünde söylenecek en edepli en erdemli ve terbiyenin zirvesi işte budur. Asıl kulluğun ussul esası da bu değil midir? Bundan dolayı Ahmet bin Hambel yetiştirdiği alimlerin icazet ( prf.dr. diploması) şartlarına toplum içerisinde bilmiyorum demeden vermemesini de buna bağlamıştır.
Kısaca ramazan bizi biz edinceye kadar ramazana yaklaşmalıyız. Oruç bizi tutuncaya kadar biz orucu tutmalıyız. Evet, o da bizi biz de onu tutmalıyız, Ramazan mananın cisimle bütünleştiği, hayatın her alanına manasının damgasını vuran mümtaz bir ilahi iklimin hayatın her karesinde hissettirdiği rahmet ayıdır. Ne mutlu o kimseye ki bu rahmetten nasip ala.
Cemal Çınar Hoca / Doğruhaber
RAMAZANA GİRERKEN
Ramazan rahmet ayıdır. Kalplerin manevi iklimle teneffüse başladığı, bizi bize kazandıran müstesna bir aydır. Bu ay bize ibadetlerdeki huşuu, ictima-i alanda bir uyanma ve mü`minler arasındaki birlikteliğin adeta membaıdır. Evet, bu ay dostu dost düşmanı düşman görme bilinç ibremizin en üste çıktığı bir aydır.
08.07.2013 04:07:00 / Ramazan