Riyad Makaev – Doğruhaber

Çin`in Uygur halkına yönelik katliamları her geçen gün artarken dünya devletlerinin sessizliği hiç bozulmuyor. Eğer İran veya Pakistan gibi devletler bu zulmü uygulasaydı, medyanın veya Birleşmiş Milletler’in gündeminden hiç düşmezdi. Ama ne yazık ki Uygur’ların yaşadığı Doğu Türkistan, dünya patronluğuna oynayan ABD’ye bile kafa tutan Çin’in işgalinde bulunuyor. İşgal altında, Çin Komünist Partisi’nin zulmünü gören Uygur Müslümanlarının durumunu buradan anlatmaya başlarsak çok uzun sürer. Kısaca bahsedelim ve asıl meseleye geçelim.

BAĞIMSIZLIK İÇİN 240 YILDIR MÜCADELE VERİYORLAR

Uygurların meselesi yakın tarihte ortaya çıkan bir mesele değil. Uygurlar bağımsızlıkları için yaklaşık 240 senedir mücadele veriyorlar. Uygurlar bu zaman zarfında büyük küçük tam 400 defa Çin’e karşı ayaklanmışlar. Ancak, Çin’e karşı başarısız olmuşlardır. Uygur meselesi bugün dünya gündeminin en son meselelerinden biri durumunda bulunuyor. Doğu Türkistan’da her ay ortalama 55 Müslüman, Çin Gizli Servisi tarafından gözaltına alınıyor ve işkenceden geçiyor. Çin Komünist Partisi, Uygur Müslümanlardan kendilerine ihbarcı ve işbirlikçi eleman kazanmak için Müslümanlara yapmadıkları zulmü bırakmıyor. Nisan ayından bu yana Doğu Türkistan’da bağımsızlık için ve işgal karşıtı gösterilere katılan 70 Müslüman katledildi. Dünya, Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı zulüm karşısında sessizliğini korurken Çin’in komşusu ve müttefiki olan Rusya, Doğu Türkistan sorununu Çeçenistan sorunu gibi görüyor ve Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı zulüm politikasına açık destek veriyor.

PEKİ, DÜNYA NEDEN SESSİZ?

Uygur meselesinin gündeme gelmesi halinde büyük siyasi krizlerin doğacağını düşünen Batılı siyasetçiler, Doğu Türkistan meselesinden uzak durmayı tercih ediyorlar. Müslüman dünyası da ekonomik çıkarları için Çin ile olan ilişkilerinde çok dikkatli davranıyorlar. Kısaca herkes “Büyük Balığın” küçük balıkları yutacağından korkuyor. Belki böyle düşünenler haklıdırlar bilinmez. Ancak Çin, son zamanlarda savaş teknolojisinde uluslararası anlaşmalara riayet etmeden Batılı devletlerin ve özellikle ABD’nin savaş teknolojilerini kopyalayarak kendi başına üretime başladı. Ve dünya süper gücü olmaya doğru adım adım ilerlemeye devam eden Çin’in şu anda silah altında 2,5 milyon, savaş durumunda silah altına almak için de hazır 10 milyon askeri bulunmaktadır.

DOĞU TÜRKİSTAN İSLAMİ HAREKETİ VARLIĞINI SÜRDÜRÜYOR

Doğu Türkistanlı Müslümanlar ise iki buçuk asırdır bu güce karşı hiç tereddütsüz korkusuzca kendi varlıkları ve Müslüman kimlikleri için mücadele vermektedirler. Doğu Türkistan’da Müslümanların onurunu korumak için Çin zulmüne karşı çıkan Müslümanlar, 1993’te Doğu Türkistan İslami Hareketi’ni kurmuşlardır. Hareketin amacı: Doğu Türkistan’da İslami bir devlet kurmak ve tüm Çin’i İslam’a davet etmek. ABD başta olmak üzere BM, Rusya, Kazakistan, AB, Kırgızistan ve Afganistan; Doğu Türkistan İslami Hareketi’ni “Terör Örgütü” olarak tanımlıyorlar. Doğu Türkistan İslami Hareketi kurulduktan bu yana Çin Komünist Partisi’nin askeri birliklerine yönelik büyük çapta 200 silahlı saldırı düzenlemiş ve Çin askeri birliklerine büyük zayiat vermiştir. 1997’de her ne kadar örgüt lağvedilmiştir denilse bile halen varlığını sürdürmektedir. Çeçenistan’da mücahitlerin kamplarında ve Afganistan’da Taliban kamplarında eğitim aldıklarından El-Kaide ile bağlantılı örgüt diye 2002’de yapılan açıklamalar karşısında Doğu Türkistan İslami Hareketi, “Biz terörle bağlantılı değiliz, bizler Müslümanlarla bağlantıdayız ve onlarla olan bağlarımızı hiç koparmayacağız” diye açıklamada bulunmuştur.

BİR DİĞER ÖRGÜT: DÜNYA UYGUR KONGRESİ

Doğu Türkistan’da Çin zulmüne karşı Uygur Müslümanların haklarını ve kimliklerini korumayı amaçlayan diğer bir örgüt ise “Dünya Uygur Kurultayı” örgütüdür. Bu örgüt, Aralık ayında 1992’de İstanbul’da çoğu Doğu Türkistanlı liderlerin ve dünyanın çeşitli bölgelerinden Uygur aydınların bir araya gelerek kurdukları bir örgüttür. Altı yıl sonra, Aralık 1998’de 18 ülkeden gelen üç yüz Uygur temsilcinin katıldığı kurultayda Doğu Türkistan Milli Merkezi olan yeni isimle adlandırıldı. Doğu Türkistan Milli Merkezi’nin genel merkezi de İstanbul’da bulunuyordu. Ancak, Çin baskısı neticesinde örgütün merkezi İstanbul’dan Münih’e taşındı. Bu örgüt 16 Nisan 2004’te dünyadaki tüm Uygur diasporasını bir araya getirerek Dünya Uygur Kongresi olarak değişti. Örgütün başkanlığını 2006’dan beri Uygur iş kadını ve siyasi aktivisti Rabia Kadir yürütüyor. Rabia Kadir, Çin’de “devlet sırrını sızdırma” iddiasıyla 6 yıl hapis cezasını çektikten sonra Çin’den kaçarak ABD’ye yerleşti ve tüm çalışmalarını oradan yürütmektedir.

DİĞERLERİNİ ANLIYORUZ DA İSLAM DÜNYASI NEDEN SESSİZ?

Çin, uluslararası eleştirilerden kurtulmak ve yabancı girişimcileri ülkesinde tutmak için Uygur sorununu, “İslami şiddete karşı mücadele” olarak tanıtmaya çalışıyor. Batılı devletler ve aslında tüm dünya, Doğu Türkistan’da uygulanan zulmü bilerek ve görerek Çin’in bu propagandasına boyun eğmektedir. Müslüman devletler de görmezlikten gelerek Doğu Türkistan Müslümanlarının feryatlarını duymazlıktan geliyorlar. Filistin, Suriye, Çeçenistan, Myanmar, Afganistan, Irak ve diğer İslam ülkeleri gibi Doğu Türkistan’da yaşayan Müslümanlar da seslerini duyurmayı ve özgürce yaşamayı istiyorlar. “Nerede olursa olsun, Mazlumun yanında olmak” bizim şiarımız değil midir? Çin’den mi, yoksa Allah’tan mı korkmalıyız?