Toplumun değerlerine aykırı olan dizi, sinema ve gündüz kuşağı programlarında sahnelenen rezaletler ahlaki yozlaşmaya yol açıyor. Toplumun birçok kesiminden söz konusu yapımlara tepki geliyor.
TESSEP Genel Başkanı Bildane Kurtaran, konuyla ilgili İLKHA muhabirine önemli değerlendirmelerde bulundu.
"Simgeler ve imgeler kendilerine yüklenen çağrışımlar vesileyle bilinçaltımıza yön verir, şekillendirir"
Dizi film sektöründeki yozlaşmanın, toplumun ahlaki değerlerini hiçe sayarak al aşağı edecek bir raddeye geldiğini belirten Kurtaran, "Hakeza toplumun büyük çoğunluğunun izlemesine yönelik hazırlanan ve izletilen bazı dizi filmlerde özellikle İslami değerlere, Peygamber'e, Kur'an'a, ezana, akide ve ibadet esaslarını temsil eden sembollere açıkça ve kimi zamanda algı oyunlarıyla hakaret edilmekte ve toplum nezdinde küçük düşürülerek, itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Bunun yanı sıra yine aynı sinsilikle, toplumsal hafızaya gergef gergef nakış işler gibi, simgeler ve imgeler vasıtasıyla bilinçaltı üzerinden de bir savaş açılmış durumdadır. Zira simgeler ve imgeler kendilerine yüklenen çağrışımlar vesileyle bilinçaltımıza yön verir, şekillendirir. Bilinçaltımız ise düşünce, eylem ve söylemlerimizi değiştirir, dönüştürür ve şekillendirir. Bu sebeple yıllarca fark etmeden de olsa, sinema, dizi film sektörü ve türevleri üzerinden binlerce algı oyunu oynandı. Bu algı oyunlarıyla milyonlarca insan İslam aleyhine manipüle edildi hatta bu şekilde sayısız insanın düşünceleri İslamofobi rüzgarıyla oradan oraya savruldu." dedi.
"Fıtratlar kirletilmekte, ahlâk ve haya refleksleriyle oynanarak yok edilmekte böylece fertler, aileler, toplum ve nesiller ifsat edilmektedir"
TESSEP Genel Başkanı Bildane Kurtaran
Geçmişten günümüze birçok yapımda İslami değerlere hareket edildiğini hatırlatan Kurtaran, "Geçmişte ve günümüzde İslam düşmanlığı içeren pek çok yapımda en dikkat çekici unsurları özetleyecek olursak; hata yapan, taassupcu, anlayışsız, geri kafalı, hileci, düzenbaz, sinsi, menfaatçi, yanlış yapan, toplumsal huzuru bozanlar ya 'hacı-hoca', 'imam', Allah'ın ayetlerini okuyan, duvarına Allah lafzı, Kâbe resmi asılmış üfürükçü adamlar veya kadınlar veya İslami bir giyim kuşamla giyinmiş, çarşaflı, başörtülü, sakallı, sarıklı, cüppeli insanlar oldular veya beş vakit namazını kılan, elinde tespihiyle zikir çeken, bir yandan da sahtekârlık yapan yanlış rol modeller. Bunlara mukabil; ilim, irfan, anlayış, hoşgörü, zekâ ve erdem timsali modern ve seküler kalıplarda idealize edilmiş kadın ve erkek tiplemeleri baş gösterilerek bilinçaltına doğru insan, yanlış insan mesajları kodlandı. İnsaflıca düşünelim; yıllarca komedi filmleri üzerinden ismi hafızalara kazınan karakterlere bir bakalım. Seçilen isim neden mübarek üç aydan birinin ismi, neden Şaban? Hem de inek betimlemesiyle. Seküler kesimin saygı duyduğu bir insanın ismi olsaydı veya özel bir anlamı çağrıştıran bir isim olsaydı kabul edilir miydi? Yakın tarihte yine buna benzer bir karaktere verilen 'Recep' ismi de buna bir örnektir. Bu saldırı ve aşağılamalar birebir kendimize, ailemize olsa nasıl bir tepki gösterirdik? Vahim bir durum da bu sektörde; ahlaktan, erdemden, iffetten, ârdan yoksun yozlaşmış ilişkilerin, hayasızca ve cüretkârca servis edilmesidir. Hatta evli erkek ve kadınların başka erkek ve kadınlarla meşru olmayan, zina dairesine girecek seviyedeki münasebetleri aşk, sevgi ve benzeri duygularla kılıflanarak topluma normal gösterilmekte ve insanlara kanıksattırılmaktadır. Fıtratlar kirletilmekte, ahlâk ve haya refleksleriyle oynanarak yok edilmekte böylece fertler, aileler, toplum ve nesiller ifsat edilmektedir. Soruyoruz, tüm bunlar olurken RTÜK ne yapıyor? Bu minvalde neden güçlü ve toplum değerlerine, inançlarına uygun bir denetleme performansı göstermiyor? Pasif ve aciz kalıyor." şeklinde konuştu.
"Bu aç kurtlarca ifsat edilen her bir insanın, bu aç kurtların sofrasına meze olan her bir değerin hem bu dünyada hem ahirette hesabı olacaktır"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulunan Kurtaran, "Bugün bu yapımların topluma, aileye, gençlere ve çocuklara verdiği zarar aç bir kurdun bir koyun sürüsüne verdiği zarardan farksızdır. Bu aç kurtlarca ifsat edilen her bir insanın, bu aç kurtların sofrasına meze olan her bir değerin hem bu dünyada hem ahirette hesabı olacaktır. Fakat görüyoruz ki bu yapımlarda boy gösterenler, hangi güçlerin ve ideolojilerin finanse ettiği belli olan, ödül törenlerinden, ödül törenlerine koşmakta ve onore edilmektedir." diye belirtti.
"Büsbütün yasaklar koymaktan ziyade; ailece televizyon izleme, internet kullanma fıkhı oluşturarak işlemeliyiz"
Ailelere de büyük görevler düştüğünü hatırlatan Kurtaran, "Zira herkes kendi sorumluluğu altında olan insanlardan hesaba çekilecektir. Bu anlamda büsbütün yasaklar koymaktan ziyade; ailece televizyon izleme, internet kullanma fıkhı oluşturarak işlemeliyiz. Çocuklarımızın herhangi bir yayını izlerken akletme ve fıkhetme kabiliyetlerini ikmal etmeliyiz. Seçici olmaya özen göstererek takvaya uygun içsel bir filtreleme bilinci vermeliyiz. Tüm bu yapımları sorgulama, hak ve hakikate uygun bir izleme disiplinini ve bilincini beraberce oluşturmalıyız. Çünkü sadece yasak ve koruma güdüsüyle yapılan nakıs davranışlar aile içinde birbirinden saklayarak sınırsız ve tehlikeli, disiplinsiz bir izleme kültürü ve birbirine iki yüzlü davranma gibi refleksler meydana getirecektir. Ancak gelişi güzel bir şekilde televizyon ve internet yapımlarının içeriklerinin ortasına bırakarak sorumsuz, pasif ve vurdumduymaz davranmanın bu dünyada çok kaygı verici getirileri olduğu gibi hesap dünyasında da çok çetin bir hesabı olacağını unutmayalım." ifadelerini kullandı. (İLKHA)