MEHMET TAHİR ÖZSOY / DOĞRUHABER

Birkaç hafta önce gündeme gelen “çocuk yaşta evlilik meselesi” üzerinden İslam ve Müslümanlara demediklerini bırakmayan azgın azınlık salyalarını akıtmaya devam ediyor. Birgün Gazetesi yazarı Uğur Kutay isimli hadsiz de derslerinde İslam Peygamberi Hazreti Muhammed’e (s.a.s.) hakaret etme cüretinde bulunmuştu. Öte yandan gün geçmiyor ki İslam düşmanı medyada TCK'nın 216. Maddesinde yer alan “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu” işlenmesin. Cumhuriyet, Sözcü, Birgün ve Tele 1 başta olmak üzere sol görüş ağırlıklı basın medyada bazen kimi kişiler üzerinden bazen de direk İslam’a ve Müslümanlara saldırılıyor. Müslümanları tahrik ederek provokasyonlara da zemin hazırlayan basın yayın organları ve şahıslar hakkında gazetemize konuşan Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA) Genel Sekreteri Molla Muhammed Özer, “Adem aleyhisselam'dan günümüze kadar hak ile batıl mücadelesi hiçbir zaman durmadı. Günümüzdeki sol, sosyalist, Kemalist basın da bu batıl güçlerin devamıdır.” dedi.

“BURADA ASIL OLAN MÜSLÜMAN KAMUOYUNUN BUNLARA İNANMAMASIDIR”

“Bunlar kendi görevlerini yapıyorlar.” diyen Özer, şöyle devam etti: “Burada asıl olan Müslüman kamuoyunun bunlara kanmaması ve inanmamasıdır. Yani bunlar, İslam adına gördüğü her bir güzelliği, her bir çalışmaya kin duyarlar ve onu karalamaya çalışırlar. Burada en çok gözlerine gelen medreseler, Kur’an kursları ya da çocukların camide namaz kılması gibi belki insanlığın huzur ve refahı olan İslam’ın topluma yayılması, gençler ve çocuklar arasında revaç bulması bunları rahatsız ediyor. Ve bunlar da kara propaganda ile bunları marjinalize etme bir nevi yasadışı bir şeymiş gibi toplumdan uzaklaştırma ve toplumla arasına mesafe koyarak toplumu bu İslami çalışma ve yapılardan uzaklaştırma gayretiyle bunu yapıyorlar.”

“BUNLAR KÜÇÜK BİR AZINLIKTIR”

İslam düşmanı bu güruhun küçük bir azınlık olduğuna dikkati çeken Özer, “Elhamdülillah bu halk bu güne kadar bunlara inanmadı. Bundan sonra da inanmayacaktır. Bunlar küçük bir azınlıktır. Bu halkın çoğunluğu Müslümandır. 1400 yıldan fazladır bu toplumun genlerine işlemiş bir İslam kültürü, İslam geleneği, İslam ahlakı var. Bu marjinal gruplar ise son 80 yılın ürünüdürler. Kendi kaybettiklerini, hakimiyetlerini yeniden kazanma çabasıdır ki; onların da beyhude çabalar olduğuna inanıyorum.” dedi.

“TÜM YETKİLİLERE ÇAĞRIMIZDIR: KUTSALLARIMIZA SALDIRANLAR İÇİN HAREKETE GEÇİN!”

İslam ve mukaddesatlarına karşı yapılan hadsizliklere gereken cezaların verilmediğini belirten Özer yetkililere şöyle çağrıda bulundu: “Şöyle bir hakikat var: Günümüzde İslami mukaddesata karşı yapılan hakarete varabilecek ifadeler, yapılan yayınlar, maalesef hukuki olarak Türkiye’de alması gereken cezayı almıyor. Maalesef geçtiğimiz günlerde İslam Peygamberine karşı yapılan hürmetsizlik hak ettiği cezayı almadı. Bu konuda da doğrusu yetkililer, hükümet harekete geçmeli ve yargı mercileri bunlara hak ettiği cezayı vermeliydi. Bu konuda duyarlı olunması gerekiyor. Tüm yetkililere çağrımızdır: Kutsallarımıza mukaddesatımıza saldıranlar için harekete geçin! Bunlara gereken cezalar verin.”

“İSLAM DÜŞMANLIĞINA KARŞI YEKVÜCUT OLMALIYIZ”

Peygamber Sevdalıları Vakfı Sözcüsü Yahya Oğraş da, konuyla ilgili gazetemize konuştu. Müslümanların birlik halinde, İslam karşıtı faaliyet yürütenlerle mücadele etmesinin önemine vurgu yapan Oğraş, “Hak batıl mücadelesi tarih boyunca devam etti. İlelebet de devam edecektir. Dolayısıyla bu tabloya baktığımızda bunun kaçınılmaz bir hal olduğu muhakkaktır. Yani herkes kendi yolunu bir şekilde takip ediyor. Bu yüzden batıl ehlinin her dönemde, her asırda, her ortamda farklı bir kimlikle, farklı bir kılıfla bir maskeyle sürekli karşımıza çıktığını görmekteyiz. O yüzden onlar üzerlerine düşeni yapıyorlar. Özellikle de İslam’a olan kin ve nefretlerinin tarih boyunca bir şekilde ortaya koymaları, bununla birlikte özellikle Müslümanların arasına da kin ve nefret tohumlarını ekmeleriyle birlikte esasında hedeflerine ulaşma gayreti içerisinde olduklarını görebiliyoruz. Bu yüzden özellikle bu hususta bize düşen hak ehli olduğumuzu, iman eden bir nesil olduğumuzu, Rabbimizin emri gereğince de bu cephede yer almamız gerektiğini ve dolayısıyla da bu tür faaliyet sürdüren her kim olursa olsun, yani ismi, cismi, sanı, şöhreti, aidiyeti ne olursa olsun esasında yekvücut olup birlikte hareket etmemiz gerekiyor.” şeklinde konuştu.

“İSLAM’A OLAN KİN VE NEFRETLERİNİ KUSMAKLA BAŞARIYA ULAŞAMAYACAKLAR”

“Bu tür cenahların yaptıklarını şiddetle kınıyoruz.” diyen Oğraş, şöyle devam etti: “Bizim bu konuda uyanmamızın gerekli olduğuna inanıyorum. Hal böyle olunca da tabii ki yapmamız gereken çalışmalar daha fazladır. O yüzden bu konuda biz Vakıf olarak da sürekli dile getiriyoruz. Sürekli olarak Müslümanlara yönelik çirkef hareketlerin, karikatürlerin farklı tiyatro sahnelerinin, medyada yer alan birçok tablonun veya sosyal medyada çok aktif bir şekilde kullandıkları dilin her zaman karşısında durmamız gerektiğine inanıyorum. Dolayısıyla kin ve nefret tohumlarını sürekli saçmakla ve İslam’a olan kin ve nefretlerini kusmakla başarıya ulaşamayacaklar. Çünkü tarih boyunca İslam’a ve kutsallarına kim kin ve nefret beslemişse hiçbir zaman başarıya ulaşamamıştır. Sürekli bir şekilde kendi bataklığında kendi kirinde kaybolmuş gitmiştir. O yüzden bizim bu konuda daha etkin olmamız lazım. Ve bu tür şeylerde hukuki olarak da atılması gereken adımları özellikle bizim sahip çıkmamız ve destek vermemiz gerektiğine inanıyorum.”

İSLAM’A VE MÜSLÜMANLARA YÖNELİK KİN VE NEFRET SÖYLEMLERİNİ GELİŞTİRENLER HUKUK ÖNÜNDE HESAP VERMELİ”

Bu toplumu temsil eden yöneticilerin Müslüman olmalarına rağmen değerlerimize yeteri kadar sahip çıkmadıklarını belirten Oğraş, son olarak şunları söyledi: “Yani biraz da işin trajikomik olan tarafı bu. O yüzden yetkililere özellikle sesleniyorum: Söz konusu aidiyetiniz, İslami bir kişiliğiniz bir temsiliyetiniz var. Dolayısıyla kin ve nefret gibi duyguların bu toplumun içerisine atılmasında rol oynayan kişi veya kişilere yönelik acil olarak bu konuda Meclis’te belli yasaların çıkarılması ve bu yasalar çerçevesinde bu provokatif faaliyeti ortaya koyan her kim olursa olsun cezalandırılması lazım. Biz de STK olarak bunu sürekli dile getiriyoruz. Bizim kutsallarımıza, mukaddesatımıza yönelik eğer kanuni bir güvence oluşturulmazsa bu saldırıların önüne geçilemez. O yüzden biz yetkililere şunu bir kez daha söylüyoruz: Acil olarak mukaddesatımızın kanuni güvence altına alınması gerektiği gibi İslam’a ve Müslümanlara yönelik kin ve nefret söylemlerini geliştirenlerin de derhal ve acil olarak hukuk önünde bir şekilde cezalandırılması hususunu ısrarla dile getiriyoruz.”