Havaların da soğumasıyla viral enfeksiyonların görülme sıklığı her geçen gün artıyor. Bu artış aynı zamanda bazı ihmal edilen tehlikeleri de beraberinde getiriyor.
Zira toplumda influenza, SARSCoV, RSV gibi virüslere bağlı oluşan sinüzit, farenjit, bronşit, pnömoni (zatürre) gibi enfeksiyonların varlığında antibiyotik kullanılması gerektiği gibi yanlış bir algı bulunuyor. Oysa Dünya Sağlık Örgütü artan antibiyotik direncini sağlık için global bir tehdit olarak kabul ediyor ve sessiz pandemi olarak adlandırıyor.
Prof. Dr. Funda Timurkaynak, antibiyotik direnci ve dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.
Her yeni geliştirilen antibiyotiğe hızlı bir direnç gelişiyor
Tüm mikroorganizmaların, (bakteri virüs ya da mantar), üremelerini durduran ilaçların bu etkilerinden kaçabilmek için savunma mekanizmaları geliştirdiğini ve ilacı etkisiz hale getirdiğini belirten Timurkaynak, "1940’lı yıllarda penisilinin kullanıma girmesi ile başlayan antibiyotik tedavileri, modern tıbbın ilerlemesini sağlamış ve organ nakli, cerrahi girişimler gibi çok önemli tedavilerin yapılmasını olanaklı kılmıştır. Ancak günümüzde gelinen noktada her yeni geliştirilen antibiyotiğe gelişen hızlı direnç, özellikle immün sistemi baskılanmış hastaları tehdit eder boyuta ulaşmıştır." dedi.
Soğuk algınlığı, grip gibi viral enfeksiyonlar antibiyotiklerle tedavi edilmez
Direncin bu boyutlara ulaşmasının başlıca nedenleri arasında antibiyotiklerin yoğun ve uygunsuz kullanımının geldiğini ifade eden Timurkaynak, "Ülkemizde en çok reçete edilen ilaç grubunu antibiyotikler oluşturmaktadır. Antibiyotiklerle tedavi edilmeyen soğuk algınlığı, grip gibi viral enfeksiyonlarda antibiyotik kullanımı, hayvan yemlerinde antibiyotik kullanımı, dolayısıyla çevre ve suların antibiyotiklerle kontamine olması direncin yayılmasında önemli rol oynamaktadır. Doktor tarafından önerilenden kısa ya da eksik doz şeklindeki uygunsuz kullanım da dirence katkı sağlamaktadır." diye konuştu.
Timurkaynak, şunları söyledi:
"Bireysel olarak verilen antibiyotikleri önerildiği gibi kullanmak; iyi hissedince kesmemek ve doz atlamamak almamız gereken sorumlulukların başında gelmektedir.
Aynı zamanda antibiyotiklerin viral enfeksiyonlarda faydasız olduğunu hatırlayarak doktordan antibiyotik talebinde bulunmamak önemlidir.
Arta kalan antibiyotiklerin kullanılmaması ve diğer aile bireylerine önerilmemesi gerekir.
Hastanelerde dirençli bakteri enfeksiyonu olan hastaların izole edilmesi, hasta ziyaretlerinin sınırlandırılması, el hijyenine uyum ve gerekli bulaş önlemlerinin alınması da önemlidir.
Covid-19 pandemisi süresince günlük hayatımızda uyguladığımız basit hijyen prensiplerinin hastalıkların yayılmasını nasıl önleyebildiğine tanık olduk. Dolayısıyla antibiyotik direncinin yayılmasının önlenmesinde de hijyen kurallarına uyum bize çok yardımcı olacaktır.
Multi-disipliner yaklaşımla hayvan, insan ve çevre sağlığının bir arada ele alarak hayvan yemlerinde kullanımının ve çevre bulaşının önüne geçilmesi bir diğer önemli noktadır." (İLKHA)