OSMANİYE
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, memleket gezileri kapsamında Osmaniye'de temaslarda bulundu.
Yapıcıoğlu, temasları kapsamında oto galerici esnafıyla da bir araya geldi.
Yapıcıoğlu, burada memleketin ekonomik problemlerine bakış açılarını anlattı, sorulan soruları yanıtladı.
"Önce insan öncelik adalet" şiarıyla yola çıktıklarını hatırlatan Yapıcıoğlu, adaletin her şeyin merkezinde olması gerektiğini söyledi.
"ADALETİN EN AZ UĞRADIĞI SEMT SİYASETTİR"
Siyasilerin, herkesten daha fazla adil olması gerektiğini vurgulayan Yapıcıoğlu, "Ama maalesef adaletin en az uğradığı semt siyasettir. Siyaset semtine fazla uğramaz niye? Çünkü hep şunu görürüz; birisi bugün bir yerde konumlanmıştır ve bir şeyi bembeyaz, bir başka şeyi simsiyah gösterir ama aynı kişi yarın öbür gün durduğu yeri değiştirir daha önce bembeyaz dediğine simsiyah der, daha önce de bembeyaz dediğine de simsiyah der. Halbuki aslında değişen o bahsettiği siyah veya beyaz olarak tarif ettiği şey değildir. Değişen kendisidir, kendi konumudur, kendi bulunduğu yerdir. Kendi bulunduğu yer değişince sanki dünya değişmiş gibi ağız değiştiriyor. Bu da siyasete olan güveni sarsıyor. Bu doğru bir şey değil." dedi.
"SİYASETİN ÜSLUBU ÇOĞU KEZ HAKARETE KAÇIYOR"
Siyasetteki üslubun yanlışlığına işaret eden Yapıcıoğlu, "Maalesef bugün siyasetin üslubu çoğu kez hakarete kaçıyor, eleştiri sınırlarını aşıyor. Bir şeyi eleştirebilirsiniz, bir fikre katılmayabilirsiniz, bir uygulamayı yanlış bulabilirsiniz ama bu size o fikir sahibi de ya da o işi yapan insana hakaret etme hakkını vermez, vermemeli. Biz istiyoruz ki siyaseti nezih ve düzgün bir üslupla yapalım ve kendi dilimizde kendi milletimizin diliyle yapalım. Yani öyle bir dil ve cümleler kuralım ki o kurduğumuz cümleler halk tarafından anlaşılsın." diye konuştu.
Yapıcıoğlu, "Eğer siyaset millet için yapılıyorsa o zaman biz diyoruz ki bizim çok köklü bir tarihimiz var, bizim çok güçlü bir medeniyetimiz var. Biz kendi tarihimizden, medeniyetimizden, örfümüzden gelen kavramlarımızla, terimlerimizle, kelimelerimizle biz bu siyaseti yapalım. Ben başkasının dili, kültürü, örfü, hatta kanunlarıyla bu memlekette iş yaparsam Müslüman mahallesinde salyangoz satmış olurum." diye ekledi.
"AHLAKİ VE İNSANİ DEĞERLERİMİZ HEPİMİZİ BİR ARADA TUTMAYA YETERLİDİR"
Yapıcıoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: "Ben inanıyorum ki eğer bizi biz yapan değerlerimizi, bizi bir arada tutan ortak değerlerimizi siyaset sahnesine, siyaset mahallesine de taşıyabilirsek, siyaset de o değerlere saygı çerçevesinde yürürse ve kendi kavramlarımızla konuşmayı başarabilirsek ve üslubumuzu düzeltirsek bütün bir millet hep buradan kârlı çıkacağız inşallah. Bunun için de milletimizin değerlerini siyaseti taşıma noktasında bir gayret ortaya koyuyoruz. Bunu yaparsak inşallah, bugün belki birbirine iyi gözle bakmayan, birbirine karşı yumruğunu sıkan, birbirine karşı dişlerini sıkan insanlarımız aslında yüzlerce ortak yönümüzün yanında farklı 3-5 noktanın kavga ve çekişme sebebi olmaması gerektiğini görecektir. İnsanlar bazı konularda farklılaşabilirler, bu doğaldır. Ama bizi biz yapan değerlerimiz ortaktır, bizim ahlaki ve insani değerlerimiz hepimizi bir arada tutmaya yeterlidir. Ama birileri siyaset adı altında insani, manevi ve ahlaki değerlerimizi hedefe koyup onları ortadan kaldırmaya çalışıyorsa onun bu millete verebileceği hiçbir şey yoktur, hatta belki en büyük kötülüğü o yapıyor."
"SİSTEM BU OLDUĞU MÜDDETÇE KRİZLER DEVAM EDER"
Ekonomide yaşanan sorunlara değinen Yapıcıoğlu, bunun sebebinin kapitalist ekonomi modeli olduğunu ifade etti.
Yapıcıoğlu, "Ekonomik olarak sıkıntı var. Sıkıntı büyük ama bu sıkıntı geçecek. 1994, 2000, 2001,2008 ve 2011'deki sıkıntıları atlattık değil mi? Ne gece sürekli gecedir ne de kış süreklidir. Her kıştan sonra bir bahar gelir, her gecenin bir sabahı vardır. Bu sıkıntılar da bitecek, geçecek ama o ferahlık, o genişlik geldiği zaman da rehavete kapılmayın çünkü ondan sonra bir daha sıkıntı gelecek. Keşke bu son krizdir, bir daha kriz gelmeyecek diyebilseydik ama yok! Sistem bu olduğu müddetçe, bu sistem 8-10 yılda bir, bir kriz üretiyor. İktidardakinin kim olduğuna da bakmıyor. Sistem bu olduğu müddetçe de kriz olacak." diye konuştu.
"ÇOK KAZANAN ÇOK VERMELİ, AZ KAZANAN AZ VERGİ VERMELİ"
ÖTV vergisine yönelik eleştirilerde bulunan Yapıcıoğlu, "Memleketimizde asıl vergiyi halk veriyor yani tüketici veriyor. Memleketimizde zengin doğru dürüst vergi vermez. Gerçekten vermez ya da çok az veriyor ve onu da muhasebe oyunlarıyla bir yolunu bulup bir şekilde devletten geri alıyor. Ama bir memur ya da bir işçi 20 yıl çalışarak biriktirir gider bir araba alır, bir araba alınca bir arabayı da devlet alır. Vergilerinden dolayı iki araba fiyatı öder, bir araba alır. Bunun değişmesi lazım! Nasıl değişecek? Çok kazanan çok vermeli, az kazanan az vermeli. Hatta kazancı kendisine yetmeyen hiç vergi vermemeli. Eğer vatandaşlar arasındaki gelir dağılımı bozuksa adaletsiz ise, siz onu vergi politikalarıyla düzeltebilirsiniz de aradaki farkı açabilirsiniz de. Türkiye'de vergi politikaları 100 yıldır o farkın açılması için uygulandı." değerlendirmesinde bulundu.
MUHALEFETİN "SIKI PARA POLİTIKASINA" TEPKİ
Muhalefetin sıkı para politikasını da eleştiren Yapıcıoğlu, "Muhalefet, ekonomik sıkıntıları sıkı para politikası ile durduracağız diyor. Peki sıkı para politikası nedir? Senin cebindeki parayı azaltacağım, mala talep olmayacak, mala talep olmayınca da fiyatlar düşecek! Düşer mi? Aksine çok kötü olacak. Eğer bu fiyatların yükselmesi sadece talepten kaynaklı değilse, ki çoğunlukla maliyet kaynaklıdır, bazen de aç gözlülük kaynaklıdır. Şimdi siz maliyet kaynaklı olan fiyatları sıkı para politikasıyla talebi kısmak suretiyle aşağıya çekmeye çalışırsanız, pek çok insanın belki iflas etmesine neden olacaksınız, insanların işçi çıkarmalarına, işsizliğin patlamasına sebebiyet vereceksiniz. Durum daha kötü olacak yani. Bizim acıklı halimiz bu. Şu andaki mevcut uygulanan politikalar fiyatları durduramıyor ama fiyatları durduracağım diyenlerin sunmuş oldukları reçetede garip gurebaya deniliyor ki kemerini sık, üç öğün yerine iki öğün ye ya da lokma sayısını azalt. Böyle olmak zorunda değil." şeklinde konuştu.
"HÜKÜMETİN CARİ AÇIĞI KAPATMASI, İTHALATI DA AZALTMASI LAZIM"
Kuruldukları günden bu yana üretim, istihdam ve ihracatın önemine vurgu yaptıklarını kaydeden Yapıcıoğlu, "Cari açığın kapanması lazım. Bizim üç tane iktisadi hastalığımız var: Birincisi kapitalist iktisadi modeli uyguluyoruz, ikincisi ürettiğimizden fazla tüketiyoruz, üçüncüsü biz kazanacağımızdan fazla harcıyoruz. Herkes borçlu… Belediyeler, şirketler, hane halkı, devlet borçlu… Dış borç 500 milyar dolara dayanmış. Dolar 1 lira arttığında bizim borcumuz 500 milyar artıyor. Bu yüzden hükümetin cari açığı kapatması, ithalatı da azaltması lazım. Cari açığı kapatmadan bu model yetmez, dolar düşmez, döviz fırlamaya devam eder." İfadelerini kullandı.
TARIM POLİTİKASI
Hükümetin tarım politikalarında ciddi sıkıntıların olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, "Ne zamanki et fiyatları yükselmeye başlayınca ta Şili'den Peru'dan sığır, Sırbistan'dan Gürcistan'dan et ithal ettik. Eğer çiftçi pahalıya üretiyorsa, yem fiyatları çok uçmuşsa, bundan dolayı fiyatı yükseldiğinde, 'benim vatandaşım ucuza et yesin, ben dışarıdan et ithal edeyim' derse senin çiftçin de süt veren ineğini hatta yavrulamak üzere olan düvesini kesimhaneye gönderir. Bir müddet ucuz et yersin sonra et fiyatları da yükselir süt fiyatları da uçar. Niye çünkü süt verecek hayvanın azalıyor. Hükümetin kendisinin çıkardığı Tarım Kanunu'na göre tarıma verilmesi gereken desteğin üçte birine kadar inmiş. Böyle olunca destek alamayan senin çiftçin rekabet edemez o da kendi hayvanını kesimhaneye gönderirse 2 sene sonra dizlerine vurursun." dedi. (İLKHA)