HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, memleket ziyaretleri kapsamında Adana'yı ziyaret etti.
Yapıcıoğlu, kentteki temasları kapsamında STK temsilcileri ve kanaat önderleriyle bir araya geldi.
Memleket ziyaretlerinde istişarelerde bulunduklarını söyleyen Yapıcıoğlu, yola çıktıkları günden beri ölçülerinin İslam olduğunu söyledi.
Yapıcıoğlu, "Allah-u Teala bizim için bir ölçü koymuştur, bir sınır koymuştur. Bizim hayatımızın her alanında olduğu gibi siyaset yaptığımız zamanlarda da bizim ölçümüz İslam'dır ve biz meşru daire içerisinde kalmak zorundayız." dedi.
Gençliğin içerisinde bulunduğu duruma ilişkin çok sayıda kendilerine şikayetlerin geldiğini söyleyen Yapıcıoğlu, "Sanki gençlerin kendisi bu yolu seçmiş, o yola gidiyorlar, bizim hiçbir sorumluluğumuz, kabahatimiz yokmuş gibi sorumluluğu suçu gençlere yükleyerek bu işin içinden sıyrılamayız. Gençlerin o halde olmasının sorumlusu da bizleriz. Kendi çocuklarımıza sahip çıkamadık. Onların gelecek sahibi olmaları için güya sözüm ona sanki gelecek sadece bu dünyadan ibaretmiş gibi, çok iyi okullar, dershaneler ve üniversitelere göndermekle yetindik. Onların iyi bir ahlak sahibi iyi bir Müslüman olmaları için, kendi ailesini anne-babasına, milletine, memleketine faydalı bir fert olabilmesi için yeterince vazifemizi yerine getirebildik mi?" ifadelerini kullandı.
Yapıcıoğlu, "Madde bağımlılığı için sadece polisiye tedbirlerle bu işin çözülebileceğine mi inandık? Okul, aile, cami, sokak, sivil toplum, dernek, tarikat, cemaat ve vakıf bu işe el atmazsa, sadece polis ve adliye ile bu iş çözülebilir mi? İşte Adana'da gördük. Bir savcı devletten maaş alan, güya suçları soruşturmakla görevli olan bir savcı yine devletten maaş alan vatandaşın malını, canını, ırzını korumakla görevli olan polis memurlarını kullanarak uyuşturucu pazarlıyormuş. Çıktı ortaya yakalandılar." diye konuştu.
20 yıldır Müslümanların iktidarda olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu, "Biz zannettik ki İslam iktidar olmuş, öyle mi? Ya da Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Biz dindar bir nesil yetiştirmek istiyoruz’ deyince biz zannettik ki tamam, artık devlet dindar bir nesil yetiştirecek! Hadi biz evimize, çiftliğimizde, çoluğumuza, inşaatımıza, ihalemize, kendi işimize bakalım. Nasılsa devlet kendi işini yapacak, öyle mi? Ne oldu? Şimdi şikâyet ediyoruz, gençler şöyle oldu, böyle oldu. Dindar bir nesil yetiştirmek sivil toplumun işidir, sizin işinizdir yani bizim işimizdir, hükümetlerin işi değil. Evet hükümetlerin de yapabileceği şeyler, yapmaları gereken şeyler var. Müslüman Mahallesinde salyangoz satılmaz. Devletin idaresine toplumun genelinin inancına, örfüne, medeniyetine, inancına uygun olması lazım." ifadelerini kullandı.
İthal yasalarla, Avrupa'dan getirilen yasalarla memleketin idare edilemeyeceğine dikkat çeken Yapıcıoğlu, şöyle devam etti:
"Peki işlerin doğru yönde ilerlemesi için bizler üzerimize düşeni yaptık mı? Bizden birisi, bize yakındır diye yanlış yaptığında sustuk mu bize yakın olduğu için? Yoksa eğer bize yakın da olsa birisi yanlış yapmışsa o yanlışı düzeltmek daha fazla bize yakışır, bizim görevimizdir, biz muhaliflerimizden, fikriyatımıza karşı olan insanlardan önce kendi içimizde yanlış yapan insanları tespit edip bulup yanlışını ona hatırlatıp onun yanlışını düzeltmemiz gerekir mi dedik? Hangisini yaptık kendimize soralım?
Peki nereye gideceğiz? Nasıl düzelecek bu iş? Eğer yanlışın farkına vardık ise bu iyi bir şey, ciddi bir şey, önemli bir şeydir. Eğer yanlışın farkına vardıysak o zaman oturup son düşünmemiz lazım; bundan sonra biz ne yapabiliriz ne yapmamız gerekir?
4-5 yılda bir gidip sandığa gider oy veririz. Yetki verdiklerimiz de bu sorumluluğu kendilerinde taşırlar. Onlar ne yaparsa yapsınlar bizi ilgilendirmez diyorsak, paşa gönlünüz bilir. Biz diyoruz ki, ölçümüz İslam'dır. O bizim için kardeşlik ölçüsü koymuştur. Biz bunun dışına çıkmayacağız Allah'ın izniyle. Bütün Müminler bizim kardeşimizdir. Bir partimiz var ama biz partici değiliz."
Asgari ücretin tanımına ilişkin sorulan bir soruya yanıt veren Yapıcıoğlu, "Asgari Ücret Tespit Yönetmeliği, 'Asgari ücret; işçinin gıda, konut, giyim, ulaşım, sağlık ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücrettir.' der. Oysa işçinin bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri varsa onları da tanımın içerisine dahil etmemiz gerekir. Mutlaka asgari ücretin tarifi içerisine aileyi katmak gerekir. Ama kapitalist sistem sadece erkeğin emeğini sömürmek ile yetinmiyor, kadının, hatta çocuğun dahi emeğini sömürüyor." ifadelerini kullandı.
Yüksek meblağda asgari ücret tespit edilmesi durumunda da bu sefer işverenlerin işçi çıkarmak zorunda kalacağına dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Küçük ölçekli işletmeler için bu böyle. Bir de büyük fabrikalar, çok fazla sayıda insan çalıştıranlar için asgari ücret girdi maliyetlerinden bir tanesi olacak. Enerji fiyatının artması gibi asgari ücretin yüzde 55-60 oranında artmış olması onun maliyetinin yüzde 10-15 olarak arttıracak. İşveren de ürettiği malın üzerine 3 ila 5 arası zam koyarak bu şekilde devam eder. Zaten asgari ücretten sonra çok ciddi bir zam furyası gelecek ve büyük bir ihtimalle bir iki ay içerisinde bu asgari ücret yine eriyecek." değerlendirmesinde bulundu.
Memlekette bölüşümle ilgili ciddi sorunların bulunduğunun altını çizen Yapıcıoğlu, "Bu sorun bugünün sorunu değil, kapitalist sistem böyle çalışıyor. Kapitalist sistem, aslan payını kapitalistte verir. Çevremizde gördüğümüz kapitalistler, kapitalist sistem içerisinde küçük bir aparat gibidir. Asıl para babaları, parayı kazananlar başkaları. Bu şekilde bizim emeğimizi sömürüyorlar. Sistem bu. Fakat bu durum bugünkü hükümetle alakalı bir şey değil. Yaklaşık 200 yıldır bu böyle. Bu sadece Türkiye ile de alakalı bir şey değil. Bütün dünyada bu sistemi böyle oturtmuşlar. Mutlaka Bunun yerine İslam'ın iktisat nizamını oturtmak lazım ki bu sömürü düzeni bitsin yoksa bu hal devam edecek." ifadelerini kullandı. (İLKHA)