AMMAR KIZILÇINAR / DOĞRUHABER

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Özgür Burak Akkol ile düzenlediği basın toplantısında, her sene olduğu gibi bu yıl da gelecek yılın asgari ücretini belirlemek üzere, çalışan ve işveren temsilcilerinin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bilgin'in nezaretinde bir araya geldiğini belirtti. Yapılan bir dizi toplantı sonunda çalışan ve işveren taraflarının ortak bir rakam üzerinde anlaşamadığını hatırlatan Erdoğan, hükümet olarak tüm tarafların tekliflerini ve gerekçelerini saygıyla karşıladıklarını söyledi. Her kesimin kendi öncelikleri, hassasiyetleri, çıkarları doğrultusunda bir tutum ortaya koyduğunu kaydeden Erdoğan, "Bize düşen görev, ülkemiz ve milletimiz için en doğru, en hakkaniyetli, en sürdürülebilir sonucun ortaya çıkmasını sağlamaktır. Ne emekçilerimizin haklarının yenmesine ne de işverenlerimizin üzerine, altından kalkamayacakları bir yükün bindirilerek istihdamın zarar görmesine rıza gösteririz." diye konuştu.

Meseleyi bu açıdan ele alarak, taraflar arasında makul bir noktada uzlaşma sağlanabilmesi için samimi gayret sarf ettiklerini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gönlümüz, çalışan temsilcilerinin de bugün aramızda olmasını isterdi. Ancak taraflardan herhangi biri katılmadığı için hem çalışanların alacakları en az maaş düzeyini hem de buna endeksli pek çok geliri belirleyen asgari ücreti ortada bırakamazdık. Nitekim geçmiş yıllarda da taraflar uzlaşmaya varamadığı halde, hükümetçe sonuçlandırılan çok sayıda asgari ücret müzakeresi vardır. Bu defa da öyle yaptık. Açıklayacağımız asgari ücret rakamı, ülkemizin genel ekonomik ve sosyal görünümü ile de uyumludur. Türkiye'de yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme gayretlerimizin en somut sonuçlarını çalışma hayatında aldığımız bir gerçektir. Bugün ülkemiz, 34,7 milyonluk işgücüne karşılık, 31,6 milyonluk istihdamla tarihinin en yüksek çalışan rakamına ulaşmıştır."

Erdoğan, 2023 yılı asgari ücret rakamını belirlerken aynı yaklaşımla hareket ettiklerinden kimsenin şüphesi bulunmaması gerektiğinin altını çizerek, şunları kaydetti: "Memur ve emekli maaşlarında yapılacak artış oranlarını da bu şekilde tespit edeceğiz. Adeta akrebin kıskacında yoğrularak gelişen, büyüyen, güçlenen Türkiye'nin gerçekten çok büyük fedakârlıklarla kazandığı imkânları, her bir insanımızın emrine vermeyi sürdüreceğiz. Bilindiği gibi ülkemizde 2002 yılında, bunun altını çiziyorum ve ısrarla söylüyorum, 184 lira olan asgari ücret, bizim dönemimizde, bu da çok önemli, nominal olarak 30 kat, reel olarak yüzde 142 oranında artmıştır. Geçtiğimiz yılbaşında asgari ücrete o günlerin şartlarını dikkate alarak yüzde 50 oranında artış yaparak, net 4 bin 253 liraya yükseltmiştik. Sadece bununla kalmamış, asgari ücretten alınan Gelir Vergisi ve Damga Vergisini de kaldırmıştık. Ayrıca tüm gelirlerin asgari ücret kadar kısmını, bu muafiyet kapsamına dâhil etmiştik. Yıl içinde enflasyonda yaşanan yüksek artış, bizi, temmuz ayında yeni bir düzenleme ile asgari ücreti 5 bin 500 liraya çıkarmaya yöneltmiştir. Bütün bunları yaparken, unutmayalım sırtımızda bu devletin küfesi var."

"BUNUN KATLAYANLARI VAR"

Asgari ücretin belirlenmesi sürecini hassasiyetle sürdürdükleri için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ve TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol'a teşekkür eden Erdoğan, yeni asgari ücret rakamını açıkladı. Erdoğan'ın açıklamasına göre, 2023 yılında brüt asgari ücret 10 bin 8, net asgari ücret 8 bin 506,80 lira olacak. Net asgari ücretteki artış oranı ocak ayına göre yüzde 100, temmuz ayına göre yüzde 54,66 olurken, yıllık ortalama artış oranı ise yüzde 74,43 olarak gerçekleşti.

Asgari ücretin bütün yansımalarını düşünerek bu adımları attıklarını vurgulayan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: "Açıklanan rakam, devlete, işverene olan maliyeti itibarıyla nihai bir rakam değil. Bunun adeta katlayanları var. Bununla bu maliyet daha da artıyor. İşin diğer yanı, devlet olarak unutmayalım ki bizim sırtımızda önemli bir küfe var. Bu küfe devamlı doluyor. Altyapıyla üstyapıyla, sağlıkta, eğitimde attığımız adımlarla, ulaşımda atılan adımlarla Türkiye, yeni yüzyıla çok farklı bir girişin içerisinde. Geçmişte hep 'batıda ne varsa doğuda, güneydoğuda da o olacak' demiştik. Şimdi onları da bir taraftan gerçekleştirmenin gayreti içerisindeyiz."

BAKAN BİLGİN'İN AÇIKLAMALARI

Toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ardından konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, asgari ücretin, Türkiye'deki ücretli çalışanların yaklaşık yüzde 37'sini ilgilendirdiğini ancak bununla sınırlı kalmayarak bütün ücret yapılarını düzenlediğini ifade etti. Asgari ücretin üzerindeki ücretlerin, yeni asgari ücretin belirlenmesiyle yeniden ayarlandığına işaret eden Bilgin, şu ifadeleri kullandı: "Bu rakam, bütün çalışanları, sadece asgari ücretle çalışanları değil onun üzerindeki çalışanları da emekçileri de refahtan pay alacakları yeni bir ücret skalasına ulaştıracaktır. Bu, Türkiye'nin büyürken emekçilerini düşünen, sosyal devlet anlayışına yakışan bir tutumdur. Bu yaklaşım, toplumun emekçileriyle işverenleriyle bütünleşerek onların üretim sürecine, Türkiye'nin ekonomik kalkınmasına daha verimli şekilde katılmalarını sağlayacaktır."

“HAYAT PAHALILIĞIYLA KIYASLANDIĞINDA ASLINDA YETERLİ BİR ÜCRET DEĞİL”

HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Serkan Ramanlı, konuyla ilgili gazetemize açıklamalarda bulundu. Geçmişten bu yana asgari ücretle ilgili 2 parametrelerinin olduğunu belirten Ramanlı, “Birincisi; vergiden muaf tutulmasıydı ki geçen sene gerçekleşti zaten. 2’inci olarak da asgari ücret belirlenirken bakmakla yükümlü ailesinin de asgari ücretin tanımına dahil edilmesi, ücretlerin buna göre belirlenmesi gerektiğiydi. Şimdiki asgari ücret; hayat pahalılığına bakarsanız, açlık sınırını da göz önünde bulundurursanız yine aslında yeterli bir ücret değil. Ama işin şu boyutu da var: Asgari ücret 8 bin 500 lira olduğunda büyük ölçekli işletmelerde işçilik maliyetleri fiyatlara yansıma konusunda ciddi bir yük getirmeyecektir. Ama asgari ücretin arttırılması küçük ve orta boylu işletmelerin sıkıntıya girmesine sebep olabilir.” şeklinde konuştu.

“KÜÇÜK VE ORTA BOYLU İŞLETMELERE DEVLET DESTEĞİ ŞART”

Hükümetin elini daha fazla taşın altına koyması gerektiğine dikkati çeken Ramanlı, “Küçük ve orta boylu işletmelere devletin prim desteği ve vergi indirimleri getirmesi gerekiyor ki; bütün yük işverenin üstünde kalmasın. Çünkü eğer işverenin üstünde kalırsa bu defa küçük ve orta boylu işletmeler işçi çıkarmayı gündemlerine alacaklar. İşçi çıkarmak zorunda kalacaklar. İyi kötü bir şekilde iş sahibi olan insanların bu kez tümden işsiz kalma riski ortaya çıkmaktadır. İşsizlik artarsa bu ülke ekonomisine de ciddi zarar verecektir. Dolayısıyla bizim önerimiz; hükümetin elini daha fazla taşın altına koyması, özellikle işverene binecek yükün hafifletilmesi. Buradan kastımız büyük sermaye sahibi olan, zaten işçisine asgari ücretin üstünde ücret veren işletmeler değil. Bizim dikkat çektiğimiz esnaf babında küçük ve orta boylu işletmeler. Yani küçük atölyeler vesaire. Bunlara devletin teşvik vermesi, vergi indirimi sağlaması ve prim desteği vermesi gerekiyor.” dedi.

“FİYAT DENETİMLERİNİ DEVLETİN SIKLAŞTIRMASI GEREKİYOR”

Asgari ücret artışını zam fırsatçılığına çevireceklere karşı uyarılarda bulunan Ramanlı, denetimlerin sıklaştırılması gerektiğini belirterek şunları kaydetti: “Şimdi asgari ücrete yüzde 50 zam yapıldı değil mi kabaca. Bütün herkes kendi sattığı ürüne yüzde 50 zam yaparsa bu hakkaniyetsiz olur. Çünkü bir ürünün maliyeti sadece işçilik maliyeti değildir. Bunun ham madde, enerji maliyetleri var. Bunlarda ciddi bir artış yokken, sırf işçi ücretleri yüzde 50 arttı diye fiyatlara yüzde 50 gibi bir artışın yansıtılması fırsatçılıktır. Devletin bu tür denetimleri sıklaştırması gerekmektedir. Yani örneğin; A ürününün ürün maliyeti 100 liradır. Bunun belki yüzde 25 veya 30’u işçilik maliyetidir. E o yüzde 30’un yüzde 50’si artmış oldu. Dolayısıyla bu da yüzde 9 civarı bir artışa sebep olabilir. Ama herkes yüzde 9 artış yapacağına yüzde 50 artış yaparsa bu fırsatçılık demektir. Yani asgari ücrete verilen yüzde 50’lik zammı sanki bütün maliyetlerine yansımış gibi fırsatçılık yapıp kâra döndürmeye çalışacak insanlar da olacaktır. Fiyat denetimlerini devletin sıklaştırması gerekiyor.”