Evliliği ayakta tutan esaslar nelerdir? Ailenin yıkılmaması için eşlerin öncelikleri ne olmalıdır? Eşlerin birleri üzerine hakları nelerdir? Boşanmanın bu kadar rahat olmasının altında yatan sebepler nelerdir? gibi İLKHA muhabirinin sorularını yanıtlayan İlahiyatçı Makbule Zeynep Kızılçınar, ailenin toplumu oluşturan ve bu sebeple de büyük öneme sahip olan ve kesinlikle korunması gereken bir kurum olduğunun altını çizdi.
“Eşler arasında sevgi, saygı, merhamet olmalı”
Ailenin öneminden ötürü toplumun ifsadı amacıyla ailenin ifsat edilmeye, dağıtılmaya ve parçalanmaya çalışıldığını söyleyen Kızılçınar, “Bizlerin görevi de aileyi korumak ve eşler arasındaki evlilik müessesesini ayakta tutmak olmalıdır. Evliliği ayakta tutan esasları Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde şöyle ifade ediyor; ‘Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi O’nun (varlığı ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.’ (Rum-21) Ayeti kerimeden de anladığımız üzere eşler arasında sevgi, saygı, merhamet olmalı ve birbirleri için huzur kaynağı olmalılar. Her türlü stres, sıkıntı ve dertten birbirlerinde huzura ermeliler. Başka bir ayeti kerimesinde Rabbimiz eşlerin birbirleri için ‘libas’ yani örtü olduklarını ve dolayısıyla birbirlerinin her türlü kusurunu örtmeleri, eksikliklerini tamamlamaları gerektiğini belirtiyor. Yine başka bir ayeti kerimede evliliği ‘sağlam bir sözleşme, akid’ olarak nitelendirerek, büyük bir sadakat gösterilmesi gerektiğini belirtiyor.” dedi.
“Eşlerin birinci önceliği beraber geçirdikleri vaktin kalitesini artırmak olmalıdır”
İlahiyatçı Makbule Zeynep Kızılçınar
Ailenin yıkılmaması için eşlerin önceliklerinin olması gerektiğini vurgulayan Kızılçınar, “Eşlerin birinci önceliği beraber geçirdikleri vaktin kalitesini artırmak olmalıdır. Günümüz şartları insanların vakitlerinin büyük bir bölümünü ev dışında geçirmelerini gerekli kılıyor. Buna bir de bireylerin eve geldikleri zaman televizyon ve telefon gibi teknolojik araçlarla çalınan vakitleri de eklenince eşler aynı evde yaşayan iki ayrı yabancıya dönüşüyor. Bu durum iki tarafı da anlayışsız kılıyor, asabileştiriyor. Buna göre ev içerisinde sosyal ve kültürel faaliyetlerin yer aldığı aile programları oluşturulmalı ve bireylerin birbirleriyle sağlıklı iletişim kurmaları sağlanmalıdır.” ifadelerine yer verdi.
“Eşler birbirlerine karşı tatlı dili ve güler yüzü hiçbir zaman eksik etmesinler”
Eşlerin birbirleri üzerinde olan haklarının ayet ve hadislerle de genişçe zikredilmekte olduğunu belirten Kızılçınar, konuşmasının devamında şunları aktardı:
“Bunlara uzunca değinmek yerine şunları söylemek istiyorum. Eşler özellikleri ve sorumlulukları açısından birbirlerini tamamlayan ve birbirlerine ihtiyaç duyan iki bireydir. Bu sebeple her ikisi üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları hakkıyla yerine getirmeli ve birbirine karşı saygı, sevgi ve merhamet çerçevesinde hareket etmeliler. Ailede işler istişare ile hal edilmeli ki birbirlerinin düşüncelerine önem verdiklerini hissettirsinler. Birbirlerine karşı tatlı dili ve güler yüzü hiçbir zaman eksik etmesinler. Ailenin sırları özenle korunmalı, büyük bir sadakatle güven ortamı muhafaza edilmelidir. Tüm bunlara riayet edildiği taktirde eşlerin birbirlerini daha iyi anlayacağına, problem ve sıkıntılarını birlikte çözebileceklerine ve huzur ortamının korunmuş olabileceğine inanıyoruz.”
“Evlilik öncesi eşler birlikte helal dairesi dışında geçirdikleri vakitlerde birbirlerine toz pembe hayatlar vaat ediyorlar”
Boşanmanın bu kadar rahat olmasının altında yatan sebeplere değinen Kızılçınar, “Yanlış temeller üzerine bina edilen bir evliliğin kısa sürede boşanmayla neticelenmesi aslında çok da şaşılacak bir durum değil. Evlilik öncesi eşler birlikte helal dairesi dışında geçirdikleri vakitlerde birbirlerine toz pembe hayatlar vaat ediyorlar. Bu durumda eşlerin beklentilerini artırıyor. Evlilik süreci içerisinde beklentinin karşılanmaması eşleri hayal kırıklığına uğratıyor. Yine medya yoluyla özendirilen ahlaksızlık ve boşanmalara teşvik edilen programları boşanma sayılarındaki artışın bir değer sebebi olarak zikredebiliriz. Bir diğer sebep olarak İstanbul Sözleşmesini söylemeliyiz. İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşmenin savunucusu konumundaki bazı sivil toplum kuruluşlarının sözüm ona kadına sahip çıkma adına kullandıkları dil ailenin temeline dinamit yerleştiriyor ve birlikteliklerin sona ermesine sebebiyet veriyor.” şeklinde belirtti.
“Aile önemini iyi idrak etmeli ve koruma adına gerekli çabayı göstermeliyiz”
Son olarak Kızılçınar, “Aile önemini iyi idrak etmeli ve koruma adına gerekli çabayı göstermeliyiz. Pamuk ipliğine bağlı evlilikler yerine Kur’an-i tabirle ‘sağlam akitli’ evlilik bağları kurmalıyız. Ve unutmayalım ki geleceğimiz olan çocuklarımızın en iyi yetiştiği ortamlar sağlıklı aile ortamlarıdır.” diye konuştu. (İLKHA)