Davutoğlu`na Ukrayna Dışişleri Bakanı Konstantin Grişçenko ile görüşmesinin ardından Dışişleri Bakanlığı`nda düzenlenen ortak basın toplantısında, Kıbrıs`taki müzakere süreci ve AB Komisyonu`nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stephen Füle ile sabahki çalışma kahvaltısında bu konunun gündeme gelip gelmediği soruldu.
Bu konunun Türkiye-AB ilişkilerinde genelde gündeme geldiğini hatırlatan Davutoğlu, bu sabah da Füle ile Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğini kapsamlı şekilde görüştüklerini ve bu konuyu da ele aldıklarını kaydetti. "Çünkü gerçekten Türkiye-AB ilişkilerinde stratejik kararlar alma vakti gelmiştir" diyen Davutoğlu, Türkiye için bu kararın açık olduğunu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın hükümet programını bu konuda açık şekilde bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti. Davutoğlu, bu konudaki kararlılığın AB Bakanlığı kurularak da gösterildiğini söyleyerek, şunları kaydetti:
"Ancak aynı kararlılığın AB tarafından da gösterilmesi lazım. Bu noktada iki önemli engel var: Birisi Kıbrıs konusunda maalesef hala bir çözüme ulaşılamamış olması ve AB`nin tek taraflı olarak siyasi bir parametre olarak Kıbrıs konusunu bazı fasıllarla irtibatlandırmış olması. İkinci engel de başta Fransa olmak üzere bazı ülkelerin tutumları. Bu tıkanıklığın aşılmasının kilidi, anahtarı bir anlamda Kıbrıs`ta alınacak mesafedir."
Davutoğlu, son KKTC ziyaretinde bu mesajları açık bir şekilde verdiğini, Başbakan Erdoğan`ın da yakında KKTC`yi ziyaret edeceğini hatırlatarak, eskiden beri pozisyonlarının açık olduğunu ve bir an önce kapsamlı çözüme ulaşılmasını istediklerini kaydetti. 2008 yılında başlayan müzakerelerin hala sürdüğüne dikkati çeken Davutoğlu, sürekli olumlu tavır olarak, inisiyatif geliştiren tarafın Kıbrıs Türk tarafı olduğunu, son Cenevre görüşmesinde de böyle olduğunu ve bunu Füle`ye de açık şekilde söylediğini anlattı.
Bakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir tarafta sürekli inisiyatif alan Türk tarafı var, diğer tarafta da konuyu zamana yayma teşebbüsünde olan ve bu yolla AB`de adanın tümünü temsil edecek şekilde dönem başkanlığını üstlenme çabası içinde olan Rum tarafı var. Çok açık yine söylüyorum, bizim hedefimiz Kıbrıs`ta çözüme ulaşılması ve dönem başkanlığının barış sonrası oluşacak yeni Kıbrıs devleti tarafından, Türklerin de içinde olduğu Kıbrıs tarafından üstlenilmesi. Bu olursa bütün yollar açılacak, hem kapsamlı çözüme ulaşılmış olur, hem yeni Kıbrıs devleti Türklerin de içinde bulunduğu şekliyle Türkiye-AB ilişkilerinde büyük bir atılım yapma imkanı olacak, hem de AB`nin Türkiye ile geliştirdiği stratejik vizyon hayata geçirilmiş olacak.
Eğer bu olmazsa, yani Kıbrıs Rum tarafı bu müzakereleri geciktirerek gelecek sene 2012 Temmuzunda tek taraflı olarak dönem başkanlığını alırsa bu sadece adada bir çözümsüzlük anlamına gelmez, aynı zamanda Türkiye ile AB ilişkilerinin tıkanıklığın ötesinde donma noktası anlamına gelir. Bunu açık bir şekilde Sayın Stefan Füle`ye de söyledim. Biz Güney Kıbrıs Rum Kesimi`nin çözüm olmadan üstleneceği bir dönem başkanlığında Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin sürdürülebileceği kanaatinde değiliz. Yani o dönem için bizim herhangi bir şekilde Güney Kıbrıs Rum yönetimi dönem başkanlığını muhatap almamız söz konusu değildir. Bu tıkanıklığı aşmanın tedbirlerini de şimdiden almalıyız. Bu tedbir de açık şekilde çözümün bu sene sonuna kadar gerçekleşmesi ve gelecek sene içinde karşılıklı onaylarla yeni Kıbrıs devletinin dönem başkanlığını alması. Bu iki vizyon arasında bir tercihle karşı karşıyadır AB ve Kıbrıs Rum yönetimi."
Habervaktim