DOĞRUHABER / FARUK KUZU
SİYONİST İŞGAL REJİMİ, BATI’NIN SADECE BİR İLERİ KARAKOLUDUR
Siyonist işgalin hüküm sürdüğü zindanlarda 20 yıllık esaretten sonra kaldığı yerden Filistin Davası için çalışmalarına devam eden Siyasi Kalkınma Vizyonu Araştırma Merkezinde Siyonist işgal rejimi araştırmaları uzmanı olan eski esir Dr. Selahaddin El-Avavde, “Bölgeyi işgal etme, parçalama ve içinde ayrı ayrı, birbiriyle çatışan ve tümüyle batı politikalarının kontrolünde olan oluşumlar kurma projeleri, Batı'nın siyasi mutfağında kararlaştırılmış projelerdir” dedi.
Siyasi Kalkınma Vizyonu Araştırma Merkezide işgal rejimini araştırmaları uzmanı olan eski esir Dr. Selahaddin el-Avavde İLKE Haber Ajansı (İLKHA) tarafından yapılan röportajda, “İslam dünyasının, Arap dünyasının ve hatta tüm dünyanın düşmanı, Protestan Hıristiyan Siyonizm’inin başını çektiği ve önderlik ettiği sömürgeci Batı'dır. Müslümanları Endülüs'ten çıkaran, Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkıp dağıtan bu sömürgeci batıdır. Dünyayı parçalayıp istediği gibi şekillendiren ve mevcut dünya düzenini dayatan da odur, İsrail değil. İsrail sadece bu belirtilerden birisidir.” ifadelerini kullandı.
SİYONİST ÇETE SÖMÜRGECİLİK, HAÇLI SEFERLERİ VE MEDENİYETLER ÇATIŞMASI DEMEKTİR
Avavde sözlerinin devamında, “Bugün halk tarafından İsrail Devleti olarak bilinen Siyonist çete, çok daha büyük bir projenin sadece küçük bir parçasıdır ve bir araçtır. Siyonist çeteyi, sadece Filistin’i, Arap ya da İslam ülkelerini değil tüm dünyayı etkileyen çok büyük bir sömürge projesi mızrağının başı olarak adlandırılabiliriz. Bu çete, sömürgeci Protestan Hristiyan Siyonizm’in sömürge mızrağının başıdır. Bu anlamda Siyonist çete sömürgecilik, haçlı seferleri ve medeniyetler çatışması demektir.” dedi.
Öte yandan Avavde, “Filistin'de Siyonizm’in varlığı, sömürgeci Batı'nın başta Arap ve İslam dünyası olmak üzere dünya üzerindeki hâkimiyeti anlamına gelmektedir. Filistin'deki çatışmayı Müslümanlarla Yahudiler veya Filistin halkı ile Yahudi grupları arasındaki bir çatışma olarak göstermeye çalışanlar var. Bu, Yahudi Siyonist hareketinin değil, batılı sömürgeci siyonist hareketinin yaptığı bir çarpıtmadır. Gerçek şu ki, Yahudilik ve dünya Yahudileri, dünyaya ve özellikle Arap ve İslam dünyasına hâkim olabilmek için bu çatışmada bir araç olarak kullanılıyor” ifadelerini sözlerine ekledi.
BATI'DA PİŞİRİLEN POLİTİKALARIN BEDELİNİ ORTADOĞU ÖDÜYOR
“Bölgeyi işgal etme, parçalama ve içinde ayrı ayrı, birbiriyle çatışan ve tümüyle batı politikalarının kontrolünde olan oluşumlar kurma projeleri, Batı’nın siyasi mutfağında kararlaştırılmış projelerdir” diyen Avavde sözlerinin devamında şuna dikkat çekti: “Bu politikaların etkilerini, Çin, Doğu Asya ve Rusya ile olan ilişkilerde ve şimdi de Ukrayna'daki çatışmada somut olarak görmekteyiz. Batı'da pişirilen politikalar var ve bunun bedelini Ortadoğu ödüyor. Bunun belirtilerinden biri de Filistin.”
Avavde, “Osmanlı İmparatorluğu, imparatorluğun mirası, Sykes-Picot anlaşması ve 1917'de İngiltere'nin Filistin'i işgali etmesi tüm insanlar tarafından bilinen meselelerdir. Tarihsel gerçekler, Batı'nın İslam dünyası ile çatışmasından bahsetmektedir. Ancak dünyaya hâkim olma çatışması sadece Müslümanlarla değil, sözde üçüncü dünyanın tüm halklarıyla; Güney Amerika'yla, Afrika'yla ve Asya'yla yapılmaktadır. Filistin bu çatışmanın sadece merkezindedir. Bu nedenle bu meselenin tüm dünya için bir anlamı olduğu kadar Filistin halkına sempati duymaktan ziyade Filistin meselesine küresel ilgi buluyor, çünkü bu gerçeği herkes biliyor. Bugün Ukrayna'da yaşanan kriz, Tayvan üzerinden Çin ile yaşanan kriz, Çin'in ekonomik bağımsızlığı ve dünyaya yayılması konusunda Çin ile yaşanan kriz ve enerji, petrol ve gaz fiyatları üzerindeki krizlerin hepsi Batı'nın tiranlığı ve dünya üzerindeki kontrolü ile ilgili sorunlardır.” dedi.
“DÜNYANIN DÜŞMANI, PROTESTAN HIRİSTİYAN SİYONİZM’İNİN BAŞINI ÇEKTİĞİ BATI'DIR”
Avavde, “Siyonist çete veya MOSSAD, dünyadaki diğer tüm istihbarat teşkilatlarıyla işbirliği yapmayı nasıl başarıyor?” sorusuna ise şu cevabı verdi: “Genelde Müslüman ve Arap halkları arasında özelde ise Filistin halkı arasında yayılmaya çalışılan Siyonist bir iddia var. Bu iddia da; İsraillin bir istihbarat ahtapotu olduğu, büyük ülkelere ve dünyaya hâkim olduğu, Rockefeller ve Rothshild aileleri aracılığıyla dünya ekonomisini kontrol ettiği ve dünya bankasına hâkim oldukları düşüncesi yayılmaya çalışılıyor. Ancak gerçek hiçte öyle değil. İsrail, dünyayı ve küresel ekonomiyi kontrol eden bir makinenin elinde sadece bir araçtır. Sadece Filistin'i değil, Rusya'yı ve Çin'i kuşatan makina da budur. Bu makinenin merkezi İsrail veya Tel Aviv değil, Washington'dur. Tel Aviv ve İsrail onun araçlarından sadece biridir. İşte sürekli olarak bu nokta üzerinde durmamız gerekiyor. Çünkü Etiyopya, Rusya, Polonya gibi dünyanın farklı farklı bölgelerinden birkaç milyon insanın dünyayı kontrol etmesi ve Yahudi dinine geçtikleri için Avrupa'da zulüm görenlerin bir anda Avrupa'ya ve Amerika Birleşik Devletleri’ne hakım olmaları mantıklı değil. Bu, sömürgeciliğin toplumumuza pazarladığı bir uydurma ve yalandır.”
Avavde verdiği demecin devamında şunları söyledi: “İslam âleminin, Arap devletlerinin ve tüm dünyanın düşmanı, Protestan Hıristiyan Siyonizm’in başını çektiği ve önderlik ettiği sömürgeci Batı'dır. Müslümanları Endülüs'ten çıkaran, Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkıp parçalayan, Sovyetler Birliği'ni dağıtan, Güney Amerika'yı, Afrika'yı, Asya'yı işgal edip, parçalayan dünyayı istediği gibi şekillendiren de bu sömürgeci Batı’dır. Bunun dışında 2. Dünya Savaşı'nda Almanya'yı ve Japonya'yı yenen ve mevcut dünya düzenini dayatan da yine bunlar, İsrail değil. İsrail bu sömürgenin tezahürlerinden ve meyvelerinden sadece biridir. İsrail’in pozisyonu, Sykes-Picot anlaşmasından sonra bölgede kurulan diğer kuruluşlar gibidir; büyük ülkeler ve batılı sömürgeci ülkelerin vardığı anlaşma neticesinde bölge parçalara bölündü ve burada birçok kuruluş kuruldu ve işte Siyonist Çete de bu kuruluşlardan sadece biridir. Tarihe bakarsak aslında birçok merhaleye rastlarız ki bunlardan birisi de 1840 yılında imzalanan Londra Anlaşmasıdır. O dönemde ta Anadolu’ya kadar ilerleyen ve Osmanlı Hilafetini tehdit etmeye başlayan Muhammed Ali Paşa'nın kendi sınırında kalması; İstanbul’a ulaşmasını engellemek için Mısır, Kuzey Afrika ve Sudan’ın dışına çıkmaması konusunda anlaşmaya varılmıştır. Bu anlaşma ile "Muhammed Ali" devleti ile Osmanlı Halifeliği arasında bir bariyer olması için Filistin, İngilizler tarafından kontrol altına alınmıştır. Bu kesit, tamamen Yahudilerden ayrı olarak tarihin derinliklerinde var olan meseleye bir bakıştır. Çünkü Yahudiler o dönemde daha gün yüzüne çıkmış değillerdi. Bir başka tarihi gerçek daha var ki, Hayber'den bu yana Yahudiler ile Müslümanlar arasında 1948 yılına kadar, yani İngilizler onları yeni sömürge projeleri için sömürgeciliğe bir kılıf olarak kullanana kadar bir çatışma olmadı.”
MÜLÜMANLARLA YAHUDİLERİ ÇATIŞMAYA SÜRÜKLEYEN SÖMÜRGECİ BATI’DIR
“Yahudiler, Osmanlı İmparatorluğunda, Abbasi Devletinde, Emevi ve Endülüs Devletlerinde Müslümanlarla birlikte barış içinde ve tüm haklara sahip olarak yaşamışlardır. Yahudiler ve Müslümanlar arasında da hiçbir sorun ve sıkıntı bulunmamaktaydı” diyen Avavde, “Öte yandan Rusya'da, Doğu Avrupa'da ve Batı Avrupa'da, özellikle de İslam ve Yahudilikten ve Hıristiyan olmayan her şeyden nefret eden ırkçı Batı'da zulüm gördüler. Buradan da anlaşılıyor ki, Yahudilerle çatışma fikri Batı tarafından desteklenen ve batı tarafından ortaya atılan büyük bir yalandır. Dünyadaki Yahudiler, yaklaşık 13 veya 14 milyon ve bu sayının yarısı Siyonist değil. Siyonist olmayan bu yarı Filistin'e de gelmiş değil, hala bulundukları yerde yaşamaya devam ediyorlar. Hatta birçok Yahudi grubu, Siyonist projeyi saldırgan bir sömürge projesi olarak görüyor ve onların Yahudiliği temsil etmediğini dile getiriyorlar. Dolayısıyla Filistin'deki Siyonist sömürge projesi, Yahudi dininin değil, suçlu ve ırkçı Batı sömürgeciliğinin bir temsilidir ve Yahudiler ile Müslümanlar arasındaki bir çatışmayı yansıtmamaktadır.” ifadelerini kullandı.
Avavde sözlerinin sonunda da şu gerçeğe vurgu yaptı: “Gerçek tamamen bundan ibaret. Tarihi ve günümüzü bu temelde okumamız gerekiyor. Dolayısıyla mesele sadece Filistin değil aksine hedef tüm dünyaya egemen olmaktır. Bugün bütün dünya bu egemenliğin bedelini ödüyor. Libya'dan Yemen'e, Suriye’ye ve bölgede yaşanan tüm savaşlara, Türkiye'nin güneyi ve doğusunda yaşanan sıkıntılar ve tüm dünyada yaşananlar, Filistin'den ya da tel Aviv’den değil, Washington ve Londra'da yaşayan tek bir lobi tarafından yönlendiriliyor. Ama tezahürlerinden biri Tel Aviv'de. Bu tehlikeyle yüzleşmek istiyorsak tüm boyutlarını bu şekilde bilmeliyiz.” (İLKHA)