İnsan Hakları Cemiyeti, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla Diyarbakır'daki cemiyet binasında bir basın açıklaması düzenledi.
Basın açıklamasını cemiyetin Genel Başkanı Eyüphan Kaya, okudu.
Son çeyrek yüz yıldır insanlığın kan kaybettiğini belirten Kaya, dünya genelinde ve Türkiye'de yaşanan sorunlara dikkat çekerek çözüm önerileri sundu.
Irak ve Suriye'nin uluslararası şeytani heveslerin kurbanı olduğunu; Doğu Türkistan, Myanmar, Keşmir, Yemen ve Filistin’de yapılan zulümlerin devam ettiğini söyleyen Kaya, bu sorunun Birleşmiş Milletlerin çarpık yönetim tarzından kaynaklandığını söyledi.
Kaya, "193 ülke üyeli bir cemiyet bu tür uluslararası sorunlara çözüm bulamıyorsa kendini feshetsin daha iyi. Beş daimi üyenin onayıyla alınan karar tarzı artık geçerliliğini kaybetmiştir. Yeni bir yapılanmaya gidilerek, alt komisyonlarda olduğu gibi ya oy çokluğuyla kararlar alınmalı ya da bir an evvel 2 milyarlık bir kitlenin üye olduğu İslam İş Birliği Teşkilatına en az bir oy hakkı verilmelidir." dedi.
Türkiye'de ithal kanunlarla teşekkül edilmiş sistemin, halkın inanç ve kültürüne meydan okuduğunu söyleyen Kaya, "Ülkemizde zamanın yetersiz hükümetleri, işin ucuzuna kaçarak ithal ettikleri şu alafranga kanunları ve zaman içinde imzaladıkları alafranga sözleşmelerden vazgeçmeleri gerekir. Devletin iskeleti olan sistem, 23 Nisan 1920 tarihinde bir Cuma günü dualarla açılan ve 've emruhum şura beynehüm(onların işleri aralarında istişare iledir)' ayet-i kerimesi atmosferinde faaliyet gösteren meclisin ruhu, İstiklal Marşının tamamının özü ile barışık, veda hutbesinin temasını norm alan bir yapılanmaya gitmelidir. Ülkemizin yeni yüz yılı Türkiye Yüzyılı olacaksa anayasa, yasa ve yönetmeliklerde kullanılan Türk kelimesi yerine Türkiye kelimesi kullanılmalıdır." diye konuştu.
Kaya, şunları söyledi: "Türkçülük üzerinden bir kesim insanımız, heyecana getirilerek diğer kavimler karşısında husumete hazırlandırılıyor. Bunu yapanlar da Türkçülüğü başka emeller için kullanıyorlar. Onların dertleri Kürtçülük de gelişsin ki bu ülkede daima bir kör döğüş olsun, işimize bakma fırsatımız olmasın. Ülke bütünlüğü içinde Kürt meselesi bir an evvel çözüme kavuşturulmalı. Bu ülke büyük bir ülke, ama onun şanına yakışır bir tarzda yönetemediğimiz için huzur bulamıyoruz. Yapılacak yeni bir anayasa ile halkların huzur ve güveni tesis edilmeli, birbirimizle uğraşmadan yolumuza devam etmeliyiz."
Bireysel bazda can, mal, akıl, nesil ve din bakımından ihlaller yaşanıyor: Bu sorunların giderilmesi için, iç güvenlik açısından daha disiplinli olunmalı, bürosunda çalışan herkes kendini güvende hissetmeli, kimse kimseden haraç almamalı, varsa haksız vergiler hafifletilmeli, ifade özgürlüğünün önü açılarak aklın kullanılmasına imkan verilmeli, aileye sıkıntı çıkaran 6284 numaralı yasa ya ıslah edilmeli ya da kaldırılmalı, sürekli nafaka sorunu çözülmeli, genç evlilik mağdurlarına ailelerine kavuşma imkanı verilmeli, bir kimse dinini yaşarken huzur ve güven içinde olduğunu yakinen bilmelidir." (İLKHA)