Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun,  yeni medya teknolojileri üzerinden maruz kalınan tehditlere karşı ortak bir mücadele verilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Altun, dünyadaki tüm belirsizliklerin yanında bu dönemin bir başka küresel sorununun da hakikat krizi olduğuna dikkati çekti.

"Post-Truth" denilen "Hakikat Ötesi" çağda, adeta "hakikatin ölümünün ilan edildiği" aktaran Fahrettin Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Nasıl ki sosyal teorinin temel meselesi 19. yüzyılda toplumsal sınıflar arası çatışmaysa, 20. yüzyılda modernleşme meselesi idiyse, bugün de toplumsal birlik ve bütünlüğü, kültürel kimlik ve aidiyetleri sarsan hakikat krizidir. Elbette, iletişim teknolojilerindeki köklü değişim ve gelişmeler bilgi üretim imkanlarını artırmış, bu yönüyle demokratik kültüre önemli katkılar sunmuştur. Hiç kuşkusuz, bu dönemde insanlık, habere ve bilgiye erişim açısından muazzam imkanlara sahip olmuştur. İnternet ve sosyal medya gerçeği her türlü malumatın zamansız ve boyutsuz dolaşımını mümkün kılmıştır. Bu süreçte kurumsallaşan yeni iletişim endüstrileri diğer yandan küresel alanda muazzam bir ekonomi de yaratmıştır. Yeni iletişim teknolojileri dezenformasyonlara, karalama kampanyalarına, etki operasyonlarına, nefret söylemlerine, terörizm propagandasına ve dijital zorbalığa zemin teşkil etmektedir. Böylelikle bireylerin hayatlarına, kamu düzenine ve toplumsal barışa zarar vermektedir. Ve yine, yeni medya ortamlarında bireyler ve dahi kitleler sadece kendi seslerini, kendilerine benzeyenlerin seslerini duymakla yetinmekte ve yankı odalarına mahkum olmaktadır. İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişlerse öbürüne sağır kalınca, sosyal medyanın insanları birbirine yakınlaştıracağını varsayan iyimser yaklaşımın aksine, sanal ortamlarda gettolaşma, kutuplaşma ve radikalleşme kendisini göstermekte, bu olumsuz süreçler de gündelik hayata yansımaktadır."

Toplumsal kutuplaşma, gettolaşma ve radikalleşmeyi artıran yeni teknolojilerin kötü amaçla da kullanıldığını belirten Altun, bunun bugün sadece bireylerin, toplumların ve devletlerin güvenliği için bir mesele olmakla kalmadığını, aynı zamanda küresel bağlamda da bir güvenlik sorununa dönüştüğünü söyledi.