Memleket gezileri kapsamında Şanlıurfa'ya gelen HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, basın toplantısı düzenledi. Yapıcıoğlu, toplantıda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Sadece seçim dönemlerinde değil, sürekli olarak Türkiye'nin her şehrine gitmeye çalıştıklarını söyleyen Yapıcıoğlu, "Halkımızla iç içe onların sorunlarını birinci elden bir gayret sarf ediyoruz. Bunu yapmak aslında bizim hem siyaset anlayışımızı hem de muhalefet anlayışımızı ortaya koyuyor. Vatandaştan doğrudan temas olarak sorunları olabildiğince objektif bir şekilde bir fotoğraf makinesi gibi fotoğraflayıp sorunun ne olduğunu ne olmadığını ortaya koymak, bununla birlikte kendi çözüm önerilerimizi de sorunları çözme makamında yani icra makamında olanlara halk adına iletmek sorunların ve çözümün takipçisi olmak bir anlamda milletimizin avukatlığını, sözcülüğünü, temsilciliğini yapmaktır." dedi.

Yapıcıoğlu, GAP'ın tarımsal sulama projelerinin bir an önce devreye alınması, bitirilmesi ve toprağın suyla buluşturulması gerektiğini vurgulayarak, "Merkezi hükümetin buraya yeterince ödenek ayırmasıyla doğrudan doğruya ilişkili bir husustur. Biz buradan bu vesileyle hükümete bir kez daha çağrıda bulunuyoruz. Bir an önce lütfen bu projelerin ihalelerini yapın. Onların hayata geçmesi için hızlı adımlar atılması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Yapıcıoğlu, kentte hematoloji uzmanı ve kan merkezinin olmayışının talasemi hastası çocukları mağdur ettiği yönünde sorunların kendisine aktarıldığını, bu sorunun çözümü için gerekli adımların atılmasını istedi.

Şehirdeki temasları kapsamında kendisine iletilen bir talebin de "hızlı tren" hattı olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, hızlı trenin kente kadar getirilmesi halinde şehre büyük katkılarını olacağına işaret etti.

Suriye ve Mısır ile ilişkiler

Türkiye'nin dış politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu, şunları söyledi:

"G20 Zirvesi'nden sonra Sayın Cumhurbaşkanının Sisi'yle vermiş olduğu fotoğraf çokça tartışıldı. Mısır'da ilişkiler öte taraftan yine Suriye ile ilişkiler gündemdeki iki başlıktır. Elbette Sisi, oradaki meşru yönetime darbe yapmış olup, onu devirmiş bir darbecidir. Beşar Esad, tıpkı babası Hafız Esad gibi halkına zulmeden zalim bir yöneticidir; fakat onların bu zalimliği ya da darbeciliği onlarla ilişkilerin bütün bütün koparılması sonucunu doğurmalı mı? Bu ayrıca cevaplanması gereken bir sorudur. Bizim bu meseleye yaklaşımımız şudur, Hükümet oradaki insanların çektikleri zulümlerin hafiflemesine neden olacak, yol açacak şekilde, oraya götürecek bir şekilde ilişki kurması olabilir, olumludur; ama hiçbir şey olmamış gibi ve oradaki zalim yönetimlerin zulümlerini azaltma sonucunu doğurmayacak ilişkilerin bir faydası olmayacaktır. Hükümete çağrımız, bu ilişkileri kurarken en azından oradaki insanların nispeten de olsa kısmen de olsa rahatlamalarını temin edecek bazı şartları öne koyması ve bu yönetimleri o anlamda bir adım da olsa iyiye doğru veya zulümden uzaklaştırmaya doğru geriye çekmeye zorlamasıdır. "

Geçtiğimiz gün Düzce'de yaşanan depreme değinen Yapıcıoğlu, can kaybının olmamasının kendilerini teselli ettiğini belirterek yaralılara da acil şifa temennisinde bulundu.

Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sınavları

24 Kasım Öğretmenler Günü doyasıyla uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sınavlarına değinen Yapıcıoğlu, "Yıllardır öğretmenlik yapanların sadece birkaç dakikalık ya da saatlik bir sınav ile değerlendirmelerini doğru bulmadığımızı ifade ettik. Belki 25-30 yıldır öğretmenlik yapan, bu 25-30 yılda mesleğine tutkuyla, aşkla bağlı olan öğretmenler, çok değerli hizmetler vererek çok değerli insan, öğrenci yetiştirdiler. Belki o sınava iyi hazırlanmadıkları için bu sınavdan belki düşük puan alacaklar ama öte yandan mesleğini sadece memur zihniyetiyle yapan ve aslında öğrenciyle pek ilgisi olmayan birisi ki inşallah böyleleri yoktur.  Eğer varsa bunlar da sınava iyi hazırlanarak çok iyi puanlar almak suretiyle başöğretmen ya da uzman öğretmen olabilecekler. Bizim tercihimiz şuydu; performans kriterlerine göre öğretmenler değerlendirilsin. Öğretmenlerin yetiştirdiği öğrencilerin nerelere geldiğini özellikle bu dijital çağda takip etmek çok zor değildir. Onun üzerinden öğretmenlerimizin değerlendirilmesi daha uygundur diye düşünüyoruz. Öğretmenlerimizin başta ekonomik sıkıntılar olmak üzere bütün özlük haklarının öyle bir seviyede düzenlenmesi, düzeltilmesi gerekir ki öğretmenin zihni, kafası asla faturalarla, ay sonunu nasıl getireceği sorusuyla meşgul olmamalıdır. Kendisini mesleğine vermelidir. " diye konuştu.

Asgari ücret

Asgari ücretin tanımının değiştirilerek buna kişinin bakmakla yükümlü olduğu ailesinin de dahil edilmek zorunda olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu, asgari ücretin vatandaşın ihtiyaç duyduğu maddeleri almaya yetecek bir gelir seviyesine çıkması gerektiğini kaydetti.

"HÜDA PAR halk ittifakı içerisindedir"

Yapıcıoğlu, partisinin bir ittifakta yer alıp almayacağına yönelik soruya şu yanıtı verdi:

"An itibariyle HÜDA PAR'ın herhangi bir partiyle veya herhangi bir ittifak ile var olmuş bir anlaşması yok. Şu anda HÜDA PAR halk ittifakı içerisindedir. Aslında ikisinin de anlamı birbirine yakındır. Şu anda biz herhangi bir partiyle ya da ittifakla anlaşmaya varmış değiliz.

Bizde bir ittifak içerisinde yer alabiliriz ama bu ne pahasına olursa olsun seçim barajından dolayı 'Biz kendi adaylarımızı meclise gönderelim de ne olursa olsun' durumunda değiliz. 2018 seçimlerinde de bu şartlar vardı ama HÜDA PAR herhangi bir ittifakta yer almadı. Bu, 'bundan sonra da hiçbir ittifakta yer almayacaktır' demek değildir. Alabilir ama şartlar elverişliyse, uygun görürsek değerlendirmeler yapıp ona göre bir karar veririz. Karar verdiğimizde de bunu halkımıza izah ederiz. Basın aracılığıyla milletimize duyururuz, gizli kapaklı iş yapmayız. "

Uyuşturucuyla mücadele

Son zamanlarda artan uyuşturucu kullanımına dikkat çeken Yapıcıoğlu, uyuşturucuyla mücadelede yapılması gerekenleri şöyle anlattı:

"Eğer siz sadece sokaklarda, okul önlerinde uyuşturucu satan insanları yakalayıp cezaevine atarsanız o uyuşturucuyu onlara sattıranlar yakalanmazsa, onların önüne çok ciddi caydırıcı tedbirlerle, önlemlerle çıkmazsanız siz o çocukları, 'torbacı' denilen satıcılarını cezaevine attığınızda yenilerini bulmakta hiç zorlanmıyorlar. Öyleyse uyuşturucu baronlarına yönelik çok daha ciddi, sert tedbirler alınmalı. Bugünkü cezalar caydırıcı değildir. Eğer idam cezası getirilecekse yurt dışından ülkeye uyuşturucu sokanların ya da burada imal edilenlere ve bunun büyük çaplı ticaretini yapanlara idam cezası getirilsin. Eğer getirilemeyecekse bu ceza müebbet hapis cezasından aşağı olmamalıdır. Bu şekilde mücadele yetersizdir.  Çocuklarımızı, gençlerimizi mutlaka uyuşturucuya müptela olmaktan kurtarmalıyız. Bu sadece polisiye tedbirlerle de olmaz. Ailelere de çok ciddi yükümlülükler düşüyor. Okula da sorumluluklar düşüyor. Aile, okul hatta cami, siyasi partilerle birlikte sivil toplum kuruluşları, emniyet ve adliye el birliğiyle bu soruna çözüm bulmak için şapkayı önüne koyup çok ciddi çalışmaların altına imza atılmalıdır ki gelecek nesillerimiz heba olmaktan kurtulsun."

"Anayasada illa bir vatandaşlık tanımının olması gerekmiyor"

Anayasadaki vatandaşlık tanımını eleştiren Yapıcıoğlu, "Anayasada illa bir vatandaşlık tanımının olması gerekmiyor. Temel hak ve hürriyetlere çok politik bir vurgu yapılmalı. Temel hak ve hürriyetler sağlam bir şekilde teminat altına alınmalı. Bugünkü Cunta Anayasası gibi anayasa değil 'ama yasa' olmamalı. Hakları tarif edip 'bu haklar vardır ama şu şartlar olduğunda kesilir biçilir' denmemeli. Temel hakları düzenleyen maddelerin sonuna madde ya da fıkra getirilebilir. Devletin bu temel hakları korumak, bütün vatandaşları eşit bir şekilde bu haklardan yararlanmasını temin etmek; devletin amacı ve varlık sebebidir. Aynı zamanda meşrutiyet sebebidir. Böyle bir fıkra ya da madde ile hem vatandaşlık tanımıyla ilgili bu komik durumdan çıkmış oluruz hem de o temel haklara çok daha güçlü vurgu yapmış oluruz.  Bazıları 'Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır'  diye bir teklif getirdi. Bu şu demektir; 'arkadaşlar anayasa yazalım bütün elmalar elmadır, bütün portakallar portakaldır.' Böyle bir anayasa maddesi olmaz. Bugünkü tanımıyla da vatandaşlık tanımı sıfırdır. Her ne kadar birileri 'etnik bir vurgu değildir' dese de aslında bu etnik bir vurgu olduğu çok yaygın bir kanaat olarak toplum arasında mevcuttur.  Eğer bu madde tartışılıyorsa bunun tartışılmasının azaltılacağı bir konumu olmalıdır." diye konuştu. (İLKHA)