Yapıcıoğlu, Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde yaptığı esnaf ziyaretinin ardından bir restoranda muhtar ve STK temsilcileriyle bir araya gelerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Halkın temsilcileriyle bir araya gelmenin bir anlamda halkla bir araya gelmek olduğuna değinen Yapıcıoğlu, kısa yoldan halkın sorun ve sıkıntılarına muttali olduklarına işaret etti.

"Doğru kimden gelirse gelsin biz o doğruyu destekleriz"

Yapıcıoğlu, "Niçin biz doğrudan doğruya çok sayıda insana temas etmek istiyoruz? Çünkü bizim muhalefet anlayışımız şudur: Doğru kimden gelirse gelsin biz o doğruyu destekleriz, yanlışı da bizim içimizden birisi de yaparsa o yanlışın yanlış olduğunu söyleyelim ama sadece yanlış olduğunu söylemekle de kalmayalım, sadece yanlışa işaret etmekle kalmayalım doğrusunun ne olması gerektiğini birlikte söyleyelim ki, maksat üzüm yemek, maksat milletimizin, insanımızın sorunları çözülsün ve o sorunların bir an önce çözülmesi için de bu meseleye bir katkımız olsun." dedi.


Bazı siyasi partilerin, memleketin bir sorunuyla ilgili sunduğu bir çözüm önerisinin, başka birisi tarafından dillendirildiğinde ya da iktidardaki parti onu icraya döktüğünde 'Bu bizim projemizi bizden çaldılar' gibi bir pozisyona düştüklerini söyleyen Yapıcıoğlu, parti olarak böyle bir şey yapmadıklarını kaydetti.

Yapıcıoğlu, "Biz sadece 'Çok iyi çözümlerimiz var, o çözümlerimiz biz iktidara geldiğimizde uygulamaya konsun, biz çözeceğiz' kavgasında değiliz. Çözüm olduğuna inandığımız bazı görüşlerimiz var ama iktidarda kim olursa olsun eğer bizim o çözümlerimizi uygularlarsa biz çok memnuniyet duyacağız. Bizim için önemli olan üzüm yemektir, yani önemli olan milletimizin rahatıdır, huzurudur, milletimizin sorunlarının bir an önce halledilmesidir." diye konuştu.

Kendilerine iletilen sorunları ilgili mercilere ilettiklerini söyleyen Yapıcıoğlu, "Sorunlar çözülür veya çözülmez, biz şu anda onun sözünü veremeyiz. Çünkü çözüm makamında değiliz, icra makamında bizler değiliz ama o sorunları olabildiğince objektif bir şekilde görmek, yerinde tespit etmek, varsa çözüm önerilerimizle birlikte onu icra makamındaki kişilere iletmek, bizim yapabileceğimiz işlerdendir ve inşallah onu elimizden geldiğince bugüne kadar yaptık, bundan sonra da yapmaya gayret edeceğiz."
 

Yapıcıoğlu, muhtarlarla ve STK temsilcileriyle buluşmadaki amaçlarının, görüş ve önerileri almanın yanı sıra partilerine yönelik eleştirileri de dinlemek olduğunu kaydetti.

"Aile büyük bir saldırı altında"

Aile kurumuna yönelik saldırılara dikkat çeken Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:

"Aile ile ilgili Anayasanın 41'inci maddesinde 'Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.' ifadesinde sadece 'aile korunacak' deniliyor ve 'özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi' ifadesiyle de açıkçası nüfus çok artmasın diyor. Bunun yanında eskiden aile de bir reis vardı. Şimdi reis yok, aile başsız.

İstanbul Sözleşmesi sözde aile içi şiddeti önlemeye yönelik sözleşmedir ama bunun uygulandığı memleketlerde pratik şunu göstermiştir ki sözleşme yürürlüğe girdiği andan itibaren kadına yönelik şiddet artmıştır. Türkiye'de de böyle oldu. Boşanmalar patladı, evlilikler azaldı. Bunun pek farklı sebepleri var. Şu anda küresel bir sistem var ve bu sistem anne babalara 'sadece biyolojik anne babalar olun' diyor. Belki marketlerde satılan piliçler gibi insanları da kuluçka makinalarında yetiştirmeyi kafalarına koymuşlar. 'Kadından yumurta, erkekten de sperm alacağız ve ne kadar insana ihtiyaç varsa o kadarını üreteceğiz' diye düşünerek ailelere 'siz çocuklarınızı yetiştirmeyin, biz yetiştireceğiz' diyorlar. Bu bir ütopya gibi gelebilir ama emin olun ki planları bu.

Bu kadar önemli bir şey anne babaya bırakılmayacak kadar değerli iken; adım adım ilerliyorlar. Eğitim 12 yıl olarak zorunlu kılınmış. O da yetmediği gibi 6 yaşındaki çocuklarımızı alıyorlar. Şimdi de diyorlar ki 5 yaş olsun. Yavaş yavaş indirecekler ve çocuk sütten kesildikten sonra çocuklarımızı alacaklar.

Şu anda Batıda tek ebeveynli aileler var. Yani anne ya da baba var, diğeri yok. Şu anda Avrupa toplumunda doğan çocukların yarısından fazlası evlilik dışı. Çoğu babasının kim olduğunu bilmiyor. Yarın nesiller karışacak, kardeşler birbirleri ile evlenecek. İngiltere gibi muhafazakâr bir toplumda evlilik dışı doğan çocukların sayısı ne önceki rakamla yüzde 51 oranında. O yüzden anayasaya ailenin ne olduğuna ilişkin en azından bir erkek ile bir kadının birlikteliğinden oluştuğuna dair bir madde konulmalı. Yoksa bunun bir sonraki adımı eşcinsel evlilikleri getirip içine koymak olacak. Gerçekten ailenin parçalanması, yok olması için adamlar dört bir yandan her vesileyi kullanıyorlar.

Süresiz nafaka için onlarca kişi bize gelip müracaat ediyor. Aile büyük bir saldırı altında, bu anlamda anayasada ailenin korumasına yönelik bir hüküm konulması gereklidir. Getirecekleri hüküm nedir? Şu anda da ailenin korumasına dair hüküm var ama aileyi korumuyor. Getirecekleri madde korur mu bilmiyorum. Ama mutlaka aileyi korunması gerekiyor."

"Bir ittifak içerisinde yer alabiliriz"

Yapıcıoğlu, herhangi bir ittifaka katılıp katılmayacakların yönündeki bir soruya, henüz bir ittifak kararı almadıklarını belirterek, "İlkeli bir duruşumuz, bir kimliğimiz vardır. Bizim bu duruşumuza ve kimliğimize halel getirmeyecek ve zarar vermeyecek şekilde bir teklif gelirse bir ittifak içerisinde yer alabiliriz. Ama ne pahasına olursa olsun bir ittifak içerisinde yer alacağız diye duruşumuz yoktur. Mümkündür, seçim sistemi dayatıyor. Fakat bunu zaman gösterecektir. İttifak için bir karar çıkarsa duyururuz, gizli kapaklı iş yapmayız." diye konuştu.

"Çalışamayan engellilerin tüm ihtiyaçlarını devlet karşılamalı"

HÜDA PAR'ın engellilere yönelik projesinin olup olmadığına yönelik bir soruya Yapıcıoğlu, şu yanıtı verdi:

"Engelli olsun veya olmasın hiçbir insanın, insan haysiyetine yaraşır bir hayat sürdürme hakkından mahrum olmaması gerekir. Birisinin geliri geçimine yetmiyorsa sosyal devlet kendi geçimini sağlamaya yetmeyen herkesin elinden tutmak zorundadır. İster engelli olsun ister olmasın. Ama eğer engelli ise, onun engeliyle birlikte çalışabileceği bir iş varsa onu da kendi emeğiyle geçinebilme imkanı varsa o imkanı oluşturmak lazımdır. Ama yok onun engeli, çalışmasına el vermiyorsa o zaman onun bütün ihtiyaçlarını karşılaman lazım. Öyle ki o hiç kimseye yük olmadan kendi şerefiyle hayatını devam ettirebilsin.

Hiçbir engellinin ailesi, o engelliyi kendisine bir yük olarak görmez ama bazen aileler de yetmiyor. Hele hele bir ailede birden fazla engelli varsa aile de ona yetmiyorsa mutlaka o sosyal devlet devreye girmeli. Eğer aile ona bakıyorsa bile onun masraflarını devletin karşılaması gerekir."

Program hatıra fotoğrafının çekilmesiyle son buldu. (İLKHA)