Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Öğretmenler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada öğretmenin çocuğun gelişimi ve ruh sağlığı üzerindeki etkisine dikkat çekti.
Öğretmenler eğitimin can suyudur
Öğretmenlerin çocuğun hayatında en önemli rol modellerden biri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Eğitimci önce akla değil kalbe girmeyi başarmalı çünkü kişi dinlediklerini unutur, anladıklarını daha geç ve güç hatırlar. Yaşadıkları ve hissettiklerini ise hiçbir zaman unutmaz. İşte kalıcı öğrenme de budur. İçinde sevgi olan; eğitimi disiplinli ve eğlenceli bir şekilde, öğrencilerimizin sadece düşünen beynini değil hisseden beynini de harekete geçirecek bir eğitim modelinin benimsenmesi önemlidir. O nedenle öğretmenleri ‘eğitimin can suyu’ olarak nitelendiriyoruz." dedi.
Öğretmenliğin sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir sanat da olduğunu kaydeden Tarhan, "Nasıl ki bir fidan dikildiğinde can suyu verilir. Öğretmen de çocuğa okulda can suyu verir. Hayata tutunmasını sağlar." ifadesini kullandı.
İdeal öğretmen akla değil kalbe girer
Öğrenme metodunda akıl ve duygunun bir arada olduğu yöntemlerin kalıcı öğrenme sağladığını belirten Tarhan, öğretmenin öğrencinin aklına değil kalbine girmesinin öğrenmeyi daha kalıcı hale getirdiğini ifade etti.
"Öğrenme piramidinin en tepesinde sadece duydukların vardır" diyen Tarhan, "Sınıfta duyarsın, dinlersin ve sonra unutursun. Piramidin ortalarına doğru duyduklarından anladıkların vardır. Anladıkların daha kalıcı olur ama tekrarlamazsan onları da kaybedersin. Ama bir de kişide yaşadıkları ve hissettikleri vardır. Onları katiyen unutmaz. Tekrara bile lüzum yok. Beyin duygular işin içine girdiği zaman kalıcı olarak kaydediyor. Onun için eğitimciler öğrencilerin aklına, beynine girmeye çalışmayın; kalbine girmeye çalışın. İdeal öğretmen akla girmez, kalbe girer. Kalbe girdiği zaman o öğretmen öğrencinin kahramanıdır artık. Her dediğini kaydeder. En güzel yöneticilik iyi örnek olmaktır. Yani sınıfta öğretmenin iyi örnek olması, öğrencinin onu sevmesi gerekiyor ki dersi öğrenebilsin. Dersi severse iyi öğreniyor. Peki dersi sevmesi için ne yapması lazım. Öğretmeni sevmesi çok işe yarıyor çocuğun. Öğretmeni severse dersi de seviyor çocuk. Daha kolay öğreniyor. Dersi de sevmesi için öğretmenin ne yapması lazım. Öğretmenin öğrenciyi sevmesi lazım. Öğretmen öğrenciyi sevdiği zaman, öğrenci dersi de seviyor, hocayı da seviyor ve öğreniyor." diye konuştu.
Çocuğun öğretmene soru sorması özgüvenini geliştiriyor
Öğretmenin çocuğun özgüven gelişiminde ayrı bir yeri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "2014 yılında Matematiğin Nobeli sayılan Fields Madalyasını alarak bu ödülü kazanan ilk kadın olan İranlı matematikçi Prof. Dr. Meryem Mirzakhani’ye o dönemde bu başarısının nedeni soruluyor Gülüyor ve ‘Söyleyeceğim ama inanmayacaksınız. Ben bu ödülü anneme borçluyum’ diyor. Bu yanıt karşısında şaşırıyorlar ve nedenini soruyorlar. Şu yanıtı veriyor: ‘Anneler ve babalar, çocuk okuldan döndüğü zaman çocuğa şöyle sorar: ‘Öğretmen ne sordu? Sen ne cevap verdin?’ Ama benim annem öyle yapmıyordu. Bana diyordu ki ‘Sen öğretmene ne sordun?’ diyordu. Yani çocuğun öğretmenine doğru soruyu sorması önemli. Burada Mirzakhani’nin annesinin yaklaşımı çocuğun özgüvenini ve akademik öz yeterliliğini arttırıcı bir yaklaşım. Motivasyon arttırıcı bir yaklaşım. Çocuk okula giderken öğretmenine ne sorayım diye düşünüyor. Çocuk burada, ‘Öğretmen bana sorar, sormasın aman’ diye kaçmıyor. Tam tersi ‘Ben ne sorayım?’ diye düşünüyor. Yani bu özgüven arttırıcı bir yaklaşım. Bu tutum, kişiyi Nobel’ine götürüyor. Basit gibi gözüken bir şey hayatını nasıl etkilemiş. O nedenle anne baba tutumlarıyla birlikte öğretmenin tutumu da çok önemlidir." dedi.
İlkokul öğretmenimiz gelişen ruhumuzun tohumunu atan kişidir
Çocuğun akademik başarısında öğretmenin kimliği ve kişiliğinin önemini vurgulayan Tarhan, "Öğretmen özellikle ilkokulda çocuğun kahramanıdır. Anne ve babadan sonra dış dünyadaki ilk kişiliktir. Özellikle ilkokul öğretmenlerimiz hayatımızın ve gelişen ruhumuzun tohumunu atmış kişilerdir. İlk öğretmenimizi çoğumuz unutmayız. O bize rehberlik eden en önemli kişidir. Bu nedenle öğretmenlik gerçekten kutsal bir görevdir." değerlendirmesinde bulundu.
Öğretmen öğrenciye kılavuz kaptan olmalı
Gençlerin hayatı öğrenmeleri için öğretmenlerin kılavuz kaptanlık yapmaları gerektiğinin altını çizen Tarhan, "Öğretmenlik mesleği öğretmen açısından bir meslek iken öğrenci açısından öğretmen adeta bir hayat kılavuzudur. İlkokuldaki öğretmenlik daha önemlidir. Öğrenciler öğretmenin üç şeyini örnek alıyorlar. Biri anlattığı ders, bir diğeri kişilik yapısındaki özellikler yani karakterini örnek alıyorlar son olarak da sosyal ilişkilerini örnek alıyorlar. Özellikle ergenlik dönemi, ‘ben kimim, nereyi öğrenmeliyim, kim için’ sorularının sorulduğu dönemdir. Bu dönemde yapılan hatalarda genç öğretmenin tepkisine bakıp hayatı öğrenecek. O yüzden biz karşımıza alıp düzeltmek değil yanımıza alıp birlikte yürümek diyoruz, liderlik budur. Yani kılavuz kaptanlık yapacak öğretmenler. Anne- baba da aynı şekilde. ‘Kılavuz kaptan’ nedir? Kaptan gemiyi yürütür. Sorumludur. Kılavuz kaptan ona şöyle yaparsan şöyle olur böyle yaparsan böyle olur diyerek hayatı öğretir. Anne baba ya da öğretmen kılavuz kaptan olacak." şeklinde konuştu.
Öğretmen güven veren lider olmalı
Eğitimcilere korkutarak değil güven vererek öğretme metodunu kullanmalarını tavsiye eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ikna ve sevdirme metodunun 21. yüzyıla daha uygun olduğunu vurguladı.
Tarhan, "Öğretmen sınıf lideridir. En güzel liderlik duygusal liderlik olacak. Psikolojik üstünlük bu, hiyerarşik liderlik buyurgan liderlik değil. Korkutarak öğreten liderlik değil, güven vererek öğreten liderlik. Sevgi çoğaldığı zaman korku azalır, güven artar. Korkunun olduğu yerde sessiz bir disiplin vardır. Hoca olmadığı zaman hepsi dağılır gider. Yani eski kültürlerde baskı, tehdit, korkutma ve sindirmeyle eğitim sağlanırmış. Şu anda o yöntem zaten ideal bir yöntem de bu zamanın yöntemi de değil. 21.yüzyıl becerisi de değil. Şu anda eğitimli bir insan ikna, inandırma ve sevdirme yöntemini kullanmalı." dedi.
Bir çocuğa yapılan en büyük yatırımın ona anlatılan bilgi değil, ona değer verilmesi olduğunu kaydeden Tarhan, "Çocuk için en önemli şey sevildiğini hissetmesi ve bunu anlaması. Çocuklar sorun yaşadığında onunla konuşup asıl nedeni öğrenmek gerekiyor. Öğretmen sınıfta kendini dinlemeyen çocuğa bağırsa ‘Ne dalıyorsun’ diye azarlasa çocuk bir şey öğrenemeyecek ama öğretmen onun yanına gidip ‘Sen böyle değildin. Neden durgunsun, yapacağımız bir şey var mı?’ şeklinde yaklaşsa çocuk birdenbire aidiyet duygusu hissedecek. Mantıksal zekânın başarıdaki rolü yüzde 20, diğer çoklu zekâ türlerinin rolü yüzde 80. Duygusal zekâ başta olmak üzere sosyal zekâ bunların rolü yüzde 80. Onun için çocukların düşünen beynini değil hisseden beynini de çalıştırmamız lazım. Atalarımız buna akıl kalp birlikteliği demiş." diye konuştu. (İLKHA)